Liyakatsizlik: Kıyamet yakın
Bir toplumda işlerin sağlıklı bir şekilde yürümesi, adaletin tecelli etmesi ve huzurun sağlanabilmesi için en temel prensiplerden biri "liyakattir." Liyakat, bir kişinin görev ve sorumlulukları hakkıyla yerine getirebilmesi için gerekli bilgi, yetenek ve tecrübeye sahip olması anlamına gelir. Bugün ne yazık ki, bu temel ilke çoğu zaman göz ardı ediliyor; adeta liyakatsizlik, modern zamanların en büyük hastalığı haline gelmiş durumda. Oysa ki, bu durumu asırlar önce Hz. Muhammed (s.a.v.) şu sözleriyle bizlere bildirmişti:
"İş ehline verilmediği zaman kıyameti bekleyin."
(Buhârî, İlim, 2)
Bu hadis-i şerif, aslında bir uyarıdır. Toplumların yozlaşmasının ve çöküşünün başlangıcında liyakatsiz atamaların yattığını açıkça ifade eder. Peki, biz bugün bu uyarıyı ne kadar dikkate alıyoruz?
Kıymet Bilmezlik
Günümüzde birçok alanda, yönetim kademelerinde, şirketlerde ve hatta sivil toplum kuruluşlarında bile sıkça karşılaşılan bir sorun var: Sadakat, liyakatin önüne geçiyor. İşi en iyi yapacak olan kişiler bir kenara itilirken, sadakatten ödün vermeyen, yönetimle aynı çizgide olan kişiler baş tacı ediliyor. Ancak unutulmamalıdır ki, sadakat ile liyakat arasındaki fark, toplumun yükselmesi ile çöküşü arasındaki farktır.
Sadakat, bağlılık ve güven üzerine kurulu olabilir; fakat yeterli donanıma sahip olmayan birinin bir göreve getirilmesi, en iyi ihtimalle verimsizlik, en kötü ihtimalle ise adaletsizlik ve yolsuzluk doğurur. İslam tarihine baktığımızda, Hz. Ömer’in (r.a.) bir valiyi atarken sorduğu sorular, liyakat prensibinin ne denli önemsendiğini gösterir. Yetkinlik ve adalet, yönetimde esas alınırdı. Bugün ise ne yazık ki, bu anlayıştan oldukça uzaklaşmış durumdayız.
Telafisi Güç
Bugün, liyakat ilkesi büyük oranda unutulmuş durumda. Kamu kurumları, özel sektör, akademik dünya ve hatta sivil toplum kuruluşları dahi bu hastalıktan nasibini almış durumda. Ehliyetsiz kişilerin başa getirilmesi, sadece o kurumun değil, o kuruma bağlı olan herkesin zarar görmesine sebep oluyor. Bir mühendislik projesinin başına alanında uzman olmayan birinin getirilmesi, sadece o projeyi değil, belki de yüzlerce insanın hayatını riske atabilir. Sağlık sektöründe liyakatsiz bir atama, binlerce insanın sağlığını tehlikeye sokabilir. Kısacası, liyakatsizlik, toplumun her alanında telafisi güç zararlar verir.
İşi Ehline Vermek
Dinimizin temellerinde yer alan bu basit ama etkili prensibe geri dönmeliyiz: "İşi ehline bırakmak." Kimin daha sadık, kimin daha yakın olduğuna değil; kimin daha bilgili, tecrübeli ve yetenekli olduğuna bakılmalıdır. Aksi takdirde, kıyamet sadece hadiste değil, toplumun adalet ve huzur düzeninde kopacaktır.
Liyakat ilkesine dönmek, sadece dini bir öğüt değil, aynı zamanda akıl ve mantığın da gereğidir. Toplumun her kademesinde, adalet ve refahın sağlanması için liyakatten taviz vermemek bir zorunluluktur. Bu çağda, liyakatli kişilere görev verilmediğinde, toplumsal düzen bozulur ve nihayetinde o toplumun çöküşü kaçınılmaz hale gelir. "İş ehline verilmediği zaman kıyameti bekleyin" uyarısını unutursak, kıyamet çok da uzak değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.