Adaletin iki farklı yüzü
Adalet, toplumun temel taşı olarak görülen, herkese eşit uygulanması beklenen kutsal bir kavramdır. Ancak ne yazık ki, teoride mükemmel olan bu sistem, pratikte sık sık çelişkilerle doludur. Adaletin iki farklı yüzü, bir tarafta güçlülere ayrıcalık sunan, diğer tarafta güçsüzleri ezen bir mekanizmaya dönüşebilmektedir.
Adaletin ilk yüzü, idealler dünyasında var olan, yasaların tarafsız ve eşit uygulandığı bir sistemdir. Hukukun üstünlüğü ilkesine dayalı bu modelde, suçun kim tarafından işlendiğine bakılmaksızın, herkes aynı kurallara tabidir. Mahkemeler bağımsızdır, hukukçular vicdanlarıyla karar alır ve kanunlar toplumu korumak adına eşit uygulanır. Ancak bu adalet anlayışı, çoğu zaman kağıt üzerinde kalmakta, günlük yaşamda bambaşka bir tabloyla karşılaşılmaktadır.
İkinci yüz ise, ne yazık ki daha sık tanık olduğumuz adalettir. Bu adalet, ekonomik gücü olanların, siyasete yakın çevrelerin ya da toplumsal statüsü yüksek olanların lehine işlemektedir. Mahkemelerde uzun süren davalar, şaibeli beraat kararları, adaletsizce verilen cezalar ve cezasız kalan suçlular, bu çarpık düzenin en somut örnekleridir. Sokakta haksızlığa uğrayan sıradan bir vatandaş adalet ararken türlü zorluklarla karşılaşırken, nüfuzlu kişilerin her türlü yasal boşluğu kullanarak kendilerini kurtardığını görmek, adalet duygusunu zedeleyen en büyük unsurlardan biridir.
Bu çelişkili yapının en büyük mağdurları ise toplumun dezavantajlı kesimleridir. Ekonomik olarak zayıf olanlar, sosyal statüsü düşük bireyler, adalet sisteminin çarkları arasında ezilirken, güçlü olanlar için hukuk bir kalkan görevi görmektedir. Örneğin, işçi haklarını gasp eden büyük şirketler, iyi avukatlar ve uzun yargı süreçleri sayesinde cezasız kalabilirken, küçük bir suç işleyen bir birey ağır cezalara çarptırılabilmektedir.
Adaletin gerçekten sağlanması için, sistemin bağımsızlığının korunması, hukukun üstünlüğü ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalınması ve toplumun tüm bireylerine eşit muamele edilmesi gerekmektedir. Aksi halde, adaletin iki yüzü arasındaki bu uçurum daha da derinleşecek ve toplumda adalet duygusunun tamamen kaybolmasına sebep olacaktır. Adalet, herkes için var olmalıdır; yalnızca ayrıcalıklılar için değil.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.