Erol Sunat

Erol Sunat

Pasta ve Pay!

Pasta ve Pay!

Pasta deyince hemen aklınıza pastanelerde yapılan o güzel pastalar gelmesin. Pasta var, pasta var!

Bizim kast ettiğimiz pasta turizm pastası, yanında kültür pastasıyla birlikte!

Edebiyat yapanlar, lügat parçalayanlar diyorlar ki, biz turizm pastasından payımıza düşeni alamadık! Ne yaptınız ki denildiğinde de bozuluyorlar!

Ortada böyle bir pastanın var olduğunu yeni duymuş, yeni fark etmiş gibide konuşmuyorlar mı?

Tam da evlere şenlik bir konu ve muhabbet!

Bizde muhabbet çok, ancak kültür ve turizm muhabbeti yok!

Ne mi var?

Nargile muhabbeti revaçta!

Bu nargile muhabbetleriyle, kültür ve turizmi can çekişir hale getirdik!

Eski Konya sokağını dahi nargileciler sokağı haline getiren yaklaşım, böyle bir bakış açısının tezahürü! Böyle bir kültür pastasından, turizm pastasından pay alınabilir mi?

Alamıyoruz zaten!

Bazı yeni açılımlarla, turizmden alacağımız pay artacakmış diyorlar ya…

Kültüre ve turizme selamünaleyküm deme, sonra pastadan paydan dem vur!

O pasta hangi pasta? O pay hangi pay?

Değil pastaya, Mevlana şekerine bile eğri-büğrü bakanların başına taş düştü galiba!

Turizm destinasyonu diyoruz ya…Nedir destinasyon? Varılacak yer demek!

Bizim için varamadığımız bir yer! Hatta varamadığımız, varmak istemediğimiz yerler…

Biz elimizdeki turizm destinasyonlarına bir türlü varamıyoruz.

Varamadığımız için, turizm pastasını koymuşlar kilitli bir dolaba…Anahtar yok, açan yok, açmaya niyeti olan yok, lakin edebiyat çok mu çok!

 

*****

Ne diyorduk? Varılacak yer! Alaeddin tepesine varabildik mi? Varacağız, inşallah!

Zazadın Hana gidenimiz var mı?

Mesela, gitmesi mutlaka gerekenler dahi Ahlata kadar gittiler de, Zazadın Hana kadar bir teşrif edemediler! Ahlat mı yakın, Zazadın Han mı? Demek ki Ahlat daha yakınmış!

Alt tarafı, bin yüz yirmi üç kilometre kadar bir yer!

Temsilde hata olmasın, Zazadın Han ise iki bin küsur kilometre falan diyorlar, bayağı bir uzak yani…

Alaeddin Tepesi, Zazadın Handan daha uzak!...

Rahmetli Müslüm Babanın dediği gibi, “Yollar uzak gelemedim /Muradıma eremedim!” deseniz de,

Ardından;  “Yalancısın inanamam” türküsünün sözlerine döner halimiz;

“Yalancısın inanamam /Gayrı sana güvenemem / Yalancısın yalancısın /Yalancısın sen”

Gördüğünüz gibi işimiz türkülere kaldı, efkârımızdan türkülere sığınıp geçiyoruz!

 

*****

Turizm destinasyonlarına yeni destinasyonlar eklemeye çalışan Büyükşehir Belediyemiz, Alaeddin Tepesinden ve Mevlana civarından sonra Akyokuş içinde turizm destinasyonu için çalışmalar yapıyor. Pasta iyiden iyiye büyümeye başladı.

Bedesten de oldukça hoş bir turizm destinasyonuydu.  Yıllardır, atıl vaziyette, o bize, biz ona bakıp duruyoruz! Önemli olan, turizm ve kültür destinasyonlarını ihya ederken, onlara hayat vermek, onları yaşatmak, onları ayakta tutmak, destek olmak, destek vermek.

Yapılan bu güzel çalışmaların, şehrin çehresini de, ahengini de değiştireceğini görmezden gelmeye artık bir son vermek lazım. Hem de acele!

Yıllardan beri bahsetmiş olduğumuz o heyecan, o coşku baharın canlanması gibi, canlanmaya başladı. Eğer bu yapılanlarda, Bedesten misali beklemeye alınır, atıl durumda beklerse, turizm destinasyonu da yalan olur, pastada, pastadan alınacağı söylenen paylarda!

 

****

Konya’da varılacak yer çok, varılması gereken yerde…İhmal ettiklerimizin hangi birsini sayalım ki…

Varacağı çok yer olan şehrin, kanatları ve kalbi kırık kültür ve turizmi kucaklar gibi yapıp, bir köşeye fırlatıp atmaması gerekiyor!

Bu iki ağzı dili söylemez alan, edebiyat parçalayanların sayesinde yalan oldu! Bugün sayın Altay’ın Konya’nın çehresini değiştirmek adına yapmaya devam ettiği bu çalışmalar hareketlenmeli, bereketlenmeli, şehir ivme kazanmalı, heyecan ve coşku bu destinasyonlarla sadece ülke çapında değil, uluslararası boyutlara erişebilecek projeler ve etkinliklerle taçlandırılmalı. 

Yıllardan beri anlatmaya çalıştığımız konu bu.

Eğer bu şehri uçurmak istorsanız, kültür ve turizm kanatlarını acele tamir etmek, olmadı yeni kanatlar takmak zorundasınız!

Değilse turizm pastasının ancak edebiyatını yapar, günü kurtarırsınız! Günü kurtarmanın, kurtaranlara faydası var mı tartışılır, ancak şehre kocaman bir hiç kazandırdığı da görmezden gelinmemeli!

 

*****

Yollar mı uzak, bizim yerimizden kalkmamız mı zor, rahatımız ve keyfimiz kaçmasın diye mi düşünüyoruz bilemiyoruz. İşte o yüzdendir ki, Kilistra’ya dahi gidemiyoruz! Dahası Çatalhöyük gibi bir zenginliğe gitmek isteyen varsa, yolu işte orada der gibi yaklaşıyoruz!

Konya, Selçuklunun Başkenti olarak büyük düşünmek zorunda…

Bazı arkadaşlar, Aksaray’da il, Karaman’da il, Konya’da il falan diyebilirler.

Kültür dokusu, tarih dokusu, turizm dokusu denen konu hafife alınacak, yüzeyden geçilecek, hele bir dursun bir ara bakarız denilecek konular değil.

Hele ki böyle bir şehirde…

Bu şehir de varılması gereken her yere varılabilmeli…

Eskiden olduğu gibi, kervanla gitmiyorsunuz!

At, deve yada katır sırtında da zahmetli yolculuklar yapmıyorsunuz.

Yani mazeretiniz yok!

Çünkü, araç aramadığınız kadar!

Anlaşılan, sadece yönü varılacak yerlere dönük değil!

Döner inşallah diye diye bir hal olduk, dönen olmadı! İlgi alanı meselesi gibi bir şey çıktı karşımıza…

Hem pasta diye öleceksiniz, hem pastayı anlatmadığınız yer kalmayacak, hem biz bu pastadan niye payımızı alamıyoruz diye bir ağlamadığınız kalacak, hem de pastanın olduğu o varılacak yerlere doğru adım atmayacaksınız!

 

*****

Bu pasta, düğün pastalarının yedi katlı olanlarından çok daha fazla katlı. Kentsel dönüşümün çok katlı beton yığınlarından da daha yüksek.

Şehrin ufkunu açmaya vesile olacak ne aranıyorsa var bu pastanın içinde…

Bu pasta bazı şehirlere altın bir tepsi içinde kendiliğinden sunulur gelir!

Görülemeyen bu, fark edilemeyen bu!

Çünkü bizim, böyle bir şehrimiz var!

Lakin, bu pastayı elimizin tersiyle itmeyi oyun falan sanmışız gibi bir görüntü hakim!

Bütün olumsuzluklara rağmen, o pasta o altın tepsi içinde devamlı gelip duruyor!

Biz ise başka havalardayız!

Kimimiz nankörler gibi davranıyor, kimimiz felek sırtından kurban keser gibi, şehir üstünden bonkörlük yapma sevdasında…

Avuçlarımız arasından kayıp giden kültür ve turizm değerleri bunların göstergesi.

Umurumuzda mı?

Keşke olsaydı!

Olmadığı içindir ki, bu şehri gerçekten sevenlere, kültür ve turizm gönüllülerine, sanatçılarımıza, sanatkârlarımıza ve sanatımıza yapılması gereken dokunuşları yapamıyoruz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR