ŞÜKRETMESİNİ BİLİRSENİZ…
Neden şükürsüzdür insan? Neden Yaratıcının verdiği nimetlere nankör olarak davranır? Çünkü azla yetinmemekte, her şeyi olsun istemektedir. Bir başkasında olanı istemesi bir yana, başkasında olanın neden kendinde olmadığını, kendinde olmuyorsa bir başkasında da olmamasını isteyerek hasetlikte.
Oysa Allah, yarattıkları arasında nimetleri verirken dengeyi gözetmiş, bu nimetlerini verirken zengin fakir ayırımı yapmadan vermiş. Ama nedense insanlar bu nimetleri görmezden gelir, nefsinin isteklerine yönelirler.
Allah insanlara öyle bir nimet veriyor ki, bu olmazsa diğerlerinin hiçbir anlamı yoktur. Bu nimetleri bir düşünün. Mesela bu nimetlerin başında gelen sağlık vardır. Eğer sağlıklıysanız, bu sizin mertebeniz veya makamınız gözetilerek verilmemiştir. Yani bu konuda hiç ayırım yapılmamış, ne fakire az, ne de zengine çok verilmiştir ama insanlar bunu ne kadar değerlendirmiş, bu nimeti ne kadar korumuş, o da ayrı bir muamma. Oysa sağlık, zenginlerin sahip oldukları her şeyden daha değerlidir. Bunun değerini bilen şükretmesini de bilir.
Duyu organlarınızı düşünün. Duyu organlarınızın yerinde olması da en büyük nimet değil midir? Bu konuda da ayrım yapılmamıştır. İnsan bu nimetlerin varlığına, görmesine, duymasına, tutmasına, tat almasına ve bu organlarına musibet gelmediği için ne kadar şükretse bile azdır.
İşte bu organlarının bile yerli yerinde olması, onun şükrünü gerektirip gelip geçici isteklerini ve daha fazlasına tamah etmesiyle insanlarla kavga etmesinin, kıskanmasının ve hasetlikte bulunmasının ne gereği var.
Eğer farkına varırsanız, yaratılmış olan ne kadar nimetler vardır bizlere sunulan. Yetecek kadarına sahip olmayı neden göze almaz da daha fazlası için insan kendisini yorar? İnsan yeterince nimetlerle yaratılmışken, dünya ve ahiret hayatını düzenleyecek, işlerini yoluna koyacak her şeyin emrine amade edildiğini görmez? Her şey, herkese yetecek kadarken, neden insanlar birbirine düşman olurlar, onu da anlamış değilim. Bize kalmayacak şeylere bu kadar tamah ederek birbirimize düşmanlık ve kin duyuracak kadar şükürsüzlüğümüz nedendir?
Oysa insanlar, elde etmek için birbirleriyle yarış halinde oldukları şeylerin ne fena şeyler olduğunu bilseler, peşinden koşup kendilerini yordukları şeylerin ne kadar fenalıklar doğuracağını bilseler, onlara gereğinden fazla ihtiyaç duymazlardı.
İşte bu yüzden insan nefsi arzularına bir dur demeli. Çünkü bu arzular, insanların düşünme yetilerinin kaybolmasına neden oluyor, rahat düşünemiyorlar. Rahat ve sağlıklı düşünebilmek için kafanızı yormayın ve ihtiyacınızdan fazlasına veya ihtiyacınız olmayan şeylere istekli olmayın. Siz, en iyisi size yeten ve işinize yarayan, işinizi yoluna koyan şeylere yönelin.
Şimdi düşünmek lazım. Sağlık mı, ihtiyacın olmayan, ihtiyacından fazlası olan ve elde etmeye çalıştığın servet mi?
Rızık derdinde olmayın. Allah kullarının rızkına kefildir ama sağlığına kefil değildir.
Eğer şükretmesini bilirseniz, Allah’tan sağlık istersiniz, zenginlik değil. Çünkü zenginliğin hesap gününde hesabı büyük olur. Zenginlik, insanın ihtiyacından fazlasına ilgi duymasıdır. Eğer insan ihtiyacından fazlasına sahip olmak isterse, sahip olamadıklarını elde etme çabası içinde olacak ve sürekli keder içinde mutsuz olacaktır.
Ruhunuzun sesine kulak verin ve ruhunuzu dinlendirin. Maddeye yönelmeyi bırakın, mana âlemine özen gösterin ve hikmet sahibi olmaya çalışın. Eğer hikmete talip olursanız, ruhunuzda bulunan erdemleri ve iyi huyları ortaya çıkartırsınız. Ruhi erdemlerinize sahip çıkın ve onları değerli kılın. Eğer siz ruhi erdemlerinize sahip çıkarsanız, dengeli bir hayat sürer, yerilecek olan dünyayı övmez, övülecek olan ölüm ve ahireti de yermezsiniz. O yüzden er ya da geç, sizden ayrılacak olan şeylere kendinizi kaptırmayın. Yaradılış gayenizi düşünerek, onun tarif ettiği istikametten ayrılmadan insanlık erdemiyle yaşayın ve men ettiği şeylerden de uzaklaşın.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.