Turşusu Çıktı Gençlerimizin!
Şimdi efendim, turşu deyince hemen aklımıza turşu kurmak, turşusu çıkmak, turşu gibi olmak gibi tabirler geliyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu deyimini de neredeyse kullanmayanımız yok.
Konu gençlerimiz, genç işsizlerimiz olunca, konuyu turşunun mecaz faslından başka bir şekilde anlatmak mümkün gözükmüyor!
Çünkü, tabiri caizse gençlerimizin turşusu çıktı!
Onları hayat ezdi!
Anlayışsızlıklar ezdi!
Yaklaşımlar, gerçekleşmeyen vaatler ezdi!
Pandemi dönemi ezdi, virüs ezdi, yakınlarını kaybetmek ezdi!
Ekonomi ezdi, enflasyon ezdi!
Evlerine ekmek götürememek ezdi!
İş aradıkları, bulamadıkları, işlerinden oldukları, yüzlerine kapanan o kapılar ezdi!
Hayalleri ve ümitleri paramparça oldu.
Bu yorgunluk öyle bildiğiniz yorgunluk değil, gönül yorgunu milyonlarcası!
Genç işsizlerimiz milyonlarca. Rakamların hangisi doğru? Hangisi yanlış? Hangisi gerçeği yansıtıyor konusu bile başlı başına hüzün verici ve incitici bir konu.
İstihdam kapıları, istihdam alanları ise edebiyatla kolkola…
Açıklamalarla, kürsülerle ve vaatlerle iç içe!
Bu manzara; Ne denilirse denilsin, ne anlatılırsa anlatılsın, ne açıklanırsa açıklansın, milyonlarca genç insanımızın işsiz olduğu, işsiz kaldığı, iş beklediği gerçeğini değiştirmiyor.
*****
Biz bu gençlerimizi en iyi okullarda okuttuk, ancak anlaşılmaz bir şekilde kenarda bekletiyoruz!
Onlar bize, biz onlara lazım değil miyiz?
Madem öyle, istihdam meselesi neden adeta sırat köprüsü gibi?
O köprüden o yetenekli gençlerden geçebilen neden parmakla gösterilecek kadar az?
Laf başında, biz gençlerimize kıyamıyoruz, kıyamayız deniliyor ya!
Ne yapacaksınız?
Beklete beklete bu gençlerin turşusunu mu kuracaksınız?
Zaten, bu gençlerin turşusu çıktı, ümitsizlikten, hayal kırıklığından!
Temsilde yada teşbihte hata olmasın turşuya döndüler kapı kapı iş diye dolaşmaktan!
*****
Gençler iş bekliyor, ekmek bekliyor, geçindirmekle yükümlü oldukları aileleri var, çoluk çocukları var! İşi bileni, işi seveni, işleri hale yola koyabilecek olanı tercih etmeme sebepleri ise evlere şenlik!
Ekmek aslanın ağzında diye başlıyor, Anadolu tabiriyle sündürüldükçe sünüyor!
Sanki ekmeği aslanın ağzına o gençler koydu!
Bunun adına akıl tutulması deniyor.
Birde ortak akıl masalı var! Ortak akıl, nasıl bir akılsa, hangi akıllarla ortaksa, ne orta bir yol bulabiliyor, nede ortak bir karara varabiliyor.
Azası çok olan komisyonlardan iş çıkmaz derler ya…Ortak akıl toplantıları da aşağı yukarı bu örneğe benziyor. Bu gençlere sizin turşunuzu kuracağız demiyorlar amma, size istihdam kapısı da açacağız demiyorlar.
Gelin şuralarda işe başlayın diyen de yok. İki, üç yabancı dil bilen birkaç üniversite mezunu genç pizza satıyor. Pazarlarda limon satan, maydanoz satanlar pek çok.
Ne diyordunuz?
Liyakat!
Amma, lakin ve fakat!
Ne oldu o liyakat?
Yalan oldu, hikaye oldu, liyakat sahibi gençlerin hayatı roman oldu, söylendi-söylendi unutuldu.
*****
Bu ülkenin gençleri kaliteli. Kalite ve kalifikasyon kantarına çıkıldığında, her biri ağır basan, yabancı dil bilen, birkaç üniversite bitirmiş gençler.
Taşı sıksa suyunu çıkaracak gençler her biri!
Tek eksikleri sırtlarını yaslayacakları bir arkaları, bir dağları, bir dayıları, bir emmileri yok!
Hani anlatırlar ya, adamı zayıf ve güçsüz görmüşler, vurdukça vurmuşlar sırtına, ah arkam demiş! Eğer arkam olsaydı, değil vurmak, eliniz kalkmaz, önümde el-pençe divan dururdunuz!
Sıkıntı, edebiyat kaynaklı…
Bu edebiyat bardakları taşıran, temcit pilavına dönen ve artık çoktan kabak tadı veren bir halde!
Nedenine gelince…
Liyakat diyoruz yalandan…Tecrübe diyoruz yalandan…Kalite ve kalifiye diyoruz yalandan…
Çünkü bu saydığımız özelliklere karşı kendi içimizde kavgalıyız.
Bu niteliklere sahip olanları sever görünüp, ister görünüp, vazgeçemez görünüp, tamamen tersi yaklaşımlarda bulunan yine bizler değil miyiz?
Garip ve anlaşılmaz olan ise, bu teraneye ısrarla devam ediyor olmamız!
*****
Çektiğimiz sıkıntı ne? Kaliteli, kalifiye ve liyakat sahibi insan sıkıntısı değil mi?
Elimizde milyonlarcası hazır bekliyor!
Bu ülkenin maddi-manevi cümle sıkıntısını sona erdirecek aşka ve yüreğe sahip her biri!
Aranılan bütün seçkin özellikler onlarda mevcut!
Diplomaysa diploma, kariyerse kariyer, yabancı dilse yabancı dil!
Ancak, tercih edilenler o gençler değil…
Kimler mi?
Ara ara gündeme düşmekten kurtulamayan torpilliler!
Şu kadar kişinin işini hallettim, işe yerleştirdim diye açıklama yapmaktan kendini alamayanlar tarafından tavsiye edilenler!
Sonra Suriyeli sığınmacılar!
Yarın bir gün ilk fırsatta Afganlar ve gençlerimiz dışında her kim varsa mı?
Kendi gençlerimizin turşusunu kurmak gibi bir akıl tutulması, akıllara ziyan bir konu.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner derler ya…
Hâlâ önceliği kendi insanımız olan, önceliği kendi gençlerimiz olan formüller, içinde sen-ben , sizden-bizden olmayan çıkış noktaları ve istihdam alanları oluşturma gibi bir düşüncemiz yok…
Yarın yatağına kırgın olan ırmaklar, su akar mecrasını bulur misali akıp gittiğinde, kimi kime neden ve niçin tercih ettiğinizi bir daha mı düşünürsünüz yoksa dövünür müsünüz, siz bilirsiniz!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.