Erol Sunat

Erol Sunat

Yarın ağanın hikayesi

Yarın ağanın hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde her şeyi öteleyen, aldığını vermeyen, borcunu vermemek için bin dereden su getiren aksi ve inatçı insanların yaşadığı bir şehir varmış. Bu şehirde ise öyle bir adam varmış ki, öteleme ve erteleme konusunda kimse eline su dökemezmiş. Şehirde hatırlı bir Beyin oğluymuş amma, aldığını vermeyen, sözünde durmayan zalim biriymiş. Herkes onu “Yarın Ağa” diye bilir ve öyle tanırmış.

Her şeyi yarına ötelemesi ve bırakmasıyla tanınırmış. Onunla alavere yapanlar bilirmiş ki o ne alsa bugün eli akçe kesesine kesinlikle gitmezmiş.

Kızını biri istemiş. Üç sene arka arkasına yarın demiş. İsteyen isteğinden vazgeçmiş.

Yarın Ağa bu huyundan memnun muymuş, bunu bile isteye mi yapıyormuş, herkes o konuda bir şeyler anlatır. Ağa da bildiğini okumaya devam edermiş.

Yarın Ağanın Bedesten de bir dükkânı varmış. Bu dükkâna mal getiren kervanlar dünyanın malını getirmişler, ancak paralarını bir türlü alamıyorlarmış. Bir daha ki gelişinde ödeyelim inşallah diye sürekli atlatılan kervanlardan birinin kervancı başı çekmiş kılıcını dayamış Ağanın boynuna, yarın Ağa demiş, sen ya benim borcumu vereceksin ya da bir daha yarını göremeyeceksin. Adamları altınların olduğu sandığı açmışlar. Kervancı başının borcunu kuruşu kuruşuna ödemişler. Ecel terleri döken, baygınlık geçiren Yarın Ağa, kendine gelir gelmez, hayatını kurtaran adamların hepsini kovmuş.

Oyalamayı bilmeyen, beni öldürmeye gelenlere mâni olmayan, beni koruyamayan adamlarla benim işim olmaz demiş. Adamlardan biri, kellen gidiyordu Ağam demiş, adamın borcunu beş yıldır ödemezsin. Madem bizi kovuyorsun senden alacaklarımızı ver de gidelim. Ağa benim demiş kimseye borcum yok deyince, adamlar geri dönmüşler, ikisi kollarından tutmuş, diğer ikisi, ağzını burnunu kan revan içinde bırakmış. Açmışlar sandığı alacaklarını almışlar. Bu sana ders olsun bir daha yarın diye sayıkladığında bu dayağı hatırla demişler.

Yarın Ağa bir hafta kadar kendine gelememiş. Dövme hadisesi önce Bedestende duyulmuş, sonra şehirde. Ağa kendine geldikten sonra, varmış Bedestene dükkanını açmış, iş arayan gençlerden dört tanesini işe almış. Öğleye doğru, işinizi bırakın beni dinleyin deyince, gençlerden biri Ağam demiş, sen konuşmadan önce biz meramımızı bir anlatalım. Bizim çalıştığımızın karşılığını yarın diye ertelemeyeceksin. Bu kötü huyundan vazgeçeceksin.

Ağa hemen çıkın dükkanımdan demiş. Şehre yakın köylerden altı tane adam bulmuş. Onlara birer akçe vermiş. Karınlarını doyurmuş. Yatacak yer göstermiş. Kaldığı yerden yine yarın demeye devam etmiş.

Günlerden bir gün şehre hiç kimsenin bilmediği tanımadığı biri gelmiş. Otuzla kırk yaşları arasındaymış. Şehirde bir hana yerleşmiş. Hancı bu esrarengiz yabancıdan huylanmış amma, yine de kimdir, necidir diye merak etmekten de kendini alamamış.

Birkaç gün sonra çalmış kapısını. Yabancı, bende seni bekliyordum Hancı demiş. Yabancı ben Yarın Ağa derler birini ararım. Uzak bir diyardan gelirim. Babam on yıldır alacağını alamadı iflas etti. Sonunda kendini uçurumdan aşağıya attı. Amcalarım geldiler. Ölen öldü, giden gitti. Borç da o ölenle birlikte gitti diyerek adamlarına amcalarımı dövdürmüş. Kim bu adam, bu gücü kimden alır, bu şehrin Vali Paşası, Kadısı, sözü geçen Beyi yok mudur? Bu şehirde haksızlığın karşısında kim durur, bu işlerin önüne kim geçer?

Hancı; Yarın Ağa demiş hatırlıdır. Babası bu şehrin Beyi idi. Ancak Sultanımız, Beyliği ona vermedi. Hatta kimseye vermedi. Beylik makamı yıllardan beri boş. Sultanımız cezalandırdı bu şehri. Ne ahali anladı ne de Ağa. Sonrasında Ağa tutturdu bir yarın hikayesi. Yarın Ağa oldu başımıza.

Sen anlat bakalım demiş Hancı, sen kimsin. Yabancı ben demiş yıllarca Sultanımızın emrinde savaştım. Babamın elinden tutamadım. Amcalarım mülayim insanlardı. Gördükleri muamele beni çok üzdü. Bu meseleyi tahkik etmeye babamın alacaklarını da tahsil etmeye geldim.

Hancı, işin zor yiğidim demiş. Bir kervancı başı vardı. Birde dört gözü pek adam. Haklarını sadece onlar alabildi. Kervancı başı bir daha bu şehre gelmedi. O dört gencinde cesedini buldular şehrin dışında. Senin de çok fazla şansın yok. Yabancı, Hancı demiş ağanın bir de kızı varmış. İsteyeni tam üç sene atlatmış kızını vermemiş diye duydum. Evlendi mi o kız? Hancı yok demiş kızcağız durur. Onu bir daha istemeye cesaret eden de çıkmadı. Hem çok güzel hem çok iyi huylu hem de çok cesurdur.

Yabancı ben demiş o kızı isteyeceğim. Hancı gel yiğidim bu işten vazgeç demiş. Hem babanın alacağını unut hem de kızı. Var git yoluna. Ne ben seni gördüm ne sen bu şehre gelip bu handa kaldın.

Yabancı ertesi gün, varmış ağanın konağına çalmış kapıyı. Kapıya bakanlara, ben demiş falanca ağanın oğluyum. Ağamı ziyarete geldim. Adamları hemen ağaya gelmişler. Ağam demişler, amcalarını dövdüğümüz, sizden alacağını isteyip de alamayan ağanın oğlu gelmiş ne yapalım? Alın içeri demiş. Anlaşılan bunların sülalesi gelecek konağımıza. Şu delikanlıya iyi bir ders verelim de ayakları bu şehirden kesilsin.

Yabancıyı getirmişler ağanın huzuruna. Ağa alaycı bir ifadeyle, babana yarın gel dedim anlamadı, amcalarında öyle, ne kalın kafalıymışsınız öyle. Senin de onların aynı olan kalın kafanı öyle bir kıracağım ki, bir daha senin sülalenden hiç kimse bu şehirden içeri adımını atamayacak.

Yabancı bugünden itibaren demiş senin bu şehirde işin bitti. Hatta son anların olabilir. Tek bir şartla burada kalmana razı olurum. Ağa başlamış gülmeye, bak hele demiş, anan sana yürek mi yedirdi? Neymiş bakalım şartın. Yabancı, kızını isterim demiş. Kızını bana vereceksin. Kayınbabam olarak bu şehirde kalmana ancak o zaman müsaade edeceğim.

Ağa hiddetle hangi sıfatla demiş, senin kelleni almasına alacağım amma, bu hudutsuz cesaretin nereden geliyor?

Yabancı, elimdeki fermandan demiş. Bu fermanla Sultanımız beni bu şehrin Beyi olarak görevlendirdi. Ağa kalkmış ayağa, benim hakkım olan Beyliği bana değil de sana veren Sultanı da tanımıyorum seni de. Bu şehirde demiş sana Beylik yaptırmam. Ne babanın alacağını ne de kızımı sana veririm. Ağa sözlerini bitiremeden içeri muhafızlar girmiş yakalamışlar Ağayı, atmışlar zindana. Ağanın adamlarından karşı koyanlarda zindanı boylamışlar.

Bey, Ağanın kızını çağırtmış. Kız Beyi görünce koşarak ona sarılmış. Hoş geldin Beyim demiş. Konaktakiler şaşırmışlar. Bey, Ağanın kızını demiş çocukluğumdan beri tanırım. Onunla değişik şehirlerde görüştük. Birbirimize söz verdik. Yarın Ağa, beni hiç görmedi. Sadece babamı değil, onlarca insanı zarara uğrattı. Yarın kimin ne hakkı varsa şehir meydanında dağıtacağım. Rahmetli babamın alacağını da fakir fukara arasında bölüştüreceğim.

Ağa zindanda iken ondan alacağı olanlara alacakları ödenmiş. Bey ve Ağanın kızı aynı gün evlenmişler. Ağa zindanda olay çıkarmış. Zindancı başı olay çıkaran Yarın Ağa ve adamlarının kolunu kanadını kırdırmış. Ağa söyle Beye demiş, kızımı vermiyorum rızam yoktur. Yarına kadar beklesin.

Zindana Hancı gelmiş. Ağa demiş, Bey senin kızınla evlendi. Artık yarın diyeceğin, yarına isteyeceğin bir şey kalmadı. Senden alacağı olanlar alacağını aldı. Bey ise babasının alacağını fakir ve fukara arasında bölüştürdü. Konağına, dükkanına, arazilerine el koydu hepsini kızına bağışladı. Anlayacağın Tığ Teber kaldın.

Anlatırlar ki; Yarın Ağa hem zindanda hem de zindandan çıktığında çok çırpınmış. Ahali çırpınma ağa demişler. Yarın gel şehrin meydanına da seni dinleyelim. Ağa bakmış ki pabuç pahalı. Bir gece yarısı çıkmış gitmiş şehirden. Nereye gittiğini kimse öğrenememiş. Bey ve Ağanın kızı o şehirde yaşamışlar. Çocuklarıyla birlikte hem çok mutlu olmuşlar hem de şehrin ve halkın yanında olmuşlar, yanında durmuşlar. Şehirde kim bir konuda yarın olsun dese, herkes yarın ağanın hikayesini anlatıyormuş. Bugünün işini yarına bırakmayalım, bugün halledelim demekte adetten olmuş.

Şehir şehire, Yarın Ağa Yarın ağaya, Bey Beye, ağa kızı ağa kızına, han hana, hancı hancıya, amca amcaya, zindan zindana, Zindancı başı Zindancı başına, Kervancı başı kervancı başına, meydan meydana, ahali ahaliye benzer.

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR