Erol Sunat

Erol Sunat

Yok mu küsleri bir barıştıran?

Yok mu küsleri bir barıştıran?

Neredeyse bir şekilde herkes herkese küs. Yağmurdan nem kapan kapana bir ruh hali var üzerimizde. Bu işi abartanlar, salımdan tutmasın. Cenazeme gelmesin. Kapımı çalmasın benzeri ifadeler kullanmaktan da imtina etmiyorlar.

Arada bunların küslüğü bitmez, bildik bileli küs bunlar diye anlatılanlarda az değil.

Sevaptır, barıştırın şu insanları çağrısı ise sokaklarda can çekişiyor.

Küsmekten beslenilir mi desek, ahkam kesenler, yapıp ettiklerine toz kondurmayanlar, her zaman haklı çıkma derdinde olanlar yine dudak bükecekler, hatta küsecekler.

Küsmek deyince, hepimizin aklına, “Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış” deyimi gelir. Bu tür küsmeye halkın küsmesi de derler. Konuşamama hali derler. Derdini söyleyememe hali derler.

Çaresizlerin, boynu büküklerin, tüyü bitmedik yetimlerin, fakir ve fukaranın halidir bu hal.

Onların küslüğü bildiğimiz küslüklere, küskünlüklere benzemez.

Bu küslük, göreni olmayan, bileni olmayan, anlayanı olmayan bir küslüğe dönüştüğünde ise içten içe ah etmeler, sessiz feryatlar ve çığlıklar arşa yükselir ki, onları küstürenlerin iki cihanda da iki yakaları bir araya gelmez.

Küslük oldukça geniş bir kavram olunca, içinde ne arasanız bulunur; Yakasına küsenler. Kaderine küsenler, feleğe küsenler, hayata küsenler.

Bu küslükler bitmez bitmesine de...

Küs-küs nereye kadar? Ömrümüz boyunca küs mü kalacağız? Yok mu küsleri bir barıştıran?

*****

Atıp savuranları geçin de sadede gelin…Barıştan, barışmaktan ödümüz kopuyor. Tir tir titriyoruz yeminle… Barışınca kıyamet kopacak sanıyoruz. Ya da öyle deyip asıl maksadımızı, asıl amacımızı kamufle ediyoruz. Küs durmak, küs kalmak bazılarımıza, bazılarına ilaç gibi geliyor.

Siyasette, ticarette, hısım-akraba ilişkilerinde aklınıza gelebilecek birçok konuda küslüğü sürdürmek gibi bir yol izleniyor.

Böyle bir yol izlenirken, gizliden gizliye barışanlar, herkes bizi küs bilsin, küs bilmeleri senin de benim de işime gelir diye kendilerine göre küslüğün nimetlerinden faydalananlar da yok değil.

Hasılı kelam, küslüğü sürdürüyormuş gibi görünenler foyaları meydana çıkıncaya kadar, göz boyamaya, herkesi kandırmaya, aldatmaya devam ediyorlar. Arada barış ve küslük kavramları oyuncak ediliyor.

Tepe tepe kullanılıyor. Cılkları çıkıyor. Kimse de bana ne bunların küslüğünden demiyor.

Kimileri barıştırmak için uğraşırken, kimileri de küs kalmaları hepimiz için daha hayırlı diyerek küslük ateşini harlatıyor. Küs bilinenler ise havada karada gemilerini yüzdürmeye devam…

*****

Zavallı barış…Barışın sembolü olan güvercinin tüylerini yolan yolana. Barışın bir başka sembolü olan zeytin dalını kıran kırana, o dalın yapraklarını sıyıran sıyırana…

Barıştan korkan, barıştan ürken, barışın cümle oyunları bozacağından ödü kopanlar, barışı bulundukları ortamlardan uzak tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Barıştan nefret edenler, barışı kendileri için en büyük engel olarak görenler istiyorlar ki, barış denen kavram sürekli ötelensin, sürekli ertelensin. Barış talepleri ve girişimleri de bu girdabın içinde dönüp dursun.

Barışa düşman kesilenler istiyorlar ki;

Küsen küsene bir hal olsun.

Küsmek moda olsun, trend olsun.

Şarkı olsun. Şiir olsun. Roman olsun.

Her ne olursa olsun lakin, içinde küsmek bir şekilde bulunsun.

İnsanlar küs dursunlar, küs kalsınlar, küs ölsünler!

*****

Küstüm diye şarkılar var. Küsmeye bayılanlar var. Küslükten medet umanlar var. Küs olmayı silah olarak kullananlar var. Küslüğü mezara kadar sürdüren deve kinli, katır gibi inatçı, taş kalpli, ikna olma yönü sıfır olanlar var.

Kim ne derse desin ne söylerse söylesin pek severiz küslüğü.

O kadar da değil diyen varsa…

Barışın o zaman…

Çalın kapısını küs olduklarınızın.

Açın telefonu, yüzünüze kapanma riski yüzde doksan olduğu halde…

Var mısınız?

Küstüğü dağın odununu kesmeyenlere, küstüm diye küstüklerinin cenazesine ya da en mutlu günlerine gitmeyenlere en iyisini yapıyorsunuz, oldukça yerinde bir karar diye alkışlayanlara ben de olsam aynı şeyi hatta daha fazlasını yapardım diyenlere helal olsun mu diyeceksiniz?

Şimdi efendim siz, siz olun… Bu dünyadan küs gitmeyin! Küslüğünüzü uzatmayın! Kırılsanız da gücenseniz de belli etmeyin…

Barışın! Çünkü barış, küslüğün panzehridir.

*****

İnsan küsemez mi?

Küser elbette…

Bazen en yakınlarına, bazen en yakın arkadaşına…

Adı barış olan bir anahtarınız varsa açın o küslüğü bitiren kapıyı, hatta ne yapın biliyor musunuz? İlk adımı atmak da sizden olsun.

Hayat yenemediğimiz gurur ve nefsimize sözümüzün geçmediği anlarla dolu.

Küsler arasına her iki tarafında onaylayacağı hatırını kıramayacağı insanlar girdiğinde barışma ihtimali yüksek olur.

Bazen hatır gönülde para etmez…

Barışmaya yetmez…

Küs olanların yaraları çok derinlerdeyse hatır için bir araya gelinse dahi, barış kapının eşiğinden içeriye giremez.

Barışın canım, yetmedi mi bu küslük demek ise işin en kolay ve kestirme tarafı.

Baştan savma bir yaklaşım. Barışa da katkısı yok, arayı yumuşatmaya da…

*****

Barıştırmak adına araya girenlerin bazılarını cazgıra benzetenler var.

Ne mi diyorlar?

Barıştırmak mı istiyorlar, yoksa kavgayı ve tartışmayı alevlendirmek için mi oradalar?

Bazen yangına körükle gitmek ifadesi hafif kalıyor.

Öyle olunca da barışamıyoruz. Küslükleri sona erdiremiyoruz.

Araya girenler, gördünüz işte, araya da girdik işte, neler söylediysek olmadı, kalpleri yumuşamadı diye sıyrılıyorlar işin içinden.

Bizde küskünler az dertli değiller. Bundan yıllar önce şimdi rahmetli olan hayata küsmüş, kahretmiş küskün bir arkadaş dinlemiştim.

Onun sözlerinden ve anlattıklarından yola çıkarak, “Küskün” diye bir şiir yazdım aynı gün. Şöyle başlıyordu o şiir;

“Kimi gece ile küs / Kimisi sabah ile…/Ben değil, bir başkası /Küsüm kendimle bile”

“Aşkım, sevdam kördüğüm /Yok bir kere güldüğüm / Küskünüm ben küskünüm /Hem bülbüle hem güle”

“Tutan yok ki elimden /Feryat çağlar dilimden /Kim mi beni kahreden? / İşte bütün mesele…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR