Rasim Atalay

Rasim Atalay

Zamsız hayat, gamsız hayat!

Zamsız hayat, gamsız hayat!

Temmuz ayının ekonominin gündeminde ayrı bir yeri var…

Çok büyük önem atfedilir Temmuz’a…

Çünkü geride kalan 6 aylık enflasyonun toplamı ortaya çıkmış olur. Bu toplam enflasyon rakamı ile birlikte başta emekliler ve memurlar olmakla birlikte önümüzdeki 6 aylık dönem için kimin maaşına ne kadar zam yapılacağına ilişkin somut veriler ortaya çıkmış olur.

Geride kalan 6 aylık dönemdeki enflasyon TÜİK verilerine göre yüzde 24,73 oldu. Bu, aynı zamanda memur ve emekli maaşlarına en az yüzde 24,73 oranında zam yapılacağı anlamını taşıyor.

TÜİK’in Ocak – Haziran dönemini kapsayan 6 aylık döneme ilişkin verileri ışığında ortaya çıkan sonuç her ne kadar enflasyonun yüzde 24,73 olduğunu gösterse de gerçek enflasyon takdir edersiniz ki bundan çok farklı…

Bir kilo limonun 100 lirayı bulduğu, sadece bir litre benzin veya mazotun 50 liraya dayandığı, ekmekten suya, temel gıdadan temel enerji kaynaklarına varıncaya kadar her şeyin fiyatının 6 ay öncesine göre yükseliş oranının yüzde 24 değil, yüzde 50’leri aştığı gerçeğini görenin TÜİK verileriyle ilgili aklında kuşkular doğuyor haliyle…

Bırakalım resmi verileri, açıklanan rakamları, şunu, bunu…

Günlük hayatımıza bakalım…

Dün ile bugünü mukayese ettiğimizde bile dünden bugüne hemen her şeyin fiyatının arttığını görüyoruz.

Ha şu gerçeği de görmezden gelemem. Sebze ve meyve fiyatlarında (limon hariç) kayda değer bir artış yok. Bunun da sebebi belli. İçinde bulunduğumuz yaz dönemiyle birlikte yerli üretimin artmasına bağlı olarak piyasadaki sebze meyve bolluğu fiyatı en azından dengede tutmayı sağlıyor.

Başta petrol ürünleri ve elektrik olmak üzere enerji kaynaklarına yapılan zamlara bağlı olarak da maliyetler artıyor. Maliyetlerin artması demek aldığınız ürünün fiyatının da artması demek…

Bir mandıra işletmecisiyle ayaküstü yaptığımız sohbette, “Elektrik ve petrol fiyatları arttığı sürece süt ve süt ürünlerindeki artış engellenemez. Çünkü ben dolabımda veya soğuk hava deposunda muhafaza ettiğim ürünleri koruyabilmek için gece gündüz enerji harcıyorum. Bunları perakendecilere ulaştırabilmek için araçlarımla sürekli seyir halindeyim ve yakıt tüketiyorum. Haliyle gelen her zam, benim maliyetlerimin artması demek. Bu da fiyatların gelen her zamla birlikte artacağı gerçeğini beraberinde getiriyor” demişti.

Bunları düşününce, empati yaparak değerlendirince ‘Niye zam yapıyorsun?’ diyecek gücü kendinde hissetmiyor insan. Dahası zammı ona hak görüyor…

Dönüp özellikle emekliye baktığımda ise, birçoğunun kök maaşının taban maaş olan 10 bin TL’nin zaten çok altında olduğunu, yapılan zamla birlikte kök maaşı 10 bin TL’nin altında olanların maaşlarında hiçbir değişimin olmayacağını görüyorum.

Yani resmiyette 7 bin TL maaş alan bir emekli devletin katkısı ile birlikte bu maaşını 10 bin TL olarak çekiyor. Yapılan yüzde 24,73’lük zam, 10 bin TL’ye değil, kök maaş olan 7 bin TL’ye yapılıyor. Dolayısıyla bu emeklinin maaşı 8750 TL’ye çıkacak. Yani maaşı 10 bin TL ve altında olan emekliler bu zamdan maalesef nasiplenemeyecek.

Emeklilerin derdi var da emekçilerin yok mu?

İşçiler, özellikle hizmet sektöründe çalışanlar 17 bin TL ile ay sonunu getirmeye çalışıyor. Gelir mi derseniz, mümkün değil… Yoksulluk değil, açlık sınırının da altında kaldılar maalesef.

Bir evi asgari ücretle geçindirmek gibi bir hayat söz konusu değil. Bu nedenle aynı evde en az iki kişi çalışıyor ki günü kurtarabilsinler. Asgari ücret alıp da evi kendine ait olmayan, dışarıdan ek bir geliri olmadan evini geçirdiğini söyleyebilecek kimse yoktur. Eğriye eğri, doğruya doğru…

Bu gerçeği de hem işverenlerimizin hem de milleti için var olan devletimizin, devleti sevk ve idareyi elinde bulunduran Hükümetin görmesi lazım.

Kemerlerin sonuna kadar sıkıldığı bir dönemdeyiz. Enflasyonu dizginlemek üzere atılan adımları görüyor, reelde pek karşılık bulmasa da söylemde karşılık bulduğunu duyuyoruz. İnşallah bu politika bekleneni verir ve kayda değer bir iyileşmeyle birlikte alım gücünü artıran bir sonuca ulaşılır. Ama kemer o kadar sıkı ki özellikle emekli ve asgari ücretli artık nefes almakta bile zorlanıyor.

Memurlara gelince…

Kızmasınlar lütfen… Ama şu durumda, içinde bulunduğumuz koşullarda durumu en iyi olan onlar. Zira en düşük memur maaşı bile 3,5 emekli, 2,2 asgari ücretli maaşına denk durumda.

Birçok kişi can-ı gönülden şunu söylüyor: “Maaşa bir, insana yaşaması için ihtiyaç olan iğneden ipliğe her şeye üç zam yapılacaksa, maaşlarımıza zam yapılmasın. Zamsız hayat, gamsız hayat istiyoruz…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Rasim Atalay Arşivi
SON YAZILAR