Rasim Atalay

Rasim Atalay

Kurşun adres tanımıyor

Kurşun adres tanımıyor

Hemen her gün Türkiye genelinde ve Konya’da asayişi bozan, toplumun düzenini alt üst eden, insanlara korku salan, okuyunca, dinleyince, gözleyince ürperdiğimiz birçok hadiseye şahitlik ediyoruz…

İşimiz gereği birçok olaydan toplumun çoğunluğundan önce haberdar oluyor; öğrendiklerimizi kamuoyuyla paylaşıp paylaşmama konusunda bir süzgeçten geçirdikten sonra paylaşılması yönünde bir kanaat oluşursa paylaşıyoruz.

Buna rağmen ilk cümlemde bahsettiğim üzere duyunca ağzımızı açık bırakacak nitelikte pek çok olayı paylaşmak durumunda kalıyoruz.

Temelinde niyetimiz iyilikleri gösterip kötülüklerden uzak tutmak olmakla birlikte, bazen kötü olanı da gösterip bunun yanlış olduğuna işaret etmeye çalışıyoruz ki yaşanan o musibetin bin nasihatten daha değerli olduğunu düşündüğümüz için bunu yapıyoruz.

Uyuşturucu satıcıları, anasına babasına zulmedenler, çocuğunu katledenler, trafikte tartıştığı şahsın canına gözünü bile kırpmadan kıyabilenler, incir çekirdeğini dahi doldurmayacak meseleler yüzünden şeytana uyanlar…

Saymakla bitmez, bitmiyor…

İki gün önce de Selçuk Üniversitesi’nde duyunca üzüldüğüm, üzülmekle kalmayıp şok olduğum bir olay yaşandı…

Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Müjdat Yeşildal, bir öğrenci tarafından silahla vuruldu. Dr. Müjdat Yeşildal hakkında öyle şeyler duydum ki, böyle bir hoca böylesi bir olaya taraf olmayı nasıl hak eder diye düşünmeden edemedim…

Hocanın öğrencilerinden yakından tanıdığım bir kardeşim, “Müjdat Hocamın böylesi bir olayla karşı karşıya kaldığını duyunca inanamadım” diyordu. Hocasının öğrencilerin hem alanlarında daha iyi bir eğitim alabilmeleri hem de aldıkları eğitimi pratiğe çevirebilmeleri adına verdiği mücadeleyi anlatınca bu işin içinde başka bir şey olabileceğini düşündüm.

Başlıkta belirttiğim kurşunun adres tanımadığı hususu tam da burada kendini ifade ediyor. Anlatılanlara göre elinde silahla üniversitenin kampüsüne gidip Sağlık Bilimleri Fakültesi’ne giren, sonra da bir akademisyenin canına kast eden öğrencinin asıl hedefi başkaymış. Sonrasında kendisini de vuran öğrenciyi sakinleştirmek isterken adres tanımayan kurşun Müjdat Hoca’yı hedef almış. Hakikat ilgililerin yapacağı çalışma sonrası er ya da geç ortaya çıkacaktır.

Olayı duyunca yapılan yorumlardan da bahsetmeden edemeyeceğim. “Üniversitede, üstelik sağlık bilimleri fakültesinde okuyan bir öğrenci kendisini eğiten, onun için emek harcayan hocasının canına kast ediyorsa ne kadar okumuş olsa bile boştur” minvalinde yorumlar en hafif tabir ile paylaşabileceğim yorumlar oldu.

Hakikaten okumuş yazmış, üniversiteye ve sağlık bilimleri fakültesine gelebilmeyi hak etmiş, mezun olduktan sonra da insanların hayatını kurtarmak için çaba harcayacak bir gencin böylesi vahim bir olaya nasıl tevvessül ettiği düşündürücüdür.

Düşünülmesi gereken asıl hususlardan biri de bu silahın nereden ve nasıl temin edildiğidir. Hukukta bir insanın başka bir insana eline aldığı bir kağıt parçasıyla dahi vurması halinde o kağıt parçası silah yerine geçiyor.

Bu kabulümüz… Kimse kimseye zarar vermemelidir.

Ancak bu kadar ince düşünülmüşken, ateşli silahların nasıl temin edilebildiği konusu kafa kurcalıyor.

Hele hele bunu yapan bir üniversite öğrencisi olunca adeta beynimiz yanma noktasına geliyor.

Ruhsatsız silah kullanımını önlemek için devletimiz son dönemde belli başlı değişikler, ağır yaptırımlar ortaya koydu. Hali hazırda son düzenleme yürürlükte mi tam olarak bilmiyorum ama bir vatandaş ruhsatsız silahla yakalandığı zaman, 3 ay hapis cezası ile cezalandırılıyor.

Silahı kullanmayı bırakın bulundurmanın bile böylesi ağır yaptırımlarının olduğu bir dönemde o silahı temin eden, üzerinde taşıyan, yetmeyip başkasının canına kast edecek şekilde doğrultup sıkan insanın cesareti de cahil cesaretidir vesselam.

Tüm bu anlattıklarımın merkezinde de temelinde de insan unsuru var. İnsan nefs taşıyor. Nefsine uyduğunda da haddini aşıyor. Bu nedenle de günlük hayatta başımıza ne zaman nerede ne geleceğini kestiremiyoruz.

Yine bu durum bize toplum olarak psikolojimizin yerlerde süründüğünü, her şeyden önce insana insan olduğu için değer vermek gerektiğini hatırlatıyor.

Mensubu olduğumuz yüce dinimiz İslam, “öldürmeyeceksin” diyor… Bir insanı öldürenin tüm alemi öldürmüş gibi olduğunu net bir şekilde ayetle ifade ediyor.

Gel gelelim ne dinimizin emri, ne de hukuk kuralları bu tür taşkınlıklara engel olamıyor. Allah iyilerle karşılaştırsın, kötülerin şerrinden muhafaza etsin. İnsan olduğumuzu da bizlere unutturmasın, nefsimize uydurmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Rasim Atalay Arşivi
SON YAZILAR