Affedin Gazze'nin cennet kuşları
Neresinden başlayıp, nasıl yazacağımı, niye yazmak gerektiğini, kime hitap ettiğimi, kimlere neyi anlatma çabası içerisinde olduğumu bilmediğim ama kalbim sızlayarak içimden geçenleri aktarmaya çalıştığım bir yazı bu…
Ümmetin üzerine kara bir zulüm yağıyor.
Kudüs kana bulanıyor…
Gazze hüngür hüngür ağlıyor…
Zalim kurşunların isabet ettiği masum yavrular acılar ve kanlar içinde yere yığılıyor.
Analar, bacılar gözyaşları içerisindeyken ölüm kokan Gazze sokaklarında adeta yaşadıkları acının son bulması için aynı kurşunların kendilerine de isabet etmesini bekliyor.
İnsan olanın taşıyamayacağı, kalbi olanın izleyemeyeceği, birazcık vicdan taşıyanın din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin aynı acıyı kendi iç dünyasında yaşayacağı görüntüler yaşanırken; insanlıktan nasibini almamış olan, insan görünümlü vicdan yoksunu yaratıklar, sebep oldukları bu manzaraları gurur duyarak ve keyif içerisinde takip ediyor.
İnsanlık büyük bir sınavdan geçiyor… Aslında bugün değil yıllar öncesinde başlayan bir sınav… Büyük, hem de çok büyük bir sınav…
Bugün izlediğimiz ve kendini sürekli tekrar eden, belli dönemlerde dünya kamuoyunun dikkatini çeken, sebebi ne olursa olsun sonucuna bakıldığında masum yavrucakların dünyada gün yüzü görmeden cennete kanat çırptıklarını gördüğümüz, gördüklerimize inanamadığımız, bu manzaralar karşısında biz ne yapıyoruz diye dönüp kendimize bakmamız ve sormamız gerekiyor.
Ben kendime bunu sorduğumda;
Asıl sınananın oradaki masumlar değil bizler olduğunu görüyorum.
Zulmü yaşayanların dışındaki tüm insanlık…
Hele bir de din kardeşiyiz ya biz…
Vah ki ne vah halimize…
Yaralı bir yavrucağın acılar içerisinde kıvranırken gözünden süzülen yaşta, yüreği kan ağlayan annenin acı dolu feryatlarında, canını, cananı, toprağını, emanetini korumak için her şeyinden vazgeçen bir babanın gök yüzüne çıkan nidalarında vallahi bizim de sorumluluğumuz var.
Zulme dur diyememek gibi bir acziyet bizi kurtarmaz, kurtaramaz.
Duamız, niyazımız her zamankinden daha fazla Müslüman kardeşlerimiz için. Ama yetmez, bu da yetmez…
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlar olmamak için en azından hepimiz, her alanda en gür sesle haykırmalı ve bu zulmün karşısında durabilmek adına ne geliyorsa elimizden yapmalıyız.
Yoksa vallahi de billahi de ahirette o masum çocukların iki eli yakamızda olur.
Kim nereye çeker, nasıl değerlendirir orasını da bilmem ama Cumartesi günü Konya’da Yeniden Refah Partisi tarafından büyük bir miting gerçekleştirildi.
Rahmetli Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’nın bundan 43 yıl önce özgür Kudüs için yürüdüğü yollardan bu kez Yeniden Refah Partisi’nin Genel Başkanı ve Erbakan Hoca’nın oğlu Fatih Erbakan yürüdü.
Aslında bu yürüyüş şunu da gözler önüne seriyordu:
Bundan 43 yıl önce de bu zulüm vardı…
50 yıl önce de aynı zulüm yaşanıyordu.
2023 yılının sonuna geldiğimiz bugünlerde de aynı zulüm yaşanıyor.
Ve biz harekete geçmediğimiz, ‘dur’ diyemediğimiz sürece, kafirin kılıcı hep bu bölgedeki mazlumların üzerinde olmaya devam edecek.
Biz de ancak kendimizi kurtarabilmek için Gazze’nin melek yüzlü yavrularından, cennet kuşlarından bizleri affetmelerini dileneceğiz.
Hepsinden ve her şeyden önce inşallah bu zulüm tez zamanda bitsin. Kudüs özgürleşsin. Gazze’deki ambargo ve zulüm bitsin. Allah bizi affetsin.
Tüm bunları görüp düşününce, yok milli maçmış, yok maratonmuş, yok kitap fuarıymış, yok bilmem neymiş, hiç birinin bir kıymeti kalmıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.