Ayfer Tunç’u tanımak
Bugünlerde Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy’un Can’dan çıkan ‘Diyaloglar’ını okuyorum. Henüz bitirmediğim bu kitabın Batı edebiyatını çok iyi bilen ve yakından takip eden iki sıkı kalemin nüvesi olması hasebiyle ‘Diyaloglar’dan ve Ayfer Tunç’tan bahsetmenin isabetli olacağını düşünüyorum. Tunç’la henüz tanışmamış olanlara bir yol haritası çizmeyi de amaçlamıyor değilim doğrusu.
DİYALOGLAR
Ayfer Tunç okumanın özellikle bu postmodern çağda iyi geleceğine inanıyorum; çünkü günümüzün modası ve benim hiç tasvip etmediğim vak’asız kurgu metinlerinden gına geldi, hem silkinip bir nefes alırız, öte yandan Ayfer Tunç’un kurgu dışı kitaplarıyla da ülkemizin ve dünyanın ahvaliyle ilgili ufuk açıcı fikirlerle kavuşuruz.
“Diyaloglar dizisi, Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy’un 2013 yılından bu yana yaptıkları bir söyleşi etkinliği işin özü. Söyleşilerde başlangıçta bizi biz yapan yazarlar gündeme taşınıyordu, sonra edebiyatın genç kaynaklarına yöneldi Tunç ve Gülsoy; daha doğrusu dünya edebiyatından genç veya Türkçeye yeni çevrildiği için genç sayılabilecek yazarları mercek altına aldılar.
Murat Gülsoy ve Ayfer Tunç’un; “Bir kitapla derinlemesine ilişki kurmanın en verimli yollarından birinin onun üzerine farklı bakış açılarıyla tartışmak olduğunu Diyaloglar sayesinde bir kez daha deneyimlemiş olduk.” sözleri sanırım yapılan işin ehemmiyetini ortaya koymaya kâfi gelecektir.
Sonra bu programların bir de kitabı çıktı yakın zaman önce… Edebiyatseverlerin büyük ilgiyle takip ettiği bu buluşmaların video kayıtlarından derlenerek hazırlanan ‘Diyaloglar’da sözler yazıya dönüştü anlayacağınız; farklı coğrafyaların ve zamanların edebiyatlarıyla sanata, teknolojiye, tarihe, günümüzden geleceğe bir köprü oluşturarak kendini çoğaltan kaynak bir metin haline geldi “Diyaloglar.”
Kitapta hangi yazarlar var? Roberto Bolaño, Guillermo Rosales, Thomas Bernhard, Sâdık Hidâyet, Dag Solstad, Sophie Mackintosh, Hang Kang, Erlend Loe, Jack London, Carlos María Dominguez gibi farklı kıtalardan yazarlar bir arada. İlgi gören ve gelecekte de ilgi görecek olan bu yazarların romanları aracılığıyla dünyanın ortak kültürünü okurun dikkatine sunuyor ‘Diyaloglar’. Okuyun isterim.
NEREDEN BAŞLAMALI?
Gelelim Ayfer Tunç okumaya nereden başlamalı ve kitaplarını hangi sırayla okumalı sorusuna acizane cevaplarıma. Ayfer Tunç’un tüm kitaplarını okumadığım için yanlış yahut eksik yol göstermek istemem, bu nedenle yazarın gerçek bir hayranı olan ve Tunç’u iyi bilen Cenk Karagören’in görüşlerinden de destek aldım.
İlk tahlilde yeni bir yazarı okumaya en iyi kitabından mı yoksa en zayıfından mı başlamak gerek, bu kişiye göre değişir. İyi-kötü eser gibi görece bir kavramda söylediklerimi bariz temel çerçeve ve kalıplarda düşünün lütfen. İyi kitaptan sonra zayıf kitap nasıl gider, iyi düşünmek gerek; bu yüzden ben de en iyi kitap ya da kitaplarıyla başlamanın yazara haksızlık olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu eserlerden sonraki eserleri asla aynı tadı vermiyor bence, dolayısıyla normalde önce okumuş olsak beğenebileceğimiz eserler bizde bir olmamışlık hissi uyandırıyor. Genç hikâyecimiz Recep Kayalı’da bunu yaşadım, yaşıyorum meselâ. ‘Taşın Dediği’ zirveydi, hatta Kayalı daha iyi hikâyeler yazmayı nasıl başaracak diye de aklımdan geçirmiştim. Beklenti büyük olunca sonraki hikâyelere doğal olarak haksızlık oldu, algılarım beni yanılttı belki de yani. Bu nedenle ‘Deliler Evi’nin Ayfer Tunç'un kesinlikle en son okunması gereken romanı olduğunu rahatça söyleyebiliriz. “Bu kitapta Karadeniz'in adlandırılmamış bir şehrindeki akıl hastanesiyle doğrudan ya da dolaylı bağı bulunan yüzden fazla karakter anlatılıyor. Roman boyunca laf lafı açıyor ve beş yüz sayfa boyunca Osmanlı’dan günümüze kadar geçen süreçteki hemen her önemli toplumsal olaya değinen, neşteri kendi toplumuna vurmaktan asla çekinmeyen müthiş bir Türkiye panoraması sunuluyor Ayfer Tunç tarafından.” Ülkemizde okunup sevilmekle kalmadı, başka dillere de çevrildi. Eminim onlar da sevmişlerdir, ya da seveceklerdir.
O zaman hangi kitapla başlayalım? “Gerek seksen sekiz sayfa olması gerekse Ayfer Tunç edebiyatının temel ögelerinin neredeyse hepsini barındırması hasebiyle Aziz Bey Hadisesi, daha önce Ayfer Tunç okumamış olanlar için doğru bir başlangıç olabilir. Aziz Bey Türk Edebiyatı'ndaki en unutulmaz karakterlerden biri oldu hatta.
Perde arkasını bilmeyenlere başta aşk gibi görünse de aslında 12 Eylül'ün tarifsiz acılarını anlatan deneysel bir roman olan ‘Suzan Defter’, başlangıçta okunabilecek bir diğer roman Ayfer Tunç külliyatında.
ROMANLARINDAN BAŞKA?
Romanlarını öne çıkardık lâkin Ayfer Tunç iki bin onlu yıllara kadar öykücü olarak tanınan ve sevilen bir kalemdi. Hafızam beni yanıltmıyorsa Murathan Mungan'ın ‘Bir Dersim Hikâyesi’ seçkisi için yazdığı ‘Yük’ dışında bir daha hikâye yazmadı. Üzücü!
Üç hikâye kitabı da "Hikâye anlatmayan hikâye" tuzağına düşmeyen hatta bazen de anlatmaktan bitirilemeyen hikâyelerden mürekkep. Kırmızı Azap’ı, Evvelotel - Saklı’yı, Mağara Arkadaşları’nı sıra gözetmeksizin keyifle okuyabilirsiniz.
Yazımın sonuna yaklaşıyorum. Ayfer Tunç'un üç kurgu dışı kitabına da kısaca değineyim. Bunların ilki yetmişli yıllardaki hayatımızı anlattığı ‘Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek’ adını taşıyor. Çok sevildi, çok sattı, hakkında epey bir yazı çıktı, yazarıyla söyleşiler yapıldı. Tam bir nostalji yolculuğu ve hüzün numunesi.
İkinci kurgu dışı kitabı ‘Ömür Diyorlar Buna’ tanıtımında "Öyküleşmiş söyleşiler ya da söyleşilmiş öyküler" diye tanımlanıyor ve Ayfer Tunç'un gazetecilik yaptığı dönemin meyvesi bir kitap. Muhabirlerin özellikle ilgisini çekebilir bu kitap, mesai arkadaşlarıma küçük bir tüyo.
Tunç’un son kurgu dışı kitabı ise İletişim Yayınları'nın Memleket Kitapları dizisinden çıkan ‘Memleket Hikâyeleri’: Muhtevası adında gizli.
Meraklısı Ayfer Tunç’u daha da yakından tanımak isterse o zaman ‘Karanlıkta Kelimeler’i de okuyabilir, iyi de eder. Ayfer Tunç'un Handan İnci'yle yaptığı dört yüz sayfalık bir söyleşi kitabı ‘Karanlıkta Kelimeler’ bu ve “Ayfer Tunç'un çocukluğuna, ailesine, edebiyat serüvenine, memleketine ve memlekete, okuduklarına ve yazdıklarına, zaman zaman da özel hayatına dair hiçbir yerde bulamayacağınız bilgiler içeren bir hazine”. Kitaplarını okuduktan sonra cilâsı olur…
&&&
Yarınki yazımda her cumartesi olduğu gibi yeni çıkan kitaplardan bahsedeceğim. Pazartesi günü ise Ayfer Tunç’un üçlemesini, yani üç romanını gündemime alacağım. İlk romanı olan ‘Kapak Kızı’ ile son romanı ‘Osman’ ve arada ‘Yeşil Peri Gecesi’, yazarın gelişim çizgisini de takip etme fırsatı vereceğinden bu üçlemeden bahsetmek yerinde ve isabetli bir seçim olacak.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.