Bir vatan ki
Hafta sonu bir arkadaşımla Güneye, Karaman üzerinden, Mut, Silifke üzerinden Anamur’a kadar uzandık. Bu hattın Silifke’den sonraki bölümünü zannederim en son 20 yıl evvel geçmiştim.
Yolun Konya-Karaman-Sartavul’ a kadar olan bölümünü çok geçmiştim. Kısmen de olsa biliyordum. Sartavul-Mut-Silifke arasını da en son 10 yıl önce geçmiştim.
Buna rağmen son yıllarda neler oluyor, yapılan hizmetler, yollar ve özellikle de tarım sektörü buralarda ne durumda merak da etmiyor değildim.
Karaman bölgesi bilindiği gibi Türkiye’nin elma üretim merkezlerinden birisi durumuna gelmiş durumda. Yol boyunca elma hasatı devam ediyor. Ambalajlar serilmiş, TIR’lar yol boyunca beklemekte, alınan yükler çoğunlukla ihracata gitmekte. Elma üreticisi bu sene çok memnun.
Karaman-Sartavul hatta Mut’ a kadar olan bölümde yine elma bahçeleri ön planda olmakla birlikte özellikle Mut Havzası inanılmaz derecede zeytin ve kayısı ağaçlarıyla süslenmiş durumda. Her taraf yeşillikler içinde, orman arazilerinin yüksek yamaçlarına kadar meyve ağaçları uzanmış görülüyor.
Yol boyunca irili ufaklı zeytinyağı fabrikaları onlarca marka altında kendini gösteriyor. Bu arada Mut zeytinyağlarının dünyanın en özel yağlarından biri hatta en önde olanı konusunda bilgi edindiğimi de söyleyebilirim.
Mut havzası, neredeyse Silifke’ye kadar limon ve portakal bahçeleri ile süslenmiş, aynı zamanda önemli bir erkenci sebze üretim merkezi durumunda.
Silifke üzerinden Batıya doğru geçiyoruz. Taşucu’nu tanımak mümkün değil. Hem üretim ve de hem bir tatil bölgesi durumunda. Taşlar arasında yükselen 15 kata varan, sıra-sıra yüksek binalar yol boyunca göze çarpıyor.
Aydıncık, Bozyazı üzerinden Anamur’a geçiyoruz. Bu üç şehrimizin 20 sene önceki halini hayal bile edemedim diyebilirim. Buralarda 20 sene öncesinden hiçbir ize rastlanmıyor. Hele de yapılan ve yapımı devam eden çift yollar, köprüler, hele de koca dağları delen ve bir bölümü açılan tüneller insana “Bu Vatan ki” dediriyor.
Zamanla 30-40 sene öncesinde hazine değerinde deniz kenarlarına yapılmış yazlık evler, bu beldelerin güzelliğini çirkinliğe çevirmiş durumda. o güzelim koylar nasıl olur da böyle tahrip edilir, sorulmalıdır.
Anamur’a gelinceye kadar Aydıncık ve Bozyazı daha çok aklımda kalan yerlerdi. Bu beldeleri tanımak ne mümkün. Koca birer şehir olmuş. Az da olsa lüks oteller, dinlenme yerleri, lokantalar yer yer kendini gösteriyor. Buna rağmen daha modern ve seralar neredeyse dağların tepelerine kadar uzanır olmuş. Alışkan Anadolu insanı dağları yarıyor, düzlüyor, büyük kayalarla setler çekiyor ve buraları üretime açıyor.
Bu insanların ülkesini aç bırakmamak için verdikleri emeği görünce insanın içi titriyor. Bu saf ve temiz insanın üretiminin her ne şekilde olursa olsun hakkını vermek, alın ve sırt teri dökerek elde ettikleri helal kazançlarını ziyan, israf etmemek her tüketicinin esas hedefi olmalıdır.
Arada irili ufaklı yerleşim yerlerini geçiyoruz. Her birinde üreticisinin hak ettiği güzel evler, yeşillikler ile dağlara yaslanmış durumda. Ancak bazı yerlerde yanan orman alanları insanın da içini yakıyor. Bre hain, senin yangının üreticisinin ülke sevgisini daha da ateşleyecek, her taşını-toprağını canı pahasına koruyacak ve üretime kazandıracaktır.
Anamur yolları yar yar diye başlayan türküyü herkes hatırlar. Bu yollar koca bir şehre ulaşıyor. 15-16 katlı binalar muz bahçelerini dışarı atmış. Üretici de bunu bahane bilip üretimi tepelere, dağlara taşımış, her taşın altına muz fidanları dikilmiş. Helal olsun Anadolu çiftçisine.
Bir Vatan ki, herşeye değer. Önce üretim sonra israfsız ve hakça tüketim.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.