Buna Can Dayanır Mı?
Ozanlar içinden bir ozan, almış sazı eline, vurmuş sazın teline, “Boz bulanık sele döndüm/ Düzen tutmaz tele döndüm” diye bir başlamış hem kendi, hem de dinleyenler ağlamış, ortalığı derin bir hüzün kaplamış.
Ozan ahaliye tercüman olmuş,
Buna can dayanır mı demiş!
Ahalinin, konuşmayan dili, duyulmayan sesi olmuş!
Ozan vurdukça sazın teline, memleketin her köşesi, her bucağı dile gelmiş, demiş ki;
Ozan ölmez!
Sözü ölmez!
Onun söylediği söz, duman olup uçmaz!
Çünkü gönülden gelir!
Duymayanlarda, görmeyenlerde, bilmezden gelenlerde…
Görür bir gün!
Duyar bir gün!
Bilir bir gün!
Lakin, iş işten geçer!
*****
Bir yanda, ağlayanlar, inleyenler, feryat edenler, ne yapacağını bilemeyenler!
Diğer yanda, saz dinlemeyen…
Söze kulak asmayan…
Halden anlamayan…
Olanı-biteni görmek istemeyen…
Bilmek istemeyen, duymak istemeyenler…
Saz dile de gelse, dağlar, taşlar, uçan kuşlar hep birlikte ağlasa da, duymak istemeyen duymuyor, görmek istemeyen görmüyor!
Üstelik ne var halinizde, herkes mutlu, herkes memnun, herkes bahtiyar gibi laflar meydanlarda…
Ne olmadı ki?
Daha da ne olacaktı ki?
Bu manzara da, değişik bir kıyamet işte…
Nasrettin Hoca, ben ölürsem büyük kıyamet demiyor mu?
On binlerce kıyamet koptu! Koptu kopacak kıyametler ise evlerde ve hastanelerde…
Buna can dayanır mı? Hem nasıl dayansın ki?
*****
Her şey alıp başını giderken, fakir-fukaraya, yoksula, her geçen gün daha da yoksullaşan, perişan olan halka kimsenin dönüp de baktığı yok.
Laf duman olmuş etrafımızda uçuşuyor….
Laftan bol, laftan ucuz hiçbir şey yok!
Artık lafa bakan da yok, kanan da, aldanan da…
Olsun varsın deyip konuşulan laf ise aramadığınız kadar.
Ancak laflar öyle noktalara gelmeye başladı ki…
Komik olmaya başladı! Çam devirmeye başladı! Gaf üstüne gaflara sahne olmaya başladı…
Zevahiri kurtarayım derken, zevahir ortada kaldı, lafların kapatamadığı hakikatler silkinip çıktılar orta yere…
İnsanımız öyle hızlı, öyle tempolu olaylar ve gelişmeler yaşadı ki, buna can dayanır mı demekten de kendini alamadı…
Zaten bazı canlar dayanamadı…
Kopup gittiler bu fani dünyadan…
*****
Doktorlarımız ritim bozukluğu diyorlar ya hani…
Yorgun kalbimiz, sonunda teklemeye başladı…
Yaşadıklarımız, başımızdan geçenler, bir türlü çekip gitmeyenler, bizimle birlikte yaşamaya devam eden dertler, sıkıntılar, hastalıklar, bunalımlar karşısında ne yapsın kalp?
Nasıl dayansın?
Yine de iyi dayandı diyenler oldu! Birçoğumuzu kalp çarpıntısı vurdu!
Bir kısmımız oldukça büyük ve şok etkisi yapan heyecanlar geçirdi!
Stres yanı başımızdan hiç ayrılmadı, her nereye gitsek peşimiz sıra koştu geldi.
Buna can dayanır mı? Dayanmadı değil, dayanamadı?
Bu halimizi gören olmadı değil, görmek istemeyenler oldu!
Bir tek şeye üzülsek önemli değildi, yağmur gibi geldi üzülmemiz gereken mevzular! Yetmedi, dolu oldu, kafamızı yardı, cam çerçeve bırakmadı, her şeyi aşağıya indirdi. Sel oldu, önüne kattı, çamurlara buladı, yerden yere vurdu geçti, kaldırdı oldukça uzak bilinmeyen bir yere savurdu, fırlattı attı…
Yangın oldu, yakıp geçti, kavurdu, cayır cayır yaktı derler ya, yaktı gitti…
Külümüzü aldı, savurdu bir rüzgar!
O külün içinde köz kalmadı! Bizden geriye öz kalmadı…Söylenecek söz kalmadı!
Kim mi anladı? Hiç kimse!
*****
Ne yapsın Halk? Ne yapsın insanlar! Daha ne desinler? Ne söylesinler?
Laf derde derman değil! Laf karın doyurmuyor! Laf insanların sofrasına getirip bir ekmek koymuyor!
Laf kuru ekmeğin yanına katık olmuyor!
Neye yarıyor laf?
Can yakmaya! Canı acıtmaya! Yüreği kanatmaya! Güvenilen dağlara kar yağdırmaya!
Bugünün lafları, Yunusun dediği gibi değil!
Bugünün lafları üfürükten teyyare…Kaleden kaleye Şahin uçurdum dercesine…
Süslü, yaldızlı, şatafatlı, lakin yavan! Kendine dahi yararı olmayan! Hayrı dokunmayan….
Söylenip geçen…Zevahiri kurtardığı düşünülen…
Buna can dayanır mı? Dayanmıyor ne yazık ki…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.