Erol Sunat

Erol Sunat

Derinlerde kaybolmak

Derinlerde kaybolmak

Şair gözlerinin derinliğinde kayboldum diye başlamış yazmaya. Şairin kalemi, şairin aşk dolu yüreği enginlere doğru yelken açmayagörsün, deryalara doğru gider de gider.

Mesele derinlerde kaybolma olunca, şairin derinlerde kaybolması başka, emeklinin derinlerde kaybolması daha bir başkadır…

Hayal hayal değil, gerçeğin yanından yöresinden geçen yok. …Emekliler adı konmayan derinlerde kaybolanlardan…Bu derinlik öyle böyle değil…Hani o türkü mezarımı derin kaz diyordu ya…Kişi ölmeye görsün, mezarını da kazarlar, tepe tepe gömerler de….

En rahat olmaları gereken bir dönemde, bizim emeklimizin hali anlatılacak gibi değil. Derinlerde kayboldu gitti emekli…

SGK 13 Bankayla anlaşmış. Emeklinin işi kolaylaşacakmış. Öncelik tanınacak, hatta kart parası filanda alınmayabilirmiş.

Elem tere fiş kem gözlere şiş derler ya hani…Hangi dağda kurt öldü ki…

Ev ya da taşıt alacaksa kredi kolaylığı sağlanacakmış…Aldığı o krediyi, on bin liralık aylıkla nasıl ödeyecek, o taraftan kapak kaldıran yok.

Ne diyecekmiş bankalarımız?

Hoş geldin emekli! Bankaların derinliğinde kaybolacak demek ki…Pek güzel, pek yerinde, zaten böyle bir güzellik bekleniyordu falan…

Yeminle yalan…

Emeklinin bankalarla arası bildik bileli iyi değil. Bunlar emekliye çok öncesinden hatta bankaların SGK’dan önce kendilerinin yapması gereken iş ve işlemlerdi. Başlarına ne düştü acaba?

*****

İçinde para olmayan, bir dizi müjdecik karşısında, emekli çok mütehassıs oldu, gözleri doldu…Emekliyi önce söz verenlerin söz deryası derinliklerine çekti aldı. Emekli o söz deryasında kayboldu.

Sonra bir kendine geldi ki, söz kayıp, söz veren kayıp, kalıvermiş ortalarda. Derin sularda…

Enflasyon düşecek, fiyatlar da indirim olacak, şöyle, böyle, öyle derken, enflasyon derinliğine bir çekti emekliyi, enflasyon halay çekiyor, emekliyi gören yok.

Nerde emekli?

Öldü emekli…

Nerde emekli?

Hasta emekli…

Nerde emekli?

Kendi kendine sokaklarda konuşmaya başladı emekli…

Nerde emekli?

Değil etrafını, artık kendini bile tanıyamaz oldu emekli…Derinlerde kayboldu. Var mı bir gören, var mı bir duyan?

*****

Emekli bir garip, bir acayip derinlikler arasında kaldı. O derinlikler zaten yorgun ve bitkin olan insanları bilinmez girdaplara çekti aldı. İmdat diyor kurtaran yok…

El sallıyor, selam verdi sanıyorlar, onlarda el sallıyor, karşılardan, öte yakalardan.

Öldü mü kaldı mı, düştü mü şaştı mı diyen var mı?

Yok, çok şükür!

Olsa dişimi kırarım diyen emekliyi duyan da…

Derinlik anlatılacak gibi değil. Bir de kalkmışlar emekliye derinlik soruyorlar. Hangi derinlik o sorduğun dediğinde de şaşırıyorlar.

Kim kaybetti o derinliklerde emekliyi? Kim sebep oldu?

Kim kaldırdı o derinliğin içine sessiz sedasız yuvarlayıverdi?

Artık on bin lirayla geçinilemeyeceğini Sağır Sultan biliyor, bilmesi ve görmesi gerekenler, üfürükten teyyare desteklerle ve yaklaşımlarla yılı kapatmaya, ocak ayına kadar bu süreyi doldurma niyetlerini muhafaza ediyorlar.

*****

Emekli evinde kayıp, sokağında kayıp, köyünde, kasabasında, ilçesinde, şehrinde kayıp.

Evlatları yardım etmese, hali duman emeklinin.

Kök maaş lafı kadar hazzedilmeyen bir şey yok emekli için. Her kök maaş dendiğinde içi kalkıyor, midesi bulanıyor, gözü kararıyor, tansiyonu fırlıyor, kalbi hızlı-hızlı çarpmaya başlıyor emeklinin.

Kök maaş, kökünden yaktı gitti emekliyi…

Şu kök maaş derdinden, hatta kavramından kurtaralım emekliyi diyen var mı?

Ağzını açan kök diye bir başlıyor, kimse de emeklinin dertlerinin köküne kadar inelim demiyor.

Emeklinin derinlikler arasında kaybolup gitmesinden rahatsız olan yok.

Emekli ne zaman lazım?

Sandık zamanı…

Ne diyordu siyasiler ne diyordu goygoycular?

Emeklinin oyunun renginde kayboldum!

Ne yaptılar?

Emeklinin gönlünü çaldılar, temiz tertemiz oyunu aldılar. Sonra da hangi derinlerde kaybolursa kaybolsun diye attılar derinlere. O derinlik bu derinlik işte…

*****

Deniyor ki, on bin lirayı on iki bin beş yüz yaptık ya!

Bu para yetecek mi? O zam üzerine, fiyatlara dokunulmadı mı?

Fiyatlara dokunuşların önüne geçen yok. On iki bin beş yüz lira alanın aldığı iki bin beş yüz lira fark, daha eline geçmeden, fiyat dokunuşlarının derinliğinde kayboldu, yok oldu.

Öylesi derinlikler içerisinde yaşıyoruz ki, artık sığ diye bir kavram kalmadı. Nereye adımınızı atsanız, kendinizi bir anda hiç bilemediğiniz derinliklerin içinde buluyorsunuz.

Mevzular derin, sular derin, konular derin…

Öyle derinliklerin içinde kaybolup gitti ki emekli, rahmetli Erbakan’ın dediği gibi, pansuman tedbirlerle o derinliklerinden içinden çekip çıkaramazsınız emekliyi…

Aslında, kimsenin çekip çıkarmak gibi bir çabası da yok.

Herkes zamana oynuyor.

Ağustosu atlatırsak Eylül. Eylül’ü atlatırsak Ekim. Ekim’i geçiştirirsek Kasım. Kasım’ı savuşturursak Aralık. Aralık gelince de Ocak’ta şu olacak, bu olacak diye sıralarız müjdeleri. TÜİK bile insafa gelebilir bu arada…

Gördünüz mü derinliği?

Bu derinlikte kaybolmayana aşk olsun!

*****

Ah şair kardeşim ah!

Gel bir de emeklinin kaybolduğu derinlikleri yaz. Bu derinliklere bir daldın mı, derinlikten derinliğe, girdaptan girdaba dolaşır durursun. Bu derinlik yaşanmadan nasıl yazılsın dersin.

Bu derinlik öyle bir derinlik ki, on bin lirayla ay sonunu bulmaya çalışan insanların kaybolduğu derinlik.

Bu derinlik, onlara on bin lirayı reva görenlerin hâlâ anlamamakta ısrar ettikleri derinlik. Kaybolup gitsinler diye kaderlerine terk edilen insanların, emeklilerin derinliği…

Çünkü bu derinliği, derinlerde kaybolanlardan başkası bilemez…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR