Kapak Kızı ve Yeşil Peri Gecesi
Ayfer Tunç’un benim dünyamda ve edebiyatımızda apayrı bir yeri vardır, özel bir kalemdir. Konunun neredeyse tamamen yok edildiği günümüz postmodern dünyasında edebiyatın temel değerlerine bağlılığını sürdürmesi takdire şayandır, sevilesi bir tutumdur.
Ayfer Tunç’un herhangi bir kitabını okumayanların Tunç’un yazarlık serüveni ve sanatı hakkında fikir edinmeleri için cuma günkü yazımı bu yazıma başlamadan okumalarını öneririm. Linkini de buraya yazıyorum: https://www.pusulahaber.com.tr/ayfer-tuncu-tanimak-13196yy.htm
İktisatçılardan, bankacılardan ve mühendislerden vd. iyi edebiyatçı çıktığı gerçeğine Oğuz Atay, Mustafa Özel, Hakan Karahan vd. gibi örneklerden aşinayız. Ayfer Tunç da Siyasal Bilgiler mezunu. Üniversite yıllarında çeşitli edebiyat ve kültür dergilerine başlayan yazı serüveninin şimdilik son durağı ‘Osman’ adlı romanı. Roman her ne kadar bağımsız okunabilse de aslında üçlemenin son ayağı durumunda.
Ayfer Tunç’un üçlemesinin ilk romanı ‘Kapak Kızı’, sonra ‘Yeşil Peri Gecesi’ ve son olarak ‘Osman’. Olayların merkezindeki Şebnem, kocası Osman, Osman’ın ailesi, sanatçılar ve zenginler vs. okura kapitalizmden, aile bağlarına… pek çok konuda önemli mesajlar/dersler veriyor. Üçleme sayesinde Ayfer Tunç’un yazı serüveninin gelişim çizgisini takip edebilme imkânı da buluyoruz demek isterdim ama Tunç Başta Kapak Kızı, çoğu kitabının yeni baskılarında düzeltmeler, daha doğrusu geliştirmeler yaptığı için buradan kesin hükümlere ulaşmamız düşük bir ihtimal.
Üçlemedeki kitaplar birbirinden bağımsız okunabilir, sıralamaya bağlı kalma zaruretimiz yok demiştim. Hatta Ayfer Tunç bir söyleşisinde önce Osman’ı ardından Yeşil Gece Perisi’ni okumanın, Osman’ı tanımak ve içinde bulunduğu koşullarda değerlendirebilmek için faydalı olabileceğini söyler. Yani Kapak Kızı’nı okumadan Yeşil Peri Gecesi veya Osman anlaşılmaz, kopukluklar olur diye düşünmeyin. ‘Kapak Kızı’nın daha yavaş ilerlediğini, olay çeşitliğinin daha az olduğunu da baştan vurgulayayım; Kapak Kızı’nı üçleme içinde bir nevi, tanıma ve tanışma adımı olarak da görebiliriz.
Üçlemenin merkezinde hayatı boyunca çalışmamış, menfaatlerine göre hareket eden, ilk kitapta nefret ettiğimiz son kitapta acıdığımız Osman ve güzelliği dillere destan, çocukluğunda büyük acılar ve travmalar yaşamış, güzelliğini intikam aracı olarak kullanan Şebnem var.
Kapak Kızı 264, Yeşil Peri Gecesi 472 ve nihayet Osman 504 sayfa; yani üçleme hacimli ama sıkıcı değil, sürükleyici bir dili var Ayfer Tunç’un.
&&&
Bu girişten sonra üçlemenin ilk kitabı ‘Kapak Kızı’na geçebiliriz. İlk yayınlanma yılı 1990 olan Kapak Kızı’nı 24 yıl sonra, 2004 yılında yeniden kaleme alan Ayfer Tunç, kendisiyle yapılan bir söyleşide bu durumu şöyle açıklıyor: “Sözün har vurup harman savrulduğu bu romanın elden geçebileceğini düşündüm.” Bir diğer etken de “söz ekonomisine önem vermediği” şeklinde yapılan bir eleştiridir.
Kapak Kızı’nda da bir Ayfer Tunç klâsiği olan çok fazla karakter vardır yine, hepsi de vazgeçilemezdir ama. Osman’ı burada Şebnem’in kocası olarak görüyoruz ama üçlemenin son iki kitabında durumlar değişecek.
Kapak Kızı’nda asıl kahraman Şebnem yer almaz. Şebnem, ‘Yeşil Peri Gecesi’nde sahneye çıkacaktır ve ilk kitaptaki pek çok sorunun kökenlerine de ikinci kitapta ulaşacağız. Belirgin bir anlatıcı da yoktur ‘Kapak Kızı’nda.
‘Kapak Kızı’nda olaylar bir tren yolculuğu sırasında geçer: Şebnem’in annesinin kuzeninin kızı Selda ve amcasının oğlu Ersin, Ankara – İstanbul arası bir tren yolculuğunda tanışırlar. Selda ve Ersin’in trenin yemek bölümünde aynı masaya oturmaları ile başlayan ve o lokantada çalışan Bünyamin’in etkileşimi ile devam eden konuşmalar ve geri dönüşler tren yolculuğu boyunca sürer, yolculuğun bitmesiyle nihayete erer konuşmalar, daha doğrusu hatırlamalar. Romanın başındaki şef garson Bünyamin’in’ iç konuşmaları, eşiyle ilgili sanrıları dikkat çekicidir; zira bu kısımlarda hayata dokunan pek çok unsur bir arada verilir.
Şebnem’in amcası zengin ve varlıklı Süleyman’ın oğlu, Şebnem’in eski erkek arkadaşı Ersin ve Selda sohbet boyunca Şebnem’in bir dergiye verdiği pozlar üzerinden kendilerini ve hayatı sorgularlar. Selda kendi karşıtı gördüğü Şebnem’i anlamaya çalışır, onun yaşadıklarından dolayı hayattan öç aldığını savunur.
&&&
Üçlemenin ikinci kitabı ‘Yeşil Peri Gecesi’nde söz sırası asıl kahramanımız Şebnem’dedir. Kapak Kızı’nda tren yolculuğu ile başlayıp biten olayların kökenine, sebep ve kısmen sonuçlarına bu kitapta girer yazar. Şebnem; acı dolu çocukluğunu, dağılan ailesini, anne ve babasını, neden o pozları verdiğini, Osman’la evliliğini ve son olarak Emniyet Müdürü ile yaşadığı skandalı ve sebep olduğu yıkımı uzun uzun anlatır. Kitapta yer aldığı gibi; “Şebnem’in tepesinde asılı kalmıştır ağır yaralı çocukluğu”. Annesi ile hesaplaşmasında da “hayatta bir köküm yok” der Şebnem.
Vakayı kısaca şöyle özetleyebilirim… Şebnem’in babası bir iş kazası geçirir ve kolunu kaybeder. Bu kaza mutlu aile hayatını alt üst eder. Meselâ; Şebnem’in annesi ve amca arasındaki yasak aşkın sonucu boşanma olacaktır. Bu travmayı atlatmak Şebnem için çok zordur ve başka olaylar da yaşanır.
Şebnem çok güzeldir ve bu güzelliğini insanlardan intikam almak için kullanır hep. Kitabın arka kapağında yazıldığı gibidir ‘Yeşil Peri Gecesi’; “Cumhuriyet elitlerinin düşkün kuşakları ile orta sınıfın can çekişen tutunamayanlarının karşılaştığı trajik bir karnavala dönüşen kapak kızının romanı.”
Ayfer Tunç, ‘Yeşil Peri Gecesi’nde kalemini kelimenin tam manasıyla acımasızca kullanmış, yoz bir yaşamın safhalarını ve örneklerini tüm çıplaklığıyla okurun önüne sermiştir: Osman, menfaatlerine ulaşma yolunda her şeyi mübah gören, hatta karısı Şebnem’in gözünün önünde başka erkeklerle yakınlaşmasına göz yuman, ilkesiz ve sefil biridir, nefret edilesidir. Şebnem’in annesi ise önce kocasının kardeşiyle, sonra pek çok erkekle düşüp kalkacaktır. Romanda, daha pek çok olumsuz örnek yer alıyor, biz bu kadarla iktifa edelim.
Yeşil Peri Gecesi’nde Şebnem’in “çok yakışıklıydı ama elleri hiç güzel değildi,” dediği kocası Osman’la ilgili bu detayın yarın bahsedeceğim ‘Osman’ kitabında, Osman’ın son yıllarını birlikte geçirdiği Pakize’nin “Osman’ın ilk elleri dikkatimi çekti. Çok güzellerdi, tam piyanist eliydi,” demesi okuru kadınlar hakkında farklılıklar namına belli düşüncelere yöneltebilir.
Edip Cansever, Oğuz Atay ve Turgut Uyar gibi pek çok şair ve yazardan alıntılarla zenginleşen romanda Ermeni komşularla iyi geçinme detayının da olduğunu yazmadan geçmeyeyim.
Osman, Şebnem ve çevreleri ile ilgili başka ilginç detayları, Osman’a bakışımızın değişmesini ve üçlemeden çıkarılabilecek diğer neticelere üçlemenin son kitabı Osman’la ilgili yazımda değineceğim ve Ayfer Tunç konusuna şimdilik nokta koymuş olacağım.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.