Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Tasavvuf

Tasavvuf

Dünkü yazımızda Tanzimat’tan günümüze ülkemizin modernleşme macerası üzerinde durmuştuk. Cumhuriyetle birlikte tekkelerin kapatılması toplumumuzun temel dinamiklerinden tasavvuf kültürüne darbe vurmuş, bunun faturasını da eğitim, kültür ve sanat alanında ruhunu yitirmiş, pozitivizme esir olmuş esaslarla ödemiştik, hâlen ödüyoruz. Geçenlerde saygın bir ismin demecinde ifade ettiği ‘eğitimimizin ABD’ye anlaşmalarla teslim edildiği, süresinin de 2023’te dolacağı’ cümleleri aklıma takıldı; ne derece doğru bilmiyorum. Bildiğimse eğitimizdeki Dewey sisteminin zararlarının hâlen devam ediyor oluşu; millî olmaktan uzak, kuru ve yapay bir sistem. Hayırlısı diyelim.

Zihniyet ve modernleşme minvalinde devam edelim bugün ve tasavvuftan, Mustafa Kara bahsedelim.

Daha önce İmam-ı Gazzali’nin ‘Abidler Yolu’ ve Ataullah İskenderî’nin ‘Hikem-i Ataiye’sinden bahsetmiş ve bir konuyu okurken aklıma gelen, aklıma takılan sorulara hemen ardından gelen satırlarda cevap bulduğumu belirtmiştim. Bu durumu müstesna şahsiyetlerin âdemoğlunu, yapısını ve zihniyetini iyi tanımalarıyla, kalp gözü açık insanlar olduklarıyla, hâlden anlamalarıyla açıklayabiliriz.

Mustafa Kara muhibbânın malûmu olduğu üzere İsmail Kara’nın ağabeyi. Kara kardeşlerin özellikle Dergâh çatısı altında fikir hayatımıza ne denli kıymetli metinler kazandırdığını biliyoruz, minnettarız bu iki güzel kardeşe…

Mustafa Kara’yı biri İstanbul Tüyap Kitap Fuarında, diğeri şehrimize konferans için geldiğinde iki kez yakından görmüş, tanışma fırsatı bulmuştum ve yüzünde yazdıkları gibi güzel bir çehreyle karşılaşmıştım.

Yıllar önce Konya’da medeniyet ve tasavvuf ekseninde yaptığı konuşma yeniymiş gibi aklımda. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamış, istifade etmiştim anlatılanlardan. “Medeniyet en büyük organizasyondur, birkaç imparatorluğu içine alabilir. Medeniyeti dolaylı almak yetmez, direkt almalı. Bütün medeniyetler peygamberlerden izler taşır. Medeniyet alışverişi normaldir, bir medeniyetin etkisi, diğer medeniyetleri nasıl ve ne kadar etkilediğine bakarak anlaşılabilir. Nasıl ki diğer medeniyetler, İslam medeniyetinden etkilendi, alışveriş içine girdi ise İslam medeniyetinin de aynı etkiletişim için de olması normaldir. Medeniyetin üç olmazsa olmazı; ilim irfan, fikir felsefe, güzel sanatlar. İlkini camiler, ikincisini medreseler ve üçüncüsünü tekkeler sağlamıştır.” ve daha pek çok bilgi.

Tekkelerin kapatılmasının medeniyetimize ne denli büyük bir darbe vurduğunu ve etkilerinin süreceğini ehil bir ağızdan da duymuş, kederlenmiştim, biter mi dert, heyhat!.

Ya edebiyatımız, kültür hayatımız darbeler almadı mı bu kapatılışla, almaz mı? Kültür ve sanat damarımız, 90 yıl önce tekkelerin kapatılmasıyla kurumaya başladı. Şairler, musikişinaslar tekkeden çıkardı bizde. Güzel sanatların hamisidir yani tekkeler. Tasavvuf olmadan fikrin, ilmin, güzel sanatların ihtişamlı etkisi nasıl yerini bulur, tesir eder? Tasavvuf olmadan bağlantılar kurabilir miyiz, türküleri dahi anlayabilir miyiz?

Sanatın kültür ve medeniyetimiz içindeki yerine değinmeden geçmek olur mu, Mustafa hocanın bu minvaldeki düşüncelerine değinmeden geçmek olur mu, olmaz elbette; ‘Türklerde şiirden sonra ikinci büyük sanat dalı musiki, perilerin, meleklerin dili olarak görülmüştür musiki. Şiirde Yunus, musikide Dede Efendi zirvede bizde. Dede efendi Mevlevîdir, son bestesini hacda yapıyor, Mevlevilik demişken: Mevlâna ve Mesnevi tam sekiz asırdır yaşıyor, insanları etkilemiş ve etkilemeye devam ediyor, bunun nedeni araştırılmalı. Sesi makinelerimizle bozduk. Kainattaki ahengi yani musikiyi mahvettik. Musiki haram diyoruz, öyleyse kulağını eğit.’

Sözlük kültürü de önemli hocanın dünyasında; ‘Sözlükler çok önemlidir, dilimizin kültürümüzün gelişmesi için, sözlükleri yanımızdan eksik etmemeliyiz, büyük değerler roman, inceleme okur gibi sözlükler okurlardı.

Eğer okumadıysanız kitaplarını Mustafa Kara’nın, hararetle öneririm. ‘Gönül Mektupları’ okuduğum ilk kitabıydı Kara hocanın. Kitap; her iki âlemde karşı karşıya kalacağımız hâlleri naif ve anlaşılır bir üslûp/dille, kıssalarla destekleyerek anlatır. Kalp kırmanın Kâbe’yi yıkmak gibi olduğunu, ibadetlerde ve davranışlarda ihlâslı olmanın faziletlerini, niyetlerin güzel oluşunun akıbetleri hayırlı kıldığını ve pek çok fıtratımızdaki güzelliği derin hisler besleyerek okur, istifade eder, dersler çıkarırız.

Tasavvufun önemini anlatmaya bırakın böyle mütevazı bir köşe yazısını, kitaplar yetmez. Sadece okuyup öğrenmekle değil yaşayarak hayatımıza katmakla, davranışlarımıza tatbik etmekle yerini ve değerini bulur. Bireylerden, topluma değişimin ve gelişimin, şikâyet edip durduğumuz hâl ve tavırların çözümü, anahtarı da bu dünyadadır. Şeklen bitirilmiş sanılsa da ruh dünyamızda, aklımızda hep yaşayacaktır, yaşamalıdır da…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR