Vatandaşın tarımı
Devamlı vatandaşım ile iç içeyim: Çiftçisi, köylüsü (tüm köylü çiftçi değil), sanayicisi, sivil toplumu, tüm akademik ve diğer eğitim camiası; üreticisi, tüketicisi. . Bunlarla bir şekilde beraber oluyorum.
Geçen hafta MÜSİAD genel merkezinde tarımla ilgili bir toplantıya da katıldığımı bir önceki yazımda da sadece haber olarak vermiştim.
Tüm bu seyahatlerimde gördüğüm toplumumuzun her kesiminden (ferdi veya örgütlü olarak) tarım sektörüne ciddi bir alaka var.
Tarım ve gıdanın önemi ve insan sağlığında ki yeri iyice anlaşılmış durumda.
“Hayat ve de sağlıklı yaşamak gıdasız olmaz, bunun için de üretmek gerekir” deniyor.
Daha da ötesinde gıda, ciddi bir ticari meta haline geldi.
Bunun için ferdi ve örgütlü olarak yatırımcılar kendi ülke potansiyelini ya da başka ülkelerde gıda kaynaklarına ulaşmak için tarım yapmak istiyorlar.
Vatandaşlarımız da kendi yörelerinde, imkânları dâhilinde üretici ise üretimini artırmak, değilse zirai üretime giriyor ya da girmek için fırsat kolluyor. Günde birkaç şahsın sorularına cevap veriyoruz.
MÜSİAD da Türkiye ve dünya tarımını; geçmişi, bugünü ve geleceği konuştuk.
Sadece Müsiad değil, diğer birtakım sivil toplum üyeleri de (ASKON, belediyeler, kamu gibi) tarımla alakalı bilgiler topluyor, toplantılar yapıyor, bilgiler alıyor, sözleşmeli tarıma giriyor.
Şirketler ve bu gruplar tarım sektöründe iyi yetişmiş kaliteli ele becerikli elemanlar istiyor.
Bunun gibi üretimle iç içe olan çiftçi de yeni ürünler için arayışlar içindeler. Yüksek gelir getirecek ürünlerle beraber üretim için yeni yollar arıyor, yeni hedefler (ürün çeşitlendirilmeleri) belirlemeye çalışıyorlar.
Bunun için de son yıllarda oldukça geniş çalışmalar yapıyor, gerek sektörde ve gerekse de akademik ve bürokratik camiadan geniş bilgiler istiyorlar.
Son 20 yılda tarım sektöründe kendimize ve ülkesel imkânlara döndüğümüzün ispatı olarak sürekli tenkit edilen tohumculuk sektöründe de ciddi gelişmeler yaşanıyor. Yıllardır dışarıdan satın aldığımız tohumlar yerine ülkesel (milli) tohumları dahi üretmiş bulunmaktayız.
Geçenlerde basına da yansıdı, yerli hibrit ayçiçeği çeşitlerimizi de ıslah ettik. Salatalık, domates, biber, patlıcan çoktan üretilmişti. Artık tohumluk alan ülke değil, tohumluk satan ülke durumuna geldik.
Herşeye muhalif olan ve de en çok tüketen vatandaşım, tarımı boş yere tenkidi bırakalım. Zira tarım devlet gibi tüm vatandaşın ortak ve en önemli değeridir. Bu sektörde üreticiyi caydırıcı ve tüketiciyi azdırıcı haber yapmaktan vazgeçelim. Problemlerimiz yok değilse ancak “sektörde bugün, dünden daha iyi olduğumuz da biline, doğru yorumlarla bildirile”.
Kim demiş Türkiye’de tarım bitti. Ağzından, burnundan gelinceye kadar temek gıda ürünlerini bu ülkede kimler tüketiyor acaba. Tüketelim ancak israf etmeyelim.
Şunu bilelim, Ülkemde hem ucuz ve hem de israf ederek kim tüketiyor bu ürünleri? Kaç temel üründe dışa bağımlıyız. “Çoğunlukla üretiyoruz ancak üretim potansiyelimiz de bu kadar” deriz. Tüketim için değerler artsa da, kısmen pahalıya tüketsek de esas meselemiz “üretimin yanında olmak, üreticiyi üretimden koparmamak”, üretimin sözcülüğünü yapmak olmalıdır.
Hep birlikte, üretim artırıcı ve israfsız tüketime yönelik tedbirlere evet desek, üretici kesimini onura etsek, üretimin hakkını versek, “BUNA DA VATANDAŞIN TARIMI” desek ne iyi olur.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.