Vezir kızının hikayesi
Uzun uzun zaman önce memleketin birinde zalim bir Beyin hüküm sürdüğü bir şehir varmış. Beyin adamları da en az kendi kadar zulmetmeyi seven insanlarmış. Şehir ahalisi babası da zalim olan bu Beyden illallah diyormuş. Şehir ahalisinin feryadını, çığlıklarını duyan yokmuş. Ahalinin ileri gelenlerinden biri bir şekilde payitahta durumlarını bildiren bir haber göndermeye muvaffak olmuş. Ancak bu haber, zalim Beyin akrabası Vezirin eline geçmiş. Vezir bana ileride lazım olur diyerek bu haberin bilgisi yazılı kâğıdı saklamış. Vezirin kızı, babası bu haberi saklarken sakladığı yeri görmüş. Sultanın Veziri çağırdığı anı kollamış, o haberi alıp okumuş, bir kâğıda satırı satırına yazmış, sonra yine yerine koymuş.
Ertesi gün Sultanla görüşme talebinde bulunmuş. Sultan gel bakalım Vezirimin kızı demiş, hayırdır benimle ne görüşmek dilersin. Kız hem olan biteni anlatmış hem de o haberi yazdığı kağıdı Sultana vermiş. Sultan, babanı severim demiş, güvenirim de eğer ki benim bir şehrimde, ahali zulme uğruyorsa, o zalimi ve zalimleri de orada yaşatmam. Biz seni hem okuttuk hem de değme kılıç ve ok kullananlardan çok daha iyi yetiştirdik. Gözünü budaktan sakınmazsın, bu konuyu Vezir babana açma. Benden haber bekle…
Sultan, o gün akşama doğru Vezirini çağırtmış. Vezirim demiş, bizim bir sınır şehrimiz vardı ya hani. Zalim bir Beyi vardı. Ahaliye çok zulmetti diye şehrin meydanında falakaya yatırmıştım. O şehirde ahval nasıldır? Vezir, şimdi o Beyin oğlu Beylik yapar Sultanım demiş, bugüne kadar ahalinin şikâyet ettiğini duymadık. En azından aksi yönde bir haber bize intikal etmedi. O şehrin Beyine bir ulak gönder, tez zamanda onu huzurumda görmek dilerim. Vezir Sultanın yanından çıktıktan sonra, neredeyse koşa koşa konağına gelmiş. Hemen o haberi sakladığı yere bakmış.
Bakmış ki haber yerli yerinde. Derin bir oh çekmiş. Bir hafta kadar sonra Bey, Sultanın huzuruna gelmiş. Sultan Veziri de çağırmış. Vezirim demiş, bu Beyin çok zalim bir babası vardı. Bana karşı gelmişti. İki kolunu da kırmıştım. Senin de kız kardeşinle evliydi. Şimdi sorarım Bey, babanın izindeysen bu meseleyi tahkik eder öğrenirim, seni yaşatmam. Bey, Sultanım demiş benim şehrimde ne zulmeden var ne de bir zalim. İstediğiniz tahkikatı yaptırabilirsiniz. Varsa öyle bir heyet onlarla döneyim. Şehrimin her tarafını onlara gezdireyim. Sultan, anlaşıldı Bey demiş, Vezirim seni misafir etsin.
Bey Payitahtayken, Sultan, çağırmış Vezir kızını. Vezir kızı demiş, al yanına adamlarını bu gece uç git o şehre. Koskoca Vezir bana yalan söyler. Vezirin kızı en güvendiği adamlarıyla çıkmış gitmiş şehirden üç günde o şehre ulaşmış. Şehre bu ilk gelişiymiş. Onu daha önce o şehirde ne bilen ne gören varmış. Adamlarıyla bir hana inmiş. Adamları hanımım diye saygıda kusur etmiyorlarmış. Vezir kızı, hancı demiş, hanımını gönder bana. Hancı, hanım demiş, çok zengin bir Bey kız geldi hanımıza, aman ha, hizmette kusur eyleme, bir dediğini iki etme.
Hancının karısı, buyur hanımım demiş, Vezir kızı, ayakta durma demiş, gel otur yanıma, az biraz yarenlik edelim. Ben bu şehrin methini duydum. Buradan bir konak almayı dilerim. Tabi Bedestenden de birkaç dükkân. Çok güzel bağlar bahçeler varmış bu şehirde, bir de bağ alayım diyorum. Bana yardımcı olur musun? Hancının karısı, hanımım demiş, bu şehre yerleşmeyi mi düşünürsün. Neden olmasın demiş Vezir kızı, sakin, kavgasız gürültüsüz bir şehir, çok iyi de bir Beyi varmış diye duydum.
Hancının karısı yanlış duymuşsun hanımım demiş, bu şehirde kimse konuşmaz. Konuşanı yok eder, kaybeder bu Bey, sinsidir, her yerde gözü kulağı vardır. Adamları ondan daha zalimdir. Babasını Sultanımız falakaya yatırdığında, iki kolunu kırdığında bende şehir meydanındaydım. O olayın intikamını alırcasına ahaliye kötü davranır. Elinde avucunda ne var alır. Hana gelen insanların verdiği akçeleri handan ayrılır ayrılmaz, gelip bizden tahsil ederler. Bu şehirde herkes Beye çalışır. Onun köleleri gibiyiz. Boğaz tokluğuna bir hayat bizimkisi.
Vezir kızı, Beyin yerine bıraktığı adamı çağırtmış. Ben demiş bu şehre yerleşmek isterim. Duydum ki Beyiniz şehir dışındaymış. Onu beklemem mi lazım, yoksa seninle konuşmam yeterli mi? Mesela önden şu bir kese akçeyi versem, bugün bir konak sahibi olabilir miyim? Ya da üç kese olsun. Ben cömert bir Beyin kızıyım. Beyin adamı elini uzatmış, sonra hızla geri çekmiş. Bak hanım demiş, senin niyetin iyi değil. Vezir kızı, iyi bildin demiş, kalkmış ayağa, eline geçirdiği yayla bir vurmuş, Beyin adamı ölmüş. Vezir kızı, adamlarından birine bir şeyler yazıp vermiş, adam fırlamış gitmiş handan.
Beyin adamları, Beyin vekil bıraktığı adamın öldüğünü öğrenmişler, hanın etrafını kuşatmışlar. İçlerinden biri ben demiş Beyimiz adına konuşuyorum. Her kimsen çık dışarı. İster hanım ol, ister Bey kızı. Bu şehirde Sultanın kızı olsan hükmün geçmez. Vezir kızı, elinde kılıcıyla hanın kapısında görünmüş. Sen demiş, çok konuşan gel bakalım. Ne dedin duyamadım. Beyin adamı benden günah gitti kadın demiş, daha ilk saldırısında kellesi gitmiş. Beyin adamları bir anda hana saldırıya geçmişler. İşte tam o sırada, Sultanın muhafızları Beyin adamlarını tek tek yakalamışlar.
Karşı koyanın ya kellesi gitmiş ya kolu kanadı kırılmış. Birkaç saat sonra Beyin o zalim adamlarından tek bir kişi sağlam olarak ayakta değilmiş. Vezir kızı, ahaliyi meydanda toplamış. Meydana yazıcılar çağırmış. Ahali çektiği sıkıntıları anlatmış, yazıcılar tek bir harf atlamadan olduğu gibi kayda geçirmişler. Vezir kızı, bundan böyle demiş, Sultanımızın emriyle kim ne kazandı, kazancı kendine. Beye vergi vermek yok, kazancına Beyin el koyması yok. Şehir ve ahali derin bir nefes almış. Ancak yine de içlerinde bir inilti varmış. Bey geri dönerse ne olur halimiz diye.
Vezirin kızı, Beyin konağına el koymuş, Beyin ileri gelen adamlarını zindana atmış. Şehrin Ağası ileri geri konuşunca, Vezir kızının adamları onu alıp surlardan aşağıya fırlatmışlar. Zalimler hak ettikleri cezayı öylesine almışlar ki, içlerinde tövbe edenler, bırakında bu şehirden gideyim diyenler olmuş. Aradan bir aya kadar yakın bir zaman geçmiş. Bey yanında adamlarıyla birlikte şehre gelmiş. Şehrin kapısı kapalıymış. Bey seslenmiş. Ben demiş bu şehrin Beyiyim açın kapıyı. Surların üzerinden biri gözükmüş. Şehrin kapısı açılmış, Bey ve yanındaki kafile şehre girmişler.
Şehrin girişinde şehrin ahalisi Beyi bekliyormuş. Bey, inmiş atından, size demiş yaptıklarım az geldi demek, Vezirin kızı, dur bakalım Bey demiş. Ne dediğini yazıcılar yazdı. Ahali şahit. Senin bu ahaliden zorla topladığın akçeleri, sakladığın altınlarını buldum. Ahaliye dağıttım, pay ettim. İstersen seni onlara teslim edeyim. Edeyim de paramparça etsinler senin lüzumsuz gövdeni.
Bey, sende kimsin demiş, ne yaptın, gizlice gelip şehrime mi çöktün? Vezir kızı, senin çöktüğün şehri ahalisine geri vermeye gelmiştim. Şehri senin zalim adamlarından geri aldım. Asıl sahiplerine geri verdim. Sen ne gözü doymaz bir adammışsın ne vicdansız ne merhametsiz ne acımasız bir Beymişsin. Bey dediğin adaletli olur, hakkaniyetli olur, adil olur. Ahalisini korur, gözetir. Sende bu saydıklarımın hiçbirisi yok.
Bey, ben demiş Vezir Hazretlerinin akrabasıyım. Vezir hazretleri öz be öz dayım olur. Sen ondan daha mı kudretlisin. Derhal şehrimi geri ver. Al adamlarını defol git şehrimden. Vezir kızı, ben demiş emrimi Sultanımızdan alırım. O Vezir dayına selamımı söyle, böyle zalim bir akrabası olduğu için utanıp utanmadığını da sor. Kelleni almadan çık git bu şehirden. Bir daha bu şehrin kapısında seni görürsem, kelleni şehrin kapısına asarım haberin olsun. Bey ve maiyeti çıkıp gitmişler şehirden. Bey adamlarıyla bir günlük mesafede olan bir hana gelmiş. Bakmış ki, Vezir dayısı da orada. Vezir Hazretleri demiş, kim o kadın? Şehrime el koymuş, adamlarımı kırmış. En iyileri ölü. Diğerleri zindanda.
Vezir, o kadın demiş, benim kızım. Sultana sonuna kadar bağlı. Ne beni dinler ne anasını. Kelleni alabilirdi. Onunla bir de ben konuşayım. Ne yapacaklarını düşünürlerken, oturdukları kapı bir anda ardına kadar açılmış, içeri Vezirin kızı girmiş. Vezir babam demiş, zalim yeğenini de bulmuşsun. Hayırdır ne işler çevirirsiniz? Vezir, sen demiş, çok ileri gittin. Ben senin babanım. Bu sefer beni dinleyecek benimle hareket edeceksin. Sultanı ortadan kaldıracağız. Memleket bizim olacak. Odanın kapısı kapanmış. İçerden kılıç şakırtıları gelmiş. Sonra her şey derin bir sessizliğe gömülmüş.
Anlatırlar ki; o handan Vezirin ve yeğeni Beyin cesedini çıkarmışlar. O memlekette bir daha kimse Sultana kılıç çekmeye cesaret edememiş. Şehre görevlendirilen Beyler ve Ağalar, bir daha ahaliye zulmetmeye yeltenememişler. Birkaç hadise zuhur ettiyse de o beyi, o ağayı bir daha gören olmamış. Vezirin kızı hak ve adaletin savunucu olarak saygıyla anılmış. Nerde bir haksızlık var, nerde bir zalim var, Vezirin kızı geldi, oraya huzur geldi, hayat geldi diye anlatılır olmuş.
Şehir şehire, Vezir kızı Vezir kızına, zalim zalime, Sultan Sultana, Vezir Vezire, Bey Beye, Ağa ağaya, han hana, hancı hancıya, hancının karısı hancının karısına, meydan meydana, konak konağa, zindan zindana, ahali ahaliye benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.