3. TARIM ŞURASI VE HEDEFLER
Geçen yazımda da ele aldığım gibi 15-20 sene uzun yıllarda bir yapılan ve üçüncüsü gerçekleştirilen Tarım Şurası çalışmaları resmen başlatılmış oldu. Tarım Bakanının açılışını yaptığı Şura’ya Devletin tarımla ilgili değişik bakanlıklarından, sivil toplum örgütlerinden ve üniversitelerden olmak üzere 1200 kadar delege katıldı.
Tarım dünyada giderek önemini artırıyor. Uluslararası ve ulusal örgütlerin temel problemlerinden biri de gıda güvenliği ve gıda güvencesidir. Bu iki konu da direk tarımla ilgilidir. Öyle ki “ülkelerin çöküşü de, yükselişi de tarımdan geçiyor”. Medeniyetlerin başlangıcı da tarım la olmamış mıdır?
Gelinen ve gelecek nokta dünya gıda arzı ve güvencesi açısında hiç de iç açıcı gözükmüyor. Dünyanın 7 de biri tarımda istihdamı oluşturuyor. Tarımsal istihdamın oranı gelişmemiş ülkelerde daha yüksek. Bugünkü hakiyle dünya nüfusu 7.7 milyara ulaşmış bulunmakta. Bu sayı 1830 da 1 milyar, 1900 de 1.5 milyar iken hesaplamalara göre 2050 de 9.8, 2100 de 11 milyar olacak gibi. Bir ifadeyle de bugünküne göre dünya nüfusu %50 daha artacak demektir.
Ülkem için de durum çok iç açıcı değil. Nüfusumuz sürekli artıyor ancak üretim o derecede artmıyor ve de insanımız israfla birlikte lüks ve daha fazla tüketime yönelmiş durumda. Öte yandan tarımsal kaynaklarda ciddi düşüşler, girdilerde yükselişler var. Küresel ısınmaya bağlı olarak kuraklık da su arzında daralmalara neden olmakta, normalde yağışı düşük olan ülkemizde verimli gıda kaynaklarına ulaşmak giderek güçleşmekte ve bu da gıda ihtiyacını karşılamada zorluklara sebep olmaktadır.
Çiftçimize gelecek olursak onlar da başka bir telden çalıyor. Elbette en hayırlı ama en zorlu işi yapıyor. Ancak kendilerine hiç toz kondurmuyor, her şeyi merkezi otoritelerden bekliyorlar. Oysaki tarihte ve bugünde bazı örnekleri modelleme olarak almaları gereken uygulamalar var olduğunu bilmesi gerekir. Artık bu sıklet bu yükü çekmiyor, çekse de zorluyor, giderek daha da zorlaşacak. Çiftçi de ben ne yapabilirim kaygısını taşımalıdır artık. Dünyanın en iyi yüksek teknolojilerini getirmek veya en yüksek desteklemeleri almak yetmiyor, zira birim alandan maliyeti giderek yükseliyor. Önemli olan birim alandan maliyeti düşürecek çözümlere el vermesidir.
Bu da ne demek diyen olabilir. Mesele el ele vererek mevcut sıkışık durumumuza çözüm bulmaktır. Tarafsız bir gözle üreticiye sulama suyunu ve gübreyi azaltın, israf etmeyin, verimden ziyade kalite ye yönelin, kaçak kuyular açmayın, desek eminim çok tepki alırız. Devlet kaçak kuyuları kapatmaya kalktığı zaman kıyamet kopuyor. Öte yandan da yeraltı su rezervi bakımından ülke felakete gidiyor. Çalıştay günü Su işleri Genel Müdürü Bilal Dikmen kardeşimizle görüştüm. Onun da ifade ettiği son 30 yıldır yeraltı su seviyesi düşüyor, çekilen 1.0, gelen 0.7. her sene milyarlarca ton su açığı oluşuyor.
Bir örnek daha. Üreticiden “kardeşim yükün ağır, sıkletin düşük, gelin ele ele verin sıkletinizi artırın, adam başına düşen yükü azaltın” şeklinde bir istekte bulunsan, zannederim ilk “ben onunla asla el ele vermem, az olsun benim olsun” demek olur.
Bu sadece örneklerden birkaçı. Şunu demek istiyorum. Herkes her şeyi devletten bekliyor, kendine hiç toz kondurmuyor. Bilinmesi gereken devlet-millet ayrımının olmadığı, yapılması gereken el ele vererek çözümün ortak akılla üretilmesidir. Zaten Şura’lar da bunun için yapılır.
Yine bir misal verelim. Tarım la ilgili tüm toplantılarda tarımcıların en büyük meselesinin işletme yapısının küçük olduğunun dile getirilmesidir. Çözüm olarak da ölçek ekonomisine geçilme sunulur, bunun nasıl yapılacağı sunulmaz. Bunun tek yolu işletme büyüklüğü 5-6 ha arasında olan ülkemde arazi toplulaştırılmasının bitirilmesi değildir, 5-6 Ha işletme büyüklüğü ölçek ekonomisine karşılık gelmez. Öyle ise söylemek değil, yeni bir şeyler yapmak zamanıdır, esas meselemiz de budur.
“Tarımsal Yapı ve Dönüşüm” grubunun başkanı seçildiğim 3. Tarım Şurası ülkeme hayırlar getirmesi dileklerimle.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.