Erol Sunat

Erol Sunat

Akıllı Geçinenin Hikayesi!

Akıllı Geçinenin Hikayesi!

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde büyükçe bir şehrin hatırı sayılır bir mahallesinde oturan bir adam varmış. Ne meslek icra ettiğine kimsenin aklı sırrı ermezmiş amma, her telden çalar diye adı çıkmış. Tabi diğer bir namı da açıkgözmüş.

Akıllı geçinmesi meşhurmuş. Zeki olduğu kadar, insan harcama konusunda kimse eline su dökemezmiş. Yanında çalışanlardan çabuk sıkıldığı bir yıl içinde dünya kadar insanla yollarını ayırdığı meşhurmuş.

Havalı konuşması, ayaklarının yere değmemesi, üçe mal ettiğini ona-yirmiye satması. Satış konusunda oldukça başarılı olması, ikna yeteneği, az biraz da sempatikliği her kapıyı açarmış.

Dükkanını Vali Paşa dahil, birçok insan ziyaret eder, onunla yaptıkları sohbet morallerini düzeltirmiş. Bedesten Esnafı, bunun derlermiş gözü yukarılarda, niyeti ne, ne yapmak istiyor? Bedesten Ağası mı olmak mı geçiyor aklından. Kimi de Vali Paşanın maiyetine girer mi girer diye akıl yürütürmüş.

Akıllı geçinen, benim aklım Bedestendekilerin aklından daha iyi çalışır dermiş kendi kendine. Ancak çok bilen çok yanılır diye de bir söz varmış öteden beri.

Akıllı geçinenin dükkanına şehrin ne kadar dedikodusu varsa gelir, anlatılır konuşulurmuş. Akıllı geçinende yalan-doğru ne kadar olmuş-olacak varsa kendine has yöntemlerle anlatır, yayarmış bu lafları. Sonunda öyle olmuş ki, işin eğrisini de, doğrusunu da bilirse o bilir denmeye başlamış. Akıllı geçinen, beni kimse ciddiye almazdı, bundan sonra ben akıllı geçinen değil, şehrin en akıllı adamıyım diye geçmiş oturmuş bir köşeye…

Yanına uyanıklardan, gözü açıklardan birkaç tane de adam bulmuş. Önce Bedesten Ağasına takmış kancayı. Yanında güngörmüş ak saçlı biri varmış. Lafın gelişi onu dinler, sözüne itimat eder, onun ikazlarını dinler görünürmüş. Ak saçlı adam, evlat demiş yanlış yaparsın, ortalığı birbirine katarsın. Vazgeç bu sevdalardan akıllı uslu yerinde dur.

Akıllı geçinene bu laflar ağır gelmiş. İhtiyara bak hele demiş, başımızda baba olsun diye düşündük, pişmiş aşa su katmaya başladı. Ertesi gün, dükkandaki çalışanlardan birinin yaptığı bir yanlışı bahane ederek, baba demiş anladım ki seninle bu işler yürümeyecek, gel biz yolumuzu ayıralım.

Ak saçlı adam, çıkmış gitmiş dükkandan. Çalışanlar yanlış yaptın beyim demişler, adamı herkes sever sayardı. Akıllı geçinen ben demiş onunla yollarımı ayırmamış gibi yaptım. Arada bana hatırlatın çağırın dükkana, kahvesini söyleyin yemeğimizi yesin-içsin. Dışarıdan bakıldığında bizimle selamı-sabahı devam ediyormuş gibi görünsün. Babayı sevenleri küstürmek işime gelmez!

Bu devirde akıllı olacaksın, akıllı geçineceksin, akıllı davranacaksın ki, gemin sadece denizde değil havada ve karada da yüzecek. Siz beni misal alın, misal diye gösterin eşe-dosta, herkese.

Adamları tamam beyim demişler, merak buyurma!

Akıllı geçinen ben demiş işimi biraz daha büyütmezsem daha ileriye gidemem. Kendime bir ortak bulmam lazım. Ağam dediği, ağabeyim dediği birisi varmış, şehrin neredeyse yarısından çoğunun tanıdığı, bildiği, hatta çekindiği, bazılarının ürktüğü, bazılarına göre karanlık yüzü de var denilen bir adamın varmış konağına.

Ağam demiş, sende kabul edersen seninle ortak olmak, ortak hareket etmek dilerim. Ağa en doğru yere geldin demiş, seninle öyle bir ortaklık kuracağız ki, bu şehir önümüzde selam duracak. Biz ne dersek o olacak. Şehirdeki Vali Paşayı dahi biz alıp biz vereceğiz. Biz ne dersek onu yapacaklar.

Kim zengin olacak biz karar vereceğiz. Kim iflas edecek, kararı bizden çıkacak. Bu minval üzere kavli karar eylemişler!

Atalar iki cambaz bir telde oynamaz diye boşuna söylememişler amma, bu iki akıllı geçinen çok kısa bir süre sonra anlaşamamışlar. Kendi adamları bir araya gelmişler, beylerimizi barıştıralım, bir araya getirelim, bizde bu işten bir şeyler kazanalım diye bir hayli çaba sarf etmişler.

Bu çaba sonrasında akıllı geçinen iki adam tekrar bir araya gelmişler. Bu sefer biz demişler geçen yanlış yaptık. Şehrin mahallelerini, Bedestenin dükkanlarını, uğraşacağımız köşe taşı gibi bilinen insanları bölüşelim. Hakkından gelemediğimize birlikte akıl aşındıralım. Adamlarımız doğru söylüyor. Bir başlamışlar çalışmaya hakkını yemedikleri, tarumar etmedikleri ne insan kalmış, ne de dükkan. İnsanlar mağdur olmuşlar, sıkıntıya düşmüşler. Bu arada akıllı geçinenlerin yakın adamları zengin olmuş, hanları, hamamları olmuş, konaklarda oturmaya başlamışlar.

Şehrin güngörmüş adamlarından en saygı duyulanı olan bir zat, bu iki akıllı geçinenin yanına varmış. Lafını sakınmadan söylemesiyle meşhur bir adammış. Ağalar demiş, çok yanlış bir yoldasınız. Akıllı geçinmeyi nalıncı keseri misali kendinize yontmak bellemişsiniz. Fakir-fukara size ah eder. Bilmez misiniz ki, ah edenin ahı yerde kalmaz. Bilmez misiniz ki elinden malını mülkünü bir şekilde aldığınız insanların feryadını duyan olmaz. Sonunuzu iyi düşünün. Sonunuzu iyi görmem, bu akıllı geçinmek size pahalıya mal olacak, haberiniz olsun.

Biz demişler senin gibi çok ak saçlı, ak sakallı bunak gördük. Var git işine. Halkın sana az buçuk bir saygısı var, almayalım seni ayaklarımızın altına…Bizim aklımız bize yeter, hele ki senin aklına hiç mi hiç ihtiyacımız yok.

Aradan birkaç ay daha geçmiş. Şehir bu iki akıllı geçinen yüzünden adeta bir cenderede sıkılır gibi sıkılmaya başlamış. Onlardan habersiz, izinsiz, şehrin dışına çıkabilen dahi yokmuş.

Kara gün kararıp kalmaz derler ya…Bir gece yarısı, şehri çevreleyen kalenin kapıları açılmış. Şehre sessizce girenler, şehri cehenneme çevirenleri elleriyle koymuş gibi yakalamışlar. Karşı çıkanları yok etmişler, teslim olanları zindana atmışlar. Bu iki akıllı geçineni de konaklarında kıskıvrak yakalayıp Zindancı başına teslim etmişler!

Zindandakilerin ağası, vay ağalar demiş, sonunda geldiniz ha! Biz de ne zaman gelirlerde elimize düşerler diye iddiaya tutuşmuş idik. Akıllı geçinenlerden ağa denileni, bizi demiş burada fazla tutamazlar, şehirde adamımız çok, Payitahtta sırtımızı kimlere dayadığımızı bir bilseniz şaşar kalırsınız.

Siz siz olun sevinmeyin, bize ilişmek gibi bir yanlışta yapmayın! Zindan ağası yakasına yapıştığı akıllı geçinenlerin yakasını bırakmış. Tam o esnada, Zindancı başı gelin bakalım akıllı geçinenler demiş size af çıktı. Ağa geri dönmüş zindandakilere ben demedim mi demiş, bizi burada tutacak ne güç var ne kudret diye!

Zindancı başı sizleri demiş Vali Paşa bekler. Akıllı geçinen, Vali Paşa mı demiş, biliyordum bizi içeride bırakmayacağını, varalım da bir kahvesini içelim. Girmişler Vali Paşanın makamına, birde ne görsünler, hiç bilmedikleri, hiç tanımadıkları bir adam. Yanında da, ağa geçinenin ve akıllı geçinenin en güvendiği adamlar.

Ağa, şimdi de demiş yeni Vali Paşaya mı kapılandınız, anlatın bizim bu şehir için neler yaptığımızı da, sonra salıverin gidelim. İşimize gücümüze bakalım.

Anlattık demişler, hem öyle bir anlattık ki, vesikalar ve belgelerle bunu ispat ettik. Akıllı geçinip şehrin insanlarını ne kadar mağdur ettiğinizi, ne kadar hırpaladığınızı başta Sultanımız olmak üzere bilmeyen kalmadı. Bizim işimiz sizin foyanızı ortaya çıkarmaktı. Aldığımız görevi bihakkın ifa etmek için çalıştık. Sırtınızı dayadığınız her kim varsa, kimi zindanda, kiminin kellesi gitti!.

Bunun üzerine akıllı geçinenler Vali Paşanın huzurunda bir anda birbirlerine girmişler. Benim yanıma sen geldin, beni sen zorladın, sen teşvik ettin diyerekten. Vali Paşa bunlara zindan az, bunları sürmekte az, hemen şehrin meydanında asın bu ikisini ki, ibreti alem olsun. Bir daha akıllı geçinmeye kalkan bir değil iki kere düşünsün!

Anlatırlar ki; bir daha o şehirde hiç kimse akıllı geçinmeye tevessül etmemiş, kim böyle bir işe niyetlense, yeltense bu hikayeyi ibret olsun diye anlatmış durmuşlar!

Şehir şehire, akıllı geçinen akıllı geçinene, ağa ağaya, cambaz cambaza, ak sakallı ak sakallıya, baba babaya, zindan ağası zindan ağasına, Vali Paşa Vali Paşaya benzer….

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR