Erol Sunat

Erol Sunat

Dedikodunun gözüne gözüne vurmak

Dedikodunun gözüne gözüne vurmak

Dedikodu deyip geçmeyin. Dedikodu temel gıdamız bizim. Dedikodu yapmazsak dilimiz şişer. Bildiğimizi duyduğumuzu birine ya da birilerine anlatmazsak, paylaşmazsak adeta işimiz rast gitmez.

Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, eğer bu coğrafyada da dedikodu malzemesi bulunmazsa, gidin Patagonya da falan arayın artık…

Malzeme gani. Olaylar laflar kapınızın önünde. Hatta elinizin altında. Hele bir de tatlı bir anlatımınız varsa, ben demedim, benden duymadın diye de mevzuları süslüyorsanız, aranan, yolu gözlenen insansınız demektir.

Dedikodu; Aşk dedikodularından tutun, siyasete, ticarete, dedi ki demiş ki çelişkilerine, çekişmelere, sürtüşmelere, gelin kaynana, gelin görümce takışmalarına, eltilerin sataşmalarına, kavgalarına varıncaya kadar oldukça geniş bir yelpazeyi içerisine alır.

Anadolu da köy kahvelerine ve odalarına kadar varmadığı, ulaşmadığı, dolaşmadığı yer yoktur dedikodunun.

Yeter ki ortada dedikodu yapacak malzeme olsun.

Kim dedikodu yapacak malzeme mi var diyorsa, inanın külliyen yalandır.

Ateş olan yerden, olmayan yerden, külden dumandan, taştan topraktan çıkartırlar dedikoduyu. Hele ki biri gelip ortaya esaslı bir laf atsın.

Malzeme çoğalma kabiliyetine bir malzeme yani havadisse derman yetmez.

Amanda aman…

Gelsin kahveler, gelsin çaylar, dökülsün eteklerdeki taşlar.

*****

Bir günde yok canım, olmamıştır.

İnsanların günahını almaya utanmıyor musunuz? Sizin hiç mi Allah’tan korkunuz yok? Şu konuştuklarınızdan utanın! Masum insanları zan altında bırakmanın vebalini nasıl kaldıracaksınız? Sokmayın şu dedikoducuyu kapınızdan içeri benzeri ikazları yapan o kadar az olur ki…Dedikodular yuva yıkar, huzur bozar, geçim-düzeni allak-bullak eder.

Hakikat ortaya çıktığında ise, dedikodu ortada kalakalır. Sahibi olmaz. Ben demedim. Öyle demek istememiştim. Falandan duydum. En yakını dedi. Aha da yemin.

Diyenleri bu konuştukları kurtarmaz…

Dilenen özür ne kırılan döküleni geri getirir ne de her şey eskisi gibi olur.

Dedikodu yapanlar hakikatlerden ders alırlar mı?

İstisnalar haricinde ders alındığını görenimiz yok.

Espri diye hadi gel gıybet yapalım diyenlerin yaptıkları ne? Konuştukları, çekiştirdikleri ne?

Dedikodu….

Var mı sonu?

*****

Laf lafı açar demişler ya, laf nerde çok olur, nerede kümelenir, kimin ağzında bakla misali ıslanmaz, beş dakika bile eğlenmez, onu bilenlerimiz pek çoktur.

Bazılarına argo ağırlıklı hadi dökül derler ne duydun ne gördün ne var ne çok hadi anlat.

Dedikodunun vazgeçilmez oluşu, hemen hepimizde var olan merak ne oldu ne kaldı sorularına cevap arama faslı bir alemdir.

Memleketten gelen bir akrabanın anlattıklarını soluksuz dinlemeye bayılırız.

Kim ölmüş, kim kalmış kim kime kaçmış sabaha kadar bir çuval laf…

Vur dedikodunun gözüne dedikleri de böyle bir şey işte.

Sonrası bildiğiniz hadise….

Vururuz dedikodunun gözüne gözüne…Dedikodunun açılımlarını anlatma imkanımızda yok…Dedikodu bizde sabahtan başlar, akşama kadar nereleri dolaşırsanız, her uğranılan yerden bir şeyler öğrene öğrene gelirsiniz eve.

Eşinizde boş duracak değil ya, bir o kadar malzeme de o biriktirmiştir.

Herkes ne duydu ne dinledi boşaltır ortaya.

Ben dedikodu sevmem. Dedikodu yapmam. Bana dedikodu benzeri hiçbir şey getirmeyin, burada da dedikodu yapmayın diyen amirlerin dahi bir süre sonra, ağzından girip burnundan çıkanlar, Amirim, hakkınızda şöyle diyen var, böyle diyen var diye oldukça yumuşak girizgahlarla açarlar dedikodunun kapısını. Sonrası kendiliğinden gelir.

*****

Bizdeki laf zenginliğine derman yetmez. Deyim zenginliği, atıfta bulunmak için kullanılan atasözü zenginliği inanın bir başka milletin lisanında yok. Kulp takacaksak, lafı eğip bükeceksek, dedikoduyu tatlandıracaksak deyimlerle ve atasözleriyle süsleyebiliriz.

Biz dedikodu edebiyatını yazılmamış kurallar içerisine oturtmuş bir milletiz.

Öyle zengin bir dedikodu edebiyatına sahibiz ki, bu derya deniz sularda, boğazımıza kadar dedikoduya batmış yaşarız da gıkımız çıkmaz.

Bizim dedikodu edebiyatımız, mahallelerimizden başlar.

Hele bir de mahalleli cümbür cemaat kavga ediyorsa…

İş cemaziyülevvellere kadar iner geçer…

Laf o kargaşada adam seçecek değil ya…

Kime ne denk geldiyse artık.

Ne mi oldu?

Birincisi mahalle görsel bir dedikodu şölenine şahit oldu…

İkincisi en az bir ay konuşulacak malzeme elde edildi….

*****

Bizler ağzında bakla ıslanmayanlar olduk. Çok daha eskiden, bazıları için, falancanın yanında boş bulunma, onun ağzında bakla ıslanmaz diye insanlar uyarılırdı.

Şimdi ise, ben duyduğumu anlatmadan duramam diyen insanlar gezinir oldu çevremizde. Sır saklar, söyleme demeden söylemez diye bilinenlerin birçoğunun, söz verdiği halde, söz verdiği insan gider gitmez telefonuna sarılmasına ne diyeceksiniz?

Benden duymuş olma diye başlayan o meşhur cümle, sonra kendi kendini tekrar etmeye başladığında, her arayan benden duymuş olma diye başlar anlatmaya, kısa bir süre sonra, duymayan kalmaz o dedikoduyu.

Eskiden aman ha filancaya bir şey anlatma. Ha ona anlatmışsın ha Belediye hoparlörüne denirdi.

Belediye hoparlörü hâlâ var. Amma velakin insanlarda da akıllı telefon….

*****

Dedikoduyu neden bu kadar çok seviyoruz?

Bu sorunun cevabı o kadar açık ki…Ne duydum bir bilsen diyen…Neler oldu neler diyen…

Gözlerime inanamadım diyen…Öyle bir şey oldu ki, kapat kapıyı bir sana anlatacağım diyen

koşar gelir ağzındaki ıslanamayan baklayı anlatıp kurtulmaya, rahatlamaya…

Kimse de demez ki, arkadaş bana anlatma ben dedikodu sevmem. Git başkasına anlat.

Aslında duyduğunu hemen biriyle paylaşmak için bir dakika bile vakit kaybetmeyenler, zaten kime ne anlatacaklarını bilir. Çünkü her lafın, her dedikodunun kendine göre bir alıcısı vardır.

Dedikodu sinsi ve art niyetli insanların eline düştü mü, değişik mecralara, kulvarlara, koridorlara hatta karanlık dehlizlere giden açılımlara sahne olabilir.

Ne mi diyelim?

Dedikodulardan ve dedikoducuların şerrinden Rabbim hepimizi korusun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR