Erol Sunat

Erol Sunat

“DERTLERİ ZEVK EDİNDİM KENDİME…”

“DERTLERİ ZEVK EDİNDİM KENDİME…”

Geçtiğimiz yılın Ağustos ayı ortalarından beri “Gül hazin, sümbül perişan, bağ-ı zarın şevki yok” bir hale büründük. Zamlar aralıksız yağan Muson yağmurları gibi yağdıkça yağdı.

Sular taştı, bendini aştı…

Ortalığı seller götürdü…

Heyelanlar oldu, sel önüne kattığı köprüleri, eski köprü-yeni köprü olduğuna bakmaksızın yıktı-geçti.

İnsanların evi-ocağı göçer gibi,  gönülleri göçtü-gitti.

Gönüllerin imarına ne bakan oldu, ne aldıran, ne de o cenahtan kapak kaldıran.

İnsanımızın kalbi kırıldı, umutları soldu, gelecek hayalleri karardı.

Fırsatçılar, fakir demediler, fukara demediler, garip-guraba demediler vatandaşın maddi-manevi nesi var, nesi yok talan ettiler. 

İnsafı, merhameti bir kenara bırakıp, hiç kimseyi anlamadan-dinlemeden, kaderleriyle baş başa bıraktılar.

Elde edeceklerini düşündükleri kazanç başlarını döndürdü. 

Çarşı-Pazar ve marketler doların yükselişini bahane edip, birçok üründe yüzde yüzün üzerinde zam yapmayı marifet saymıştı, halen aynı marifetlerine devam ediyorlar.

Zam yağmurlarının muhatabı olanların, karşılayanlarının, sineye çekenlerin, evlerine ne götüreceklerini şaşıranların gönlünü yalandan bile olsa kimse almadı.

Alsaydı, alabilseydi her şey daha farklı olabilir miydi?

Bu soru şimdilik kaydıyla cevapsız olsa da,

Cevabının nasıl olacağı,

Yüreği yananların,

Umduğu dağlara karlar yağanların vereceği cevabın ölçüsünü,

Kantarını, endazesini tahmin etmek mümkün değil!

 

SÖZÜN BİTTİĞİ YERE GELMEK!

Dolar düştü, uzun zamandan beri de düşme seyri ve eğiliminde olsa da, zam yapanlar, fiyatlarında indirime geçmeye yeltenmedikleri gibi, parmaklarını dahi oynatmıyorlar.

Oynatmaya da niyetleri yok!

Ne olacak, bu gidişat, nereye varacak?

Bunlar daha iyi günleriniz diyen, felaket tellalları sinir bozucu açıklamalar yapmaktan da geri durmadılar.

Vatandaş  bu artışları yapan, aç gözlü, gözü bir türlü doymak bilmeyen insanlara neden dur denilmediğini, neden engel olunmadığını, neden bu insanların durdurulmadığını  sorguluyor.

Bu merhametsizliğe ve acımasızlığa engel olunmaması, vatandaşı derinden yaraladı.

İncitti, kırdı, sevgisini ve saygısını sil baştan gözden geçirmesine neden oldu!

Başvurduğu kapılardan geri döndü.

Haklı şikayetlerinden ve mağduriyetlerinden  bir sonuç alamadı.

“-ecek” ve “–acak” diye başlayan teselli cümlelerinin sonucunu da bir süre bekledi. Baktı ki, ne zam duruyor, ne de bir düzelme oluyor…

Kahretti, kapandı içine, küstü yakasına…

Günümüzün siyaseti ve siyasetçisi yarım elma, gönül alma babından ne yerinden kalktı, ne vatandaşın yanına vardı…

Ne haldesiniz, haliniz ne, yanınızdayız demedi. Dediyse de cılız ve teselli etmekten dahi uzak olan yaklaşımlar, insanları tatmin etmedi.

Gönül yaralarını sarma konusu dile geldi, ancak siyasetçiler bu konuyu, rahmetli Erbakan’ın tabiriyle pansuman tedbirlerle çözmeye kalktılar, olmadı, ne sevgileri kaldı, ne de onlara duyulan güven!

Açıklanan rakamlar, alım gücünü dibe vururken, cebindeki parayla, acil ihtiyaçlarını dahi karşılayamadı insanlar.

İlk günlerde, umuda açılan kapı olarak algılanan 2019, elveda diyeceği son üç aya giriş yaparken, ne hız kesti, ne ferahlama adına bir umut verdi, ne de tünelin ucunda yanma ihtimali olan ışığı müjdeleyebildi!

Önümüz kış, yıl başına 2.5 aydan daha fazla var. Doğalgaz ve elektrik omuz omuza verip yanmaya başladıktan sonra, gelecek aylardaki faturaların bizlere ne şekilde yansıyacağının tahmini zor!

Tabi bu arada bu kalemlere yeni zamlar eklenmesi de muhtemel…

Herkes sözün bittiği yere geldi. 

 

SONBAHAR RÜZGARI YAPRAK MİSALİ KATTI ÖNÜNÜ HEPİMİZİ!

Sonbahar, hafta sonu ben geldim dedi. Sararmış yaprakları önüne katan rüzgar, önce onları savurdu, ardından rüzgarla karışık yağmur yağmaya başladı. Hava sıcaklığı düştü.

Kış mı geliyor dedi insanlar…Galiba bu yıl biraz erken gelecek gibi…İnşallah, ağır geçmez, soğuklar tedirgin etmez, kış faturaları el yakmaz temennisinde bulundular.

Ekim ayı zaten yüzde 15 Elektrik zammıyla gelmişti.

Ardından Enflasyon rakamlarının tek haneli rakamlara düştüğü açıklandı.

9.26 denmişti!

Bırakın bizleri, bu açıklamaya TÜİK bile inanmadı diye konuştu birçok kimse…

Bir tarihte, pembe yalan, kuyruklu yalan, en büyük yalanda istatistikler diye anlatılır ve yazılırdı. İstatistiki yalanlar, öne geçti galiba. Çünkü, istatistik rakamlar, cebimizdeki paranın alım gücüyle örtüşmüyor.

Emeklinin, dar gelirlinin, asgari ücretlinin zam rüzgarları ve enflasyon karşısında dağıldığı, savrulduğu, pazarlarda ucuz bir şey bulabilmek için, pazarı kaç kere turladığının farkına varamamak nasıl bir duygu, sevgili siyasetçiler, siyaset yapanlar, siyasetle uğraşanlar, siyasetin ortasında olanlar?

TÜİK , marketlerin indirim günlerinde bile fiyatları test etse böyle sonuç alamazdı diyenler oldu.

Enflasyon tek haneli rakamlara indi açıklamalarının ardından, Enflasyon Canavarı, meydanlara çıkıp sevinçten zil takıp oynasa az!

Hatta,  hay maşallah, beni bu kadar sevimli göstereceklerini vallahide- billahi de beklemiyordum, dese haksız mı?

Çarşı-Pazar TÜİK rakamlarının çok üzerinde…Yüzde 4 zam daha insanımızın eline geçmedi.

Geçinceye kadar, Ekim ayının yarısından fazla, Kasım ve Aralık gibi iki kocaman ay var.

Bu süreçte kim bilir hangi kalemlere daha zam gelecek?

Kasım ayı başında da, sevgili TÜİK enflasyonu yüzde 7. 16, Aralık ayında yüzde 6.06 oldu diye açıklarsa, enflasyon düştükçe düşüyor diye, meydanlarda hep birlikte halay mı çekilir bilmem!

Tabi o zaman kadar doğalgaza bir daha, gıda ürünlerine etiketlere bakılmaksızın zamlar gelebilir!

Çünkü zammın ne yapacağı belli değil.

Akşamdan sabaha canı sıkılıyor, hadi şu kaleme, şu ürüne birazcık zam yapalım da, neşemiz yerine gelsin, neşemizi bulalım der gibi, adeta! 

Zamların neşesi yerinde olmasına yerinde de…

Bizim halimiz, ahvalimiz güftesi Sırrı Uzunhasanoğlu’na, bestesi, Selahaddin İnal’a ait olan Kürdilihicazkar şarkı olan, “Dertleri zevk edindim kendime / Bende neşe ne arar!” şarkısının dizeleri gibi!

Sonbahar rüzgarlarının önüne kattığı, savurup bir yerlere attığı, sararmış, güçsüz, halsiz, dirençsiz, korumasız, garantisiz, desteksiz,  hazan yapraklarına benziyoruz hepimiz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR