Eskiden olsa!
Diyorlar ki tüketici güven endeksi çöktü. Mutfaklar uzun zamandır bu çöküntüyü yaşıyordu. Tencere tava kaderine küseli çok oldu.
Ne yapsın tüketici? Nasıl geçinsin? Nasıl yetsin kiraya ve faturalara?
Öğrenciler için ranza başı kira formülü can kurtarıcı olarak görülüyor.
Ev kiraları maaşlarla yarışıyor.
Eskiden olsa, el insaf derlerdi, bu kadar da olmaz. Gözünüzü toprak doyursun!
Fiyatlar o kadar yüksek ki, ekonomi rakamlarını hesap eden sepetler utancından yerin dibine girse az deniyor
Şaka gibi ifadesi bile çoktan pes etmiş durumda.
Halimiz şakanın çok ötesinde…
Eskiden olsa biz güleriz ağlanacak halimize der geçerdik…
Gülmek ve biz….
Faturaların, kira bedellerinin arasında garip bir cenderenin içinde çırpınıp durmak bizimkisi diyor bir ağabey…
Bu cendere yaman sıkıyor insanları…
Fiyatlar o kadar yüksek ki…Cebimizdeki para neye yeteceğim diye kriz geçiriyor.
Bir yandan enflasyona ezdirilmeyeceği söylenen insanlar. O insanların ilk sırasında emekliler var.
Enflasyon bizi ezmedi, ezmiyor desek yalan diyorlar.
Keşke göğsümüzü gere gere sen bizi ezemezsin enflasyon, gücün yetmez, bizim sırtımızı dayadıklarımız buna müsaade etmez, izin vermez diyebilseydik…
Enflasyon, Romalı Jül Sezar gibi, “ Veni, Vidi, vici” diyor.
Yani geldim, gördüm, yendim…
Geldiği yer bizlerin yanı başı…
Gördüğü, ölçüp biçip tarttığı kim?
Maaşı kiralara ve faturalara yetmeyenler…
Yendiği kim?
Enflasyona karşı savaşanlar…
Yani sen, ben, öteli, beriki, hepimiz…
*****
Eskiden olsa, enflasyon kim, ateş olsa cürmü kadar yer yakar der geçerdik.
Şimdi ise, Don Kişot’un Yel değirmenleriyle olan savaşı gibi bu savaş…
Enflasyona karşı hangimiz durduysa, her birimizi kaldırdı attı, savurdu bir köşeye…
Kimimizin kolu kanadı kırıldı…
Kimimizin kalbi…
Fiyatlar o kadar yüksek ki…
Kiraz yemedim bu yıl dedi bir kadın…
Ne şeftali gördük ne kayısı dedi bir dede…
Yemek yapacak taze fasulye, bamya, patlıcan hayal oldu dedi ev hanımları
Elimizde bir kuru soğan kaldı, bir patates…
Nerede ne ucuz, market-market gezer olduk…
Hiçbir şeyin tadı kalmadı…
Eskiden alışverişten haz alırdık.
Pazar arabalarımız vardı. Gönlümüzce dolardı o arabalar. Şimdi o fiyatlara, iki küçük poşet anca. İşin en acı tarafı da bu…
*****
Eskiden olsa ne enflasyon bu kadar şımarabilirdi ne de fırsatçı denen açıkgözler! Ne hora tepebilirlerdi ne de halay çekebilirlerdi meydanlarda gözümüzün içine baka baka…
Enflasyon kim, bizi ezmek kimdi?
Enflasyon ben kimim ki, ezmek bana ters, yeminle kimseyi ezmiyorum. Ezenler benimle halay çekenler hora tepenler diye göz kaş işareti yapıyor.
Aslında bir danışıklı dövüş bu.
Her neyse efendim…
Enflasyona karşı yapılan savaşta elimizdeki kalkanlar parçalanmış durumda…
Fiyatlar o kadar yüksek ki…
Güneşin tam ortasında yanar, kavrulur halde bulduk kendimizi…
Yarın bugünden çok daha zor olacak diyene eskiden felaket tellallığı yapma derdik, üzerine yürürdük.
Şimdi yarını göremiyoruz.
Yarın flu…
Hele üç beş ay sonrasını tahmin edebilmek söz konusu bile değil…
İnsanlar beyaz eşya almayı unuttu diyenleri yok mu bir dinleyen, yok mu bir kulak veren?
Evlerin kapısından artık yeni bir eşya girmiyor.
Giremiyor.
Herkes mevcutlarla bir süre daha gidelim, ondan sonra düşünelim benzeri yaklaşımlar içerisinde.
*****
Eskiden olsa, gıda fiyatlarındaki patlamayı bir gören olurdu. Mâni olunurdu.
Gıda tutulacak, önüne geçilebilecek, dur biraz, yapma, etme, bu kadar da ileri gitme denebilecek çıtaları çoktan aştı.
Gıdanın koyduğu çıta günlük olunca, bizim çıtalar, eğildi, büküldü kırıldı, döküldü…
Eskiden olsa çıtamızda, rotamızda yerli yerindeydi.
Şimdi, gıdaya çıta dayanmıyor.
Kiralara da…
Fiyatlar o kadar yüksek ki…
Fiyat etiketleri değişim rekorları kırıyor.
Bize gelince, vitrin seyreder gibi, şöyle bir bakıp geçiyoruz sebze ve meyve fiyatlarına…
Süt ürünlerine, peynire, yoğurda…
Ve ete…
Düşer mi bu fiyatlar?
Görür müyüz o günleri?
Görür müyüz fırsatçıların ve enflasyonun tövbe ettiğini?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.