Hikmet kapısı/1
Mübarek Ramazan Bayramı öncesi bu son yazıma herkesin mübarek Ramazan Bayramını hayırlara vesile olması duasıyla tebrik ederek başlıyorum.
Hepimiz dünya sürgünümüzde ardı arkası kesilmeyen işler peşinde koşturup duruyoruz, yani bir keşmekeşte yaşıyoruz. Derdin biri bitiyor, biri başlıyor; tabiat boşluk kaldırmıyor. Ben de bir soluklanmaya, tevekkül etmeye aracı olma niyetiyle yazılarımda ara ara Allah dostlarının hikmetli sözlerini, bazılarını acizane yorumlayarak aktarmaya karar verdim. Umarım böylece hayra vesile sevaba ortak olurum. Niyet hayır, akıbet hayır inşallah.
Allah dostlarından Muhyiddin Arabi der ki; “Perde açıldığı zaman her şey olduğu gibi açığa çıkar. Bunun neticesinde; bilen rahat eder, cahil ise büyük bir hüsrana uğrar. O halde ölümden önce ilim aracılığıyla kendi nefsini idrak et. Çünkü karanlık önündedir ve onda ilminden başka bir ışık yoktur. Amellerinin en şereflisi de ilimdir.”
Yüce dinimizin Hak kitabı okumayı tavsiye eder her şeyden önce. Erbabı bu okumanın herhangi bir okuma değil, insanın kendini okumasının, kendini bilmesinin kastedildiğini bilir. Her şey Allah’ı anlatır, her şey O’nu anlamak içindir. Kulda bu tecelli zuhur etmezse okumak da, yaşamak da mânâ taşımaz.
Öte yandan İslâm şu ilme karşı, şunları okumaya karşı, gelişmeye ve tartışmaya kapalı diyenler de vardır, Allah doğruyu nasip etsin inşallah. Dinimiz tevekkülü onca ibadetten kıymetli görür ve tavsiye eder. İnsanın düşünerek ve mutmain bir şekilde hakikati bulmasını ister Rabbimiz. Hepimiz bizi yoktan var eden ve üstün niteliklerle donatıp yeryüzünde halifesi kılanın ‘O’ olduğuna iman ettik. Kalbimizde şüphe yoktur. Her şey ayan beyanken Rabbimiz; insanı yarattığında ‘Ben sizin Rabbinizim’ demek yerine, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ diye sormuştur. Yüce Rahman bile biz aciz kullarına böyle bir imkân tanırken düşünmenin, tevekkülün ve ilmin değerini başka yerlerde ve şekillerde arayanlar ne büyük yanılgıdadır.
Muhyiddin Arabi’nin bu minvalde bir başka sözü de şudur; “Kesin olarak ortaya çıkmıştır ki öğreten haktır, dolayısıyla kimseye minnet etmemek gerekir. Öyleyse öğrenmeye aracı olana, emir açısından değil fiil açısından teşekkür etmek gerekir. “En eşkur II veli valideyke ileyye’l masîr / Önce bana, sonra da ana babana şükret…dönüş ancak banadır.” (Lokman, 14)
İbn-i Arabi’nin bir başka sözü ile sohbetimize devam edelim; “Seni senin için seven herkese güven. Çünkü bu, sahih bir sevgidir. Allah’ın kullarını sevmesi de bu kabildendir. Onları kendileri için seviyor, kendisi için değil.”
İnsan, cehennemden/azaptan korkar. İbadetlerini ve düzenini Cehennem ve kabir azabından kurtulma odaklı if’a eder. Bu, abidlerin anlayışıdır. Allah dostları ise Allah ve Peygamber aşkıyla yanar tutuşur, bir an evvel ‘en sevgili’ye kavuşmak ister. Onlar, tavsiye edilmeyen uzlette, içine kapanık bir hayat sürmezler, insanlarla iç içedirler Lâkin dünya hayatından ziyade ebedi olanı tevekkül ederek dünya malına/meşgalesine gönül bağlamazlar. En çok Allah’ı severler. Yaratılanı da hoş görürler yaratandan ötürü. Bu kemale erince sürgün yeri dünyanın dert ve sıkıntıları kendileri için önem taşımaz. Tek gayeleri Allah rızasını kazanmaktır.
Bu sözde bunun yanında minnet etme, anne-baba hakkı, şükür gibi ulvî hasletler de var ama o konulara burada girmeyeceğim. Başta bahsettiğim en temel şuura yani Allah rızasını kazanma şuuruna erenler yani ‘kâmil kul’lar ne yapması gerektiğini bilir ve buna uygun yaşarlar.
&&&
İslâm dünyasında genel kabul gören yaygın kitapların ilk sıralarında Ataullah İskenderî’nin Hikem-i Ataiye’si de yer almaktadır. Tasavvufî hikmetlerin ve ıstılahların şiir diliyle kısa ve özlü bir şekilde vurgulanarak anlatıldığı kadim kitap nice mücevherle doludur. Bugün bize ayrılan yerin sonuna geldiğimiz için İskenderî’nin birkaç sözünü aktarmakla iktifa edeceğim.
“Eğer bir zâtın olsa yâveri Hak/ Olur az günde çok hayra muvaffak.”
“Suçunu itiraf et, taatine gururlanma. Çünkü hikmet hastahanesine suçlu olanı kabul ederler”
“Senin için korkulacak şey yolların sana karışık gelmesi değil, hevâ ve hevesin mağlûbu olmandır.”
“Ey talip, isteğin gecikti diye Cenab-ı Hakk'a itiraz etme. Fakat edebinin gecikmesi sebebiyle nefsine itiraz et.”
Hayırla kalınız…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.