Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Roma imparatorluğunda sosyal hayat ve tarım

Roma imparatorluğunda sosyal hayat ve tarım

Roma İmparatorluğunda sosyal hayat, tarım ve sanayi sektörünün durumunu özetleyen bir kaynak bilgileri özetlemek istedim. Roma, M.Ö. 9. yy da, İtalya Yarımadası’nda kurulan ve tüm Akdeniz’i içine alan imparatorluktu. Yaklaşık 12 yüzyıl varlığını sürdürmüş olan Roma, başlangıçta seçimle tahta çıkan krallar tarafından yönetilmekteydi. Soylulardan oluşan Senato, tavsiye niteliğinde idi.

M.Ö. 510 yılında, Patriciler, Etrükslerin hâkimiyetine son vererek Roma’da cumhuriyet dönemini başlattı. Batı Roma’nın 476 yılında Roma’nın yıkılışı ve Ortaçağ’ın başlangıcı sayılır. Daha sonra ise ilk olarak İtalya yarımadasını, M.S. da, Orta ve Uzak Doğu hariç, Kuzey İskoçya’dan Fırat Nehrine, Ren ve Tuna nehirlerinin güneyinden Büyük Sahra ve Umman denizine kadar uzanan ülkelerde yaşayan ırk, dil, din, sosyal ve ekonomik seviyeleri değişik toplumlar, Roma’nın egemenliği altında bir araya geldi.

Roma’da toplum sınıflarından olan Plepler, Küçük toprak sahipleri, kiracı çiftçiler, esnaf ve tüccarın meydana getirdiği sınıf daha sonraları askeri sınıfa katılarak idarede görev aldılar. Topraklar genellikle köle iş gücüne dayalı idi bu yüzden ekonomisi, tamamen kölelere göre düzenlendi. Köleler her alanda (memur, yol ve kanal inşaatı ve maden işçileri, tapınak bekçileri) çalıştı.

Roma İmparatorluğu’nun nüfusu, M.S. 2. yy. da en yüksek düzey olan 60 milyon kadardı. Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışına kadar nüfus sürekli düştü ve son döneminde bir nüfus iyice azaldı. Roma ekonomisinin temelleri tarıma dayandığından iktisadi sistem, ziraî üretimi kesintisiz sürdürmek üzere organize olmuştu. Bu yüzden tarım, M.S. 1 ve 2 yy. da büyük gelişme kaydetti.

Tarım neden imparatorluğun her yerinde eşit seviyede gelişmedi. Her bölge zaman zaman boy gösteren ve bazen uzun süren kötü dönemler yaşıyordu. Roma’nın sağladığı barış ortamı sayesinde, tüm bölgelerde tarımsal faaliyetler kesintisiz olarak yapılabildi. Bölgeler arasında kültür alışverişi vardı ve yeni tür ve teknikler aktarılıyordu. Buna rağmen Roma tarımı teknik olarak geriydi. Köle işgücünün fazlalığı yeniliği önlemekteydi. Önceleri, İtalya’nın kırsal nüfusu, kendi sahibi ya da kiracısı olduğu toprakları işleyen özgür köylülerden oluşuyordu.

Pön savaşları sosyal yapıda değişim yaptı. Savaşlara katılan köylüler, topraklarını terk ettiğinden zenginler bu toprakların büyük bir kısmını satın alarak piyasaya dönük üretim yapıyordu. Burada da işgücün büyük oranda kölelerce sağlanıyordu. Köylü nüfus İmparatorluk döneminde de azalmaya devam etti. Bu dönemde, köylü nüfusu topraklarını terke zorlayan nedenler ise, ağır vergilerdi.

Roma İmparatorluğu’nda vergi, ekili arazi üzerinden sabit bir miktar olarak alınıyor ve ürün herhangi bir tahribatla yok olsa da ödenmek zorundaydı. M.S. 3 ve 4. yüzyıllarda, yapılan tağşişler neticesinde köylü, sabit vergiyi ödeyemez hale geldi. Aynı zamanda köylü toprakları için kira ödüyordu. Ağır ödemelerle durumu kötüleşen köylü, işletmesini satıyor ve başkasının toprağında kiracı olarak çalışıyordu. Zirai faaliyetlerin başında tahıl üretimi, zeytincilik, bağcılık ve meyvecilik öndeydi.

Tarihte geçerli olan şartlar günümüzde de geçerlidir, her ne zaman ve nerede olursa olsun, tarım işgücüne dayalı olarak yapılır. İşgücü yok ise üretim de yoktur, zenginlik de üretimle olur.

Emekçi ile patron ayrımı tarihin her döneminde mevcut. Her zaman ve her yerde nüfus önemli bir güç kaynağıdır. Nüfustan şikâyet edenlerin bunun o ülkenin yararına olduğu söylenemez. Nüfus, üretim gücü kadar güvenlik, gelecek ve devlete giden yoldur da.

Bu gerçekler ülkem için daha da önemlidir. Bu manada dünyada yüklendiği misyonla Türkiye özel bir devlettir. Ülkemin bu görevi yerine getirebilmesi için de nüfusa ve işgücüne ihtiyaç vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR