Erol Sunat

Erol Sunat

Tavsiye!

Tavsiye!

 

Yükselmek ve bir yerlere gelmek için, başkalarının sırtı, omzu ve ellerine ihtiyaç duyulması tavsiye edilmemiştir.

Ancak bu tavsiye geçerliğini kaybetmese de, tavsiye edilenler, daha sonraki dönemlerde bu tavsiyenin adını bile anmamaya, ananları da çevrelerinde bulundurmamaya azami dikkat sarf etme yolunu tercih etmişlerdi.

Hatta o tavsiyeden nefret edenler,

Hatırlamak bile istemiyorum diyenler,

Tavsiyesi batsın diyenler,

Beni tavsiye etmek zorundaydılar,

Bana mecburdular,

Ellerinde benden daha iyi bir alternatifleri mi vardı, diye yapılan gereksiz, anlamsız, konuşanın değerini ve kalitesini ortaya koyan konuşmalara da bir çoğumuz şahit olmuşlardanız.

Bu yaklaşım, tavsiye edilenin o tavsiyeye layık olmadığının da bir göstergesidir.

O tavsiyenin zayıflık gibi, acizlik gibi görülmesi, tavsiye edilenlerin ayıbıdır!

Hem o tavsiye edilen yerde olacaksınız, hem de sizi tavsiye edenlerin yüzünü görmek, sesini duymak istemeyeceksiniz!

Bunun adını gelin siz koyun!

Herkes iyi bilir ki, hakikatler en olmadık zamanlarda ve hiç beklenmedik anlarda insanların karşısına çıkmakta tereddüt etmezler.

Kuru bir teşekkürü dahi hak eden insanlardan esirgeyenler kendi değerlerini bitirdiklerini keşke anlayabilselerdi!

İnsanın değerini artıran tevazu ve alçakgönüllülük gibi yüce duygulardır.

 

*****

İnsanın muradı yükselmekse, yükselirken ve yükseldikten sonra duruşunu bozmamasıdır. Yerini yurdunu bilmesidir. Bozulmamasıdır.

İyi insan, temiz insan, dürüst insan mutlaka fark edilen insandır. Dikkat çeken insandır.  Önemli olan insanların çıkmış olduğu zirvelerde kalabilmesi ve nereye yükselirse yükselsin kişiliğinden ve duruşundan taviz vermemesidir.

Bulunduğu yeri hazmedemeyenlerin neredeyse tamamı nankördür.

Vefa akıllarına gelmez! Kendine yapılan iyilikleri çok çabuk unutur! Kim olsa o iyiliği yapardı diye yapılanları küçümsemesi meşhurdur.

İyilikler ve verilen destek olmazsa, tek başına bir hiç olan insan kendi başına ne kadar yol gidebilir ki…

Yolların her dönemeci, her virajı, her inişi ve yokuşu, sürprizlerle doludur.

Yol, sınanmaların daniskasını, vefa ile vefasızlık arasındaki ince ayrıntıyı, dostluğun iyi günde mi, kötü gündemi ortaya çıktığını ve arkadaşlığın pazara kadar mı, mezara kadar mı olduğunu ortaya koyar!

 

*****

Yükselmeye doğru giden süreç, bu sürece doğru ilerleyenin kendi sınanmasıdır aslında.

Bunu anlayan olur, anlamayan!

Kimse benim için bir şey yapmadı! Ben ne yaptıysam, kendi çabamla yaptım! Diye konuşanlara demişler ki?

Yalanı bir kenara bırak!  Hiç kimse senin elinden tutmadı mı? Falanca insan sana tam destek vermeseydi, şunlarda tavsiye etmeselerdi kim tanıyacaktı, kim tanıtacaktı seni!

İnsanda az biraz vefa olur, mütevazilik olur, alçakgönüllülük olur, benim buraya gelmemde bana yardımcı olan büyüklerim ve ağabeylerim olan insanlara bir teşekkür eder, hiç değilse bir kez bile olsa isimlerini zikreder!

Zirveler, yüksek dallar, tepeler insanlara baki değil…

Oralardan indiğinde, konuşmanı şaşırırsın, yolda yürüyemez olursun!

Kimse kapını da çalmaz, adını da anmaz! Bu ego neyin egosu! Bu nasıl bir şımarıklık!

Ben bundan sonra, gururumu da kibrimi de bir kenara bıraktım, bundan böyle onlardan bende bir iz bulamayacaksın diyen kimdi?

O söylediklerini kayda aldık, altına tarih düştük.

Beşer gün gelir şaşar dedik! İşte geldin o noktaya…

 

*****

Adam vekil adayı iken, partilerinin delisi diye siyaseti çok seven güngörmüş ağabeylerden birkaç tanesi seni sevdik demişler, bundan böyle sen nereye biz oraya…

Gezmedikleri ne kasaba kalmış, ne köy…Aday güzel konuşuyormuş. Sizlerin yanına ağabeylerimle beraber geldim. Biz büyüklerimizin önünden geçmeyiz, biz adam seçmeyiz! Bizde vefasızlık ve ahde vefasızlık göremezsiniz.

Nasip olursa seçilirsem, evim eviniz, Meclisteki odam odanız. Bu kardeşinizi kendini sizin dertlerinizi çözmeye adamış biri olarak kabul edin!

Ahali işte demişler, aday öyle olur. Adamın ağzından bal damlıyor! Gelin partilerimizi bir kenara bırakıp, bu adaya verelim oylarımızı.

Aday, ağabeyim dediği insanlarla uykusuz geceler geçirmiş, ekmeklerini bölüşmüşler. Yol arkadaşlığı, kader arkadaşlığı yapmışlar.

Sonunda aday vekil seçilmiş, gitmiş Ankara’ya…Aradan bir ay kadar geçmiş. Ağabeyler bir heyet oluşturmuşlar. Çiçeklerini hediyelerini filan almışlar, varmışlar Meclise…

Heyet kalabalık, vekilin odası küçük olunca, ağabeyler, biz kapıda dursak da olur, vekilim bizi tanır, bilir demişler.

Tam öyle düşünmeye devam ediyorlarmış ki, Vekil, seslenmiş, kapıdaki ağabeyler demiş, kusura bakmayın, sizleri tam olarak çıkaramadım. Nerde karşılaşmıştık?

Ağabeylerden biri demiş ki; bizim omzumuza basa basa çıktın geldin ya buraya, demek tanımıyorsun öyle mi? Bizde bundan böyle seni tanımıyoruz!

 

*****

Anadolu buruk ve hüzünlü tavsiye hikayeleriyle doludur.  Hayırsızlar, vefasızlar, her şeyi kendinden bilme eğilimine kapılanlar, unutma safhasına döndükleri andan itibaren, zaman unutulma sürecini başlatır.

Unutulmayanlara en çarpıcı örnek kim mi?

1927 doğumlu ve bugün 94 yaşında olan, ömrü uzun olsun Vefa Tanır Konya’da 6 dönem vekillik ve Bakanlık yapan tek insan. Onun iş, aş ve ekmek sahibi olmalarına vesile olduğu o kadar çok insan var ki…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR