Yüzümüz yok ama istiyoruz!
Kış mevsimini hiç görmeden bahara merhaba dediğimiz bugünlerde resmi kurumlardan ardı ardına iklim değişikliğinin getireceği kötü sonuçlara ilişkin uyarılar geliyor.
İklim değişikliği denildiğinde sanki yazı baharda, baharı kışta, kışı ilkbaharda yaşayacakmışız gibi bir algı oluşuyor. Ancak bu durumun temeli kıtlığa dayanıyor.
Eski adamlar kışın kar yağışının olmaması, baharda yağmurların düşmemesi ve buna bağlı olarak başta tarımsal üretim alanı olmak üzere her alanda yaşanan verim kaybını kıtlık olarak yorumlamışlar.
Zaman ilerledikçe, kıtlık yerini kuraklık terimine bıraktı. Yakın zamana kadar da kuraklıktan söz edilir, barajların sıcak ve buharlaşmanın en yüksek olduğu yaz mevsiminde içme ve kullanma suyu ihtiyacını karşılayacak düzeye ulaşamaması durumunda kuraklığın kapıda olduğundan bahsedilirdi.
Modern bir terimle kuraklık, yerini ‘iklim değişikliğinin negatif etkileri’ne bırakmış olsa da özellikle tarımsal üretimi gerçekleştiren çiftçilerin dilinde iklim değişikliği değil, anam babam usul ile kuraklık riski hatta kıtlık tehlikesi olarak yorumlanmaya devam ediyor.
Allah rahmetini üzerimizden eksik etmesin. Bu sene hakikaten kıt bir kış dönemini geride bıraktık. Arkasından gelen ilkbaharda da beklentiler ölçeğinde rahmet henüz düşmedi.
İlk ve orta dereceli okullarda derslere bile konu, bilumum sınavlarda soru olarak öğrencilerin karşısına çıkan bir tabiat olayının adı olan, Konya ve bölgesinde etkileri hissedilen kırk ikindi yağmurlarının da vakti geldi.
Sabah mevsim normalleri seviyesinde seyreden sıcaklığın, öğlen saatlerinde pik noktasına ulaşması, ikindi vakti geldiğinde ise kabaran bulutların bölgeye rahmet yağdırması şeklinde görülen bu tabiat olayını başta çiftçiler olmak üzere tüm şehir insanları olarak dört gözle bekliyoruz.
Bugünlerde Konya’nın dört bir yanında rahmet için eller semaya açılıyor, düzenlenen organizasyonlarla yağmur dualarına çıkılıyor.
Yağmur için ellerin semaya açıldığı bugünlerde hepimizin ortak dileği, temennisi ve duası Allah’ın rahmetini üzerimizden esirgememesi. Fakat, bir tarafımız Allah’tan rahmetini isterken, diğer tarafımız da şunu düşünmeli: Allah’tan isteyecek yüzümüz var mı?
GAZZE’DE ZULÜM BİTMEDEN
KONYA’DA YAĞMUR YAĞMAZ
Kimse kişiselleştirmesin, kimse üzerine alınmasın. Toplum olarak hepimizin üzerine alınması gereken bir durumdan söz ediyorum. 7 Ekim’de Gazze’de başlayan ve sonrasında bölgedeki Müslüman hakimiyetinde bulunan bütün topraklara karış karış yayılan, minicik yavruları korkutan tirtir titreten, anaları babaları evlatlarından ayıran, taş üstünde taş bırakmadığı gibi omuz üstünde de baş bırakmamak için var gücüyle saldıran Siyonist İsrail’in sınır tanımaz zulmüne karşı Konya’ya rahmet mi istemek gerek, Filistin’e özgürlük, Gazze’ye salahiyet dilemek mi gerek? Tamam rahmetine her daim muhtaç olduğumuz yüce Allah’ın hazinesinde bol. Ama kendimiz için istediğimizi Müslüman kardeşimiz için de istemediğimiz sürece dualarımızın kabul görmeyeceğini de biliyoruz.
1 BARDAK ÇAY 30 TL İSE BOYKOTU HAK EDER!
Geçtiğimiz günlerde Konya’da sosyal medyada organize olan bir grup, boykot çağrısında bulundu. Bu grubun kimler olduğuna bakmaksızın, ardında başka bir sebep aramaksızın, esnafı da zan altında bırakmaksızın şu kadarını söyleyeyim ki, bir bardak çayın 30-40 TL olduğu işyeri kusura bakmasın ama boykot edilir. Aynı şekilde bir bardak kahveyi 120 TL’ye satan ve uluslararası bir zincirin halkası olan kafe de boykotu çoktan hak etmiştir. Diyebilirsiniz ki “Gitmeyiver…”
Ben zaten gitmiyorum da boykotun özünde de bu konu var zaten. Gitmemek üzere organize olunmuş. Ancak boykotun yapıldığı günlerde hedefe konulan kafelerin tıklım tıkış dolu olduğunu da gördük. Yani boykot çağrısında bulunanlar bile boykot etmeyi hedefledikleri konuda samimi davranamamış.
KORKULU RÜYALAR GÖRÜYORUZ
Şehrimizin kıymetlisi, uzaktan yakından, hemen her yaştan, Konyalıyım diyen herkesin kalbinin bir köşesinde yer alan Konyaspor’umuza değinmeden edemeyeceğim. Ligin başından bu yana içeride oynanan neredeyse bütün maçlarını takip ettiğim Konyaspor’un Cumartesi günü Alanyaspor’u konuk ettiği maçı yine gazeteci meslektaşlarım ile birlikte stadyumda izledim. Tamam, sezonun başından bu yana beklediğimiz, arzu ettiğimiz performansı ortaya koyamamıştı yeşil beyaz temsilcimiz. Ama bu kez bir başkaydı. Maçın özellikle ilk yarısında rakibi karşısında hiçbir varlık gösteremeyen, adeta ezilen, kaleye isabetli tek şutu bulunmayan, isabetli ilk şutunu maçın son 20 dakikalık diliminde çekebilen bir Konyaspor izliyorduk. Düşme hattının bir tık üzerinde olsa da rahat bir nefes almak için çok büyük bir öneme sahip olan maçı evinde kaybeden Konyaspor anlaşılan ligin sonuna kadar korkulu rüyalar göstermeye devam edecek. Ama ben yine de bu rüyadan süper ligde uyanacağımızı düşünüyor ve öyle umut ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.