“Çayı şekersiz içseniz ne olacak?”
Fransa Kraliçesi Marie Antoinette, ekmek bulamazsanız pasta yiyin demişti ya, bizde de bir vekilimiz, “çayı şekersiz içseniz ne olacak?” dedi geçti.
Ne tarih, ne siyaset böyle lafları ıskalamaz! Boş geçmez! Ne unutur ne unutturur!
Bizde çay, ekmekten sonra gelir.
Şekersiz çay iç mevzusu da, şekerden yana dertli olanları, şu kadar yıldır şeker kullanmıyorum diyenleri dahi kızdırdı!
Çaya bandım ekmeğimi, simidimi diyen bir milletiz biz!
Çayımızı da genellikle şekerli içeriz.
Çayı şekersiz içip içmeyeceğimize de bırak biz kendimiz karar verelim diyenler kalktı ayağa!
Çay ha…Çaya ha…
Şekersiz iç dedi öyle mi? Bir de ne olacak mı dedi?
He valla öyle söyledi!
Edebiyatta laf atını meydana sürmek diye bir tabir vardır!
Siyasetin laf atını meydana sürenler, baltaları taşa çarpa çarpa, çamları devire-devire ilerliyorlar!
Ellerinde kırılmadık ne balta kaldı ne o eski sabrında olan taş, ne de kalp!
Bu maksadını bir hayli aşan laflar ve ifadeler hem kabak tadı verdi hem de işin cılkını çıkarmaya başladı!
Eğer, milletin halinden bihaberseniz, yarın söylediğiniz cümle laf karşınıza dikilir!
Millet bam telinden, can evinden vuruldu!
Bu bam telinden ilki ekmek!
Diğeri çay! Diğeri şeker!
Çay-şekerle oynanırsa ne mi olur?
Çay, çay olmaktan çıkar!
Soğur kalır! Çay soğur, insan soğur! Hava soğur, gönül soğur!
Soğuk çay ise hiçbir şeye benzemez! Ice tea de, kurtarmaz, çünkü bizim çayımızın yerini bir başka çay tutmaz!
*****
Şekersiz çay içemem diyenlere, çaya şekeri çift atarım diyenlere, bir çayımız kaldıydı, onu da mı içmeyelim diyenlere verilecek bir cevap olmalı!
Siyasilerimiz inciler saçmaya devam ediyorlar.
Hz. Mevlana, mana incileri saçmaktan dem vurmuş amma, edebiyat laf incilerinden dem vuruyor!
Bunun adına inciler saçmak mı dersiniz?
Laf taşı mı dersiniz?
Bu da laf mı dersiniz?
Bu da söylenmez, söylenmemeliydi mi dersiniz?
Biz böyle lafları ne dün ne bugün hak etmiyoruz mu dersiniz?
Ey siyaset, ey siyasetçi ne oldu da bizden bu kadar koptun mu dersiniz?
Çay ve şeker insanımızın kırmızı çizgilerinden!
Hayat pahalılığı ve enflasyon karşısında her geçen gün daha da ezilen çaresiz insanlara, bu laflar haddinden fazla ağır!
Hem öyle bir ağır ki, bu gafların altından ben öyle demek istemedim, sözlerim yanlış yere çekilmek isteniyor demek o lafı söyleyeni kurtarmaz!
İnanın; Canından bezmiş, hayatın içinde çırpınmaya başlamış insanlar bu lafları hiç ama hiç hak etmiyorlar!
*****
Çayı şekersiz iç demek ne demektir bilir misiniz?
İçinde şeker olan, şeker geçen çay dahil, her şeyden vazgeç! Diyorsunuz ki, tatlı yiyip tatlı konuşmak diye bir sözümüz vardı ya hani, içinde şeker olmadan mümkün mü?
Siyasetin ve siyasinin görevi durdurulamayan zamlar karşısında yanmış, erimiş, bitmiş insanlara bu ve benzer cümleleri söylemek olmalıydı!
Yapılması gereken, yangına körükle gitmek değil, bu yangını bir an önce söndürmek olmalıydı!
Çünkü, bu yangın sönmezse, yana-yana kül olacağız hep beraber!
Hayat pahalılığı şirazeden çıktı! Hayat pahalılığının şaftı kaydı! Hayat pahalılığının da kantarın topuzu adamakıllı kaçtı!
30 liralık çay, 60 küsur lira…
Şekerin bir kilosu 27 lira…
Şu ay gelecek, bu ay gelecek, her şey düzelecek dendi durdu ya hani!
Yalan, yalan diye yankılanan şarkılar dilimizde, çay alacak, şeker alacak para yok cebimizde!
Çay zamlı! Şeker zamlı! Ocağın gazı zamlı! İnsanlar kederli gamlı!
Bir de üstüne üstlük “çayı şekersiz içseniz ne olacak” derseniz!
Halini sormadığınız!
Derdini dinlemediğiniz insanlara bu laf fena dokunur!
*****
Çay ocaklarında bir bardak çay beş lira! Yedi buçuk lira olanları da var!
Ne evde içmenin tadı kaldı, ne dışarıda! Çayını, evinde iç, dışarı öyle çık diyende az değil!
Bir çay ocağında, bir kahvede çay içemeyeceksek, dostumuza arkadaşımıza bir çayda söyleyemeyeceksek, hayat mı bu, yaşamak mı demeyecek mi insanlar?
Millet çay içemezse, üstelik çayı şekersiz içseniz ne olacak diye de laflar sıralanırsa ne mi olur?
Olan, milletin efkarını dağıtırken, derdini paylaşırken şahidi olan çaya-şekere olur!
Çay ve şeker böyle bir zam gördükten sonra…
Gel bir çay içelim demekte bundan böyle ölür! Misafirlikler, ziyaretler, komşuluklar, gitmeler, gelmeler zaten ölmüştü, hepten ölür!
Sebebi kim mi?
Kim olacak canım, günah keçileri!
Günah keçileri çoğalınca da, varır yapışır birinin üzerine! Mesele günah keçisi olsun!
say say bitmez, saya saya tükenmez!
Enflasyon! Hayat pahalılığı! Zamlar! Laftan sözden anlamayan marketler!
Fırsatçılar! Fiyat etiketleri! Tabi ki zamma doymayan akaryakıt!
Laftan sözden anlamayan dolar! Gidip gitmediği belli olmayan, sindi, saklandı, pusuya yattı denen virüs ve varyantları! Ukrayna-Rusya savaşı! Ve dahası…
*****
Biz; Aç karnına, tok karnına, efkar basınca, sevdiğimiz biri gelince, sevinince, üzülünce çay içeriz, çay söyleriz, çay demleriz...
Çay içer rahatlarız! Çay içer kendimize geliriz! Çaya kaç şeker atacağımızı, yada atmayacağımızı biz biliriz! Bardağın yarısına kadar şeker dolduran gençlerimiz var! O gençler de “çayı şekersiz içseniz ne olacak” hitabından etkilendiler! Gençler, bu hitaplar karşısında çok daha kırılgan, çok daha hassaslar!
Ezcümle ne diyelim?
Bizde hatır-gönül çok şeyin önündedir. Çay ve şeker ise hatır gönülden birer nişanedir. Aramızda bir bardak çayın hatırı vardı, o da kalmadı diyenlerin lafları sokaklarda yankılanmaya başladı!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.