Konya'mız ve Konyalılara, gerek nakli ilimler gerekse akli ilimler mefkuresi temelini atan müfessir, muhaddis, mutasavvıf, fakih ve sûfîler, uzak tarihte ve yakın tarihte hizmet etmişlerdir. Hem aidiyet duygumuz gereğince hem de teberrük olması niyazıyla Sadreddin Konevi Hazretlerinin hayatına beraberce bir yolculuğa revan olalım istedim.

Endülüs'ten Konya'ya

Endülüs'te başlayan yolculuğu, Malatya'dan Konya'mıza yirmili yaşlarda teşrifleriyle ilmi ve irşadi faaliyetlerine başlamış olan Sadreddin Konevi Hazretlerinin, öylesi zorlu bir dönemde, teknolojisiz bir şekilde ünü tüm dünyaya yayılmışken, günümüzde türbe veya affınıza sığınarak söyleme hadsizliğinde bulunacağım "yatır" demekten öteye gidemememizi anlamlandıramıyorum. Neden böyle bir gündemimiz yok? Orası da vahim bir durum. Bazen fazla nimetin külfeti ağır olabiliyor demek ki. Şimdi maddi tüm imkânlara sahipken maneviyattan bir haberiz.

Sadreddin Konevi Hazretlerinin nakli ilimlerde olduğu gibi akli ilimler dede mahir olduğunu görüyoruz. Devlet sultanlarına ve devlet erkanına hocalık yapmış büyük bir şahsiyettir.

Hayatına baktığımız zaman babasını kaybederken Rabbimiz Ona Hem bir manevi baba hemde rahleyi tedrisatında okuyacağı hoca nasip etmiş hem de Şeyhu'l-Ekber Muhyiddin-i Arabî Hazretleri gibi muhterem bir şahsiyet.

Sadreddin Konevi Hazretlerinin yetiştirdiği talebesi Osmanlı'nın ilk kurduğu Orhan Gazi Medresesinin ilk müderrisi Davud bin Mahmud bin Muhammed" olmuştur. Öyle bir yaşa ki öldüğün zaman bir güneş battı bir yıldız kaydı diye hayırla yad edilmek.

Medresenin Önemi

Ülkemizde kendini aydın olarak nitelendirip fikir karanlığında kalan müfteriler medresenin sadece nakli ilimden ibaret olamadığını akli ilimlerinde ileri derecede olduğunu anlatmak lazım. Birde fikir yobazlarının Sadreddin Konevi Hazretlerine hat sizce söylemlerde bulunanlar var. Allah'ın sevdiği bir kulu olmasaydı bugün bizlere hatırlatır mıydı yada rahmet okutur muydu?

Hazretin aile efradına ve muhibbanına bıraktığı vasiyetnamesini sizlerle paylaşıyorum:

Vasiyetname

"Rabbime hamd eder, Resûlullah Efendimize salât ü selâm ederim.

Ben yakinen inanıyorum ki, cennet ve cehennem haktır. Amellerin tartılacağı mizan hak, doğrudur. Ben bu inançla yaşadım ve bu imanla vefat ediyorum.

Sevgililerim ve talebelerim vefatımın ilk gecesinde Allahü Teâlânın beni her türlü azabdan bağışlaması ve kabul etmesi niyeti ile, yetmiş bin kelime-i tevhid yani Lâ ilâhe illallah diyerek tevhid okusunlar.

Defnedildiğim gün kadın, erkek, fakir, kimsesiz ve düşkünlere kör ve kötürüm olanlara bin dirhem sadaka dağıtılmasını vasiyet ediyorum.

Bekâr olanlarınız Şam'a hicret etmeye çalışsın. Çünkü yakında burada bir takım fitneler zuhur edecek ve çoğunuzun rahatı kaçacak ve size söylediğimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Cenâb-ı Hakk'a havale ediyor ve O'na bırakıyorum. Dostlarım dualarında beni hatırlasın ve bana her türlü haklarını helal etsinler. Benim bıraktığım bilgiler de onlara helal olsun.

Allahü Teâlâdan kendim ve sizin için mağfiret diliyorum. Yâ Rabbi bana mağfiret et. Şüphesiz Sen merhamet edicisin."

Sonuç

Amin diyerek sözlerimi bitirmek istiyorum. Rabbimiz himmetlerini üzerimizde âli eylesin.

Allaha emanet olunuz.