Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Hegomanya

Hegomanya

Her daim tartıştığımız, üzerinde uzlaşma sağlayamadığımız meselelerden biri de kültürel iktidar konusu. Kaldı ki; uzlaşmanın ve yapıcı çözüm yollarına ulaşmanın güçlüğü, kavramı dahi hâlâ doğru tanımlayamamamızdan/anlayamamamızdan anlaşılabiliyor.

“Kültürel iktidar” kavramı aslında ‘cultural hegomany’ kavramının bir tercümesi, hegomany kelimesinin karşılığı da iktidar değil tahakkümdür. Yani bizdeki kültürel iktidarın adresini aramaktan, güç dağılımı yapmaktan ziyade sola benzeme, sola yaranma hastalığından dem vurmak, buna kafa yormak gerekir.

Koca İsmet Özel’in dahi sağ-sol arasında gidip gelirken sağın sanata uzaklığı ve kendisine gösterdiği alâkanın yetersizliğinden şikâyet etmesi, Necip Tosun’un kendi kesimine mesafeli dururken sol cenaha coşkulu ve övgü dolu bir şekilde yakınlaşma gayreti gibi pek çok özgün ve cesur detayı eleştirmen Mehmet Erdoğan’ın Kopernik’ten çıkan hacimli (660 sayfa) “Edebiyat ve Eleştiri Yazıları”nda okuyabilirsiniz. Biz birkaç örnekle iktifa edelim.

“Sağ”ın özeleştirilerinin binde birini sol yapabilseydi, belki de temel noktadaki hatalarını ve takıntılarını görecekler, saplanıp kaldıkları konulardan, önem verdikleri tutumlardan vazgeçecekler; neticede Türk edebiyatı kazanacaktı. Hangimiz Batıdan anladıkları kadar Türk edebiyatından da anlasalar ve edebiyatımızı değerlendirsinler istemezdik bir Enis Batur’u, Selçuk Altun’u, Semih Gümüş’ü?

Kavramı belli bir şablona oturttuktan sonra bu tahakkümün nasıl tezahür ettiğine yoğunlaşabiliriz. Önce bu tahakkümün ana safhalarını hatırlayalım: Görünürlük, etkililik, etkinlik, yönlendirme, yöneltme, yönetme, belirleyicilik ve kontrol etme. Bu duraklar tek tek ve uzun uzun irdelenmeye lâyıktır ve haddinden fazla mühimdir.

Görünürlük; her insanın doğasında olan, sahip olmak istediği bir şey ki bunda yanlış hiçbir şey olamaz. Lâkin bunun dozajı iyi ayarlanamadığında yapılan işin sahiciliği ortadan kalkar, sahicilikten ve samimiyetten uzak her emek de heba olmaya mahkûmdur. Özellikle sosyal medyada sağ ve sol yazarların paylaşımları iyi yorumlandığında bu tutum ve dozaj farkı somut bir şekilde görülebilir. Örneğin bir Abdullah Harmancı’nın hesabı herhangi bir sol yazar figürünün sosyal medya hesabıyla karşılaştırıldığında iletişim farkı net şekilde anlaşılabilir. Sol sosyal medya içeriklerinde dava bilinci öne çıkarken sağda bu kişisel hazımsızlıklara, çekememezliklere vd. kayıyor.

Görünürlüğün bambaşka bir hale bürünmüş yaldızlı zarfına heves eden mütediyyin yazar bir müddet sağduyulu sorgulama ve özeleştirilerde bulunduktan sonra ihaleyi kendisini bir türlü anlayamayan, kıymetini fark edemeyen kendi kitlesine kesiyor; kendi muhitindeki ve çevresindeki yazarları kıyasıya eleştirerek, aşağı çekmeye/ alaşağı etmeye mesai harcıyor. Halis niyetler, ulvî emeller, dava ve sorumluluk bilinci kullanım dışıdır bu esnada. Karşı tarafta ise yazarına, yayın organlarına sahip çıkan, kanaat önderlerinin her dediğine körü körüne ve ölümüne bağlanan bir güruh görünce nefsine yenik düşmeye başlıyor; kin dolu eleştiri numuneleri, kötülemeler gırla gidiyor. Malûm netice bellidir: Kadim zamanlardaki ana tetikleyici unsur dava şuurundan da uzaklaşılarak birbirinin benzeri, klişe argümanlara sığınma, tekdüzelik dolu yayınlar bıkkınlık veriyor, ilgi çekmiyor.

Yenilgiyi kabul eden, karşı tarafın üstünlüğünü kabul eden sağ, artık her türlü yönlendirmeye, yönetilmeye hazırdır.

Hece’deki Selahattin Demirtaş güzellemeleri, Edebiyat Ortamı’nda Enis Batur’un kapakta baş köşeden ilân edilmesi, ‘bizim hikâyemizde insanlar hep tek taraflı, günah işlemeyen/hata yapmayan kusursuz bir şekilde çizilmesi hatadır’ görüşünü savunan sözde mütediyyin öykücülerin (!) türemesi gibi daha pek çok hezeyan numunesi hükümlerimin delilleridir.

Bu algılama şekli, aşağılık kompleksi bataklığına saplanıp kalma hali sol edebiyatı olduğundan farklı ve büyük görme yanlışına sürükledi sağ yazarı; takipçilerini de savurdular tabi.

Hegomanya da, saltanatını sürdürme de, kuralar koyup kaldırma da devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR