Rasim Atalay

Rasim Atalay

Konya trafiğinden korkuyorum

Konya trafiğinden korkuyorum

Yerinde duramayan, her geçen gün yukarı doğru tırmanan akaryakıt fiyatları, kimilerini arabaya binmeye, marşa basmaya, bir yerden bir yere gitmeye korkutuyor.

Benim gibi mesela…

Gözler yakıt ibresinde… İbre aşağı düşmesin diye elimizden geleni yapıyoruz. Ayağımızı gaz pedalına basmaya korkuyoruz… Lakin ne fayda… Olacakla öleceğe çare yok demişler, başa geleni çekeceğiz.

Keşke tüm korkularımız, tüm kaygılarımız aracımızdaki yakıt ibresinin aşağıya inmesi konusunda göstermiş olduğumuz korku gibi olsa…

Öyle olaylar yaşanıyor, trafikte öyle büyük tartışmalara şahit oluyoruz ki korkmamak elde değil… Bugünlerde Konya trafiğinde yol hakkı senindi benimdi, sen bana yol vereceksin ben sana yol vereceğim, geçmek için yeşilin hangi tonunu bekliyorsun, önüme geçiyorsun, arkama çok sokuluyorsun, yan bakıyorsun, makas atıyorsun, gözümün üstünde kaşımın olduğunu söylüyorsun gibi nice bahanelerle insanların adeta birbirini yediğini gözlemliyoruz.

Bilmiyorum bir istatistik yapılmış mıdır? Ancak yine sadece Konya trafiğinde yaptığım gözlemler doğrultusunda hava sıcaklıklarının arttığı yaz mevsiminde insanların daha asabi, özellikle trafikte daha tahammülsüz olduklarını görüyorum. Hele güneşin en dik açıyla geldiği öğlen saatlerinde trafikteyseniz kavga an meselesi.

Sıcak havanın insan psikolojisi üzerine etkisi illa ki vardır. Ama hiçbir hava şartı, insanı insanlıktan çıkaracak bir ruh haline bürümeye sevk etmiyordur. Bu biraz da insanın öfkesini kontrol edebilecek kapasiteye sahip olup olmadığıyla alakalı bir durum.

Öfke gelir akıl gider demişler ya… Öyle de oluyor. Koca koca, kelli felli adamlar, hiç erinmeden, sıkılmadan araçlarından iniyor. Laf dalaşı yerini tekme ve tokatlara bırakıyor. Sonrasında kavga büyüyor.

Trafikteki diğerleri de sessiz sessiz araçlarında oturup kavganın bitmesini ya da taraflardan birinin diğerini nakavt etmesini bekliyor.

Ne oluyor sonunda?

Polis, bekçi, kadı, gidi uğraş dur sonra... Atılan veya yenilen dayak da cabası…

Kendimi tamamen soyutlamıyorum. Açıkçası zaman zaman trafikte ben de gerildiğimi fark ediyorum. Ama en azından öfkemi kontrol etmesini biliyorum.

O da yetmiyor mu, kaçıyorum ne yalan söyleyeyim. İtle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak daha yeğdir demişler.

Ben de hata etmişsem, haksızsam özür dilemesini biliyorum. Yok haklıysam da karşı taraf bunun farkında değilse, bela arıyor ve kavga etmek istiyorsa ağamsın, paşamsın, sensin deyip yoluma devam ediyorum. Aksi halde biz de kavgaya tutuşacağız. Sonra birileri çekecek, medyaya malzeme olacağız.

İşin ana fikrine gelecek olursak, Allah rızası için trafikte daha sakin olmaya çalışın.

Göz göre göre insanların haklarını gasp etmeyin.

Yavuz hırsız misali hem gasp edip hem de ses yükselterek üste çıkmaya çalışmayın.

Çok geriliyorsanız, gidin tansiyonunuza, kolesterolünüze, şekerinize baktırın. Belki bilmediğiniz bir hastalığınız, kronik bir rahatsızlığınız vardır. İnanın bir şey kaybetmezsiniz. Belki doktor tavsiyesi belki kullanacağınız küçük bir ilaç sizi asıl kimliğinize çevirecek ve asabiyeti üzerinizden atacaksınız. İnanın böyle olursanız daha çok sevilecek, daha çok saygı duyulan ve toplumda itibar gören bir insan olacaksınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Rasim Atalay Arşivi
SON YAZILAR