Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Mazi kalbimizde yaradır

Mazi kalbimizde yaradır

Fatma K. Barbarosoğlu’nun salgın etkisiyle daha bir yalnızlaşan, psikolojisi bozulan insanoğlunun yaralarına el attığı, Profil Yayınlarından çıkan ‘Hakikat İncinmesin’ adlı romanını tekrar hatırlamanın ve okumanın zamanı. Barbarosoğlu, sosyolog olması hasebiyle de görüşleri önemli bir kalem, alanı itibarıyla topluma dair gözlemleri derinlik taşır.

‘Hakikat İncinmesin’in merkezinde farklı kuşaklardan, ayrı ayrı dertleri, alışkanlıkları olan dört kadın var. Evin kızı Bilge öğrencidir, aklı başında sorumlu bir kızdır. Anne Müberra… Annesiz babasız, devlet yurdunda büyümüş bir yetim. Sağlık Meslek Lisesinde okumuş, hemşire. Hastanede hastabakıcı olarak çalışmaya başlar. Baktığı hastalardan bir olan Nurullah Paşanın oğluyla evlenir. Kocası Cüneyt, oğlu İlter ve kızı Bilge ile yaşamaktadır. Naciye Paşa… Nurullah Paşanın karısı, Müberra’nın kayınvalidesi.76 yaşında, kuralcı, ‘burnu yere düşse eğilip almayacak’ bir kadın, evdeki en büyük otorite. Evren Hoca… Fizik öğretmeni. Çıraklık Okulunda beraber çalıştıkları edebiyat öğretmeni Seyfi ile evlenir. Çocuğu olmayınca Seyfi, Evren Hoca’dan boşanır. Evren Hoca, KHK’dan açığa alınınca yakın arkadaşı Berna ile yaşamaya başlar.

Roman, Müberra’nın hazin öyküsüyle başlar. Müberra’nın kimi kimsesi yoktur, yani hatıralarını yaşayacağı, anlatacağı, dinleyeceği kimsesi; “Hatıraların sadece birilerinin bize anlattıklarıyla değil, bizim de birilerine anlattıklarımızla inşa olduğunu fark ettiğimde, yaşadıklarımı anlatabileceğim hiç kimsenin olmadığını henüz bilmiyordum.”

Aynı olaylar Müberra, kızı Bilge, Naciye Paşa ve Evren Hoca’nın dünyalarından farklı bakış açılarıyla aktarılır. İlk sözü evin kızı Bilge alır. Bilge, ağırlıklı olarak babaannesi Naciye Paşa’yı anlatır. Okuru gülümseten bu bölümde babaanne Naciye Paşa bir anda teknoloji canavarına dönüşmüştür, Bilge’den interneti, sosyal medya kullanmayı öğrenir. Bugünün yaşça ileri insanları gibi teknolojiye o denli dalar ki, sık sık yemekler yaparak davet ettiği aile efradı bir süre sonra dışarıdan yemek siparişleri veren mekânlara birilerini görmek için gitmeye başlayan bir babaanne ile karşılaşırlar. Tabi bu teknolojiye düşkünlük, seyahatlere çıkma isteklerinin arkasında bambaşka bir gerçek vardır.

Daha sonraki anlatıcı Müberra’dır. Naciye Paşa’nın sakladığı gerçeği, değişiminin altında yatan nedeni öğrenir ve bu sırrı saklar. Kırşehir’de bir sağlık meslek lisesini bitirir, hastabakıcı olarak çalışmaya başlar. Çalıştığı hastaneye bir gün Nurullah Paşa, yani bir asker emeklisi gelir. Müberra, herkesin çok sevdiği Nurullah Paşa’ya bir gün serum takarken ‘incittim mi?’ diye sorar. Paşanın cevabı kitabın ismi de olacaktır; ‘Yeter ki hakikat incinmesin. Tendeki, kemikteki incinmenin adı anılmaz.’

Müberra, paşayı çok sever, Paşa ölünce mezarını sık sık ziyaret eder. Bu süreç paşanın oğlu Cüneyt’in dikkatini çeker. Sonrasında kader onları birleştirecektir.

Söz sırası Naciye Paşa’dır… Daha çok bir iç hesaplaşma ve kocası Nurullah Paşa’yı anmakla yetinir, bir de gelini Müberra’ya haksızlık ettiğinin bilincinde ve kendisiyle ilgili gerçekleri bilip de gizli tuttuğu için gururludur. Naciye Paşa’yı en iyi kendi sözü anlatır kitapta; ‘Annem öldüğünde 67 yaşındaydı ve çok yaşlıydı. Ben 76 yaşındayım ve çok gencim.’

Son anlatıcı ise Evren Hoca’dır. Asıl ismi Lale’dir, ama öğrencilerine; “anı zihninize kaydedin, anı kaydetmek için idrak etmek lazım, evreni içinize çekin” şiarını aşıladığından Evren Hoca ismiyle müsemma kılınır. Fizik öğretmenidir, sevilen ve çalışkan bir hocadır. Aynı okuldaki mesai arkadaşı edebiyat öğretmeni Bedri, çocuğu olmadığı için Evren’den boşanır. Evren Hoca okuldan ayrılmak zorunda kalır, nedenini ailesinden gizli tutmak zorundadır. Yakın arkadaşı Berna’nın yanına, İstanbul’a taşınır. Bir kafede tesadüfen Naciye Paşa ve arkadaşlarıyla tanışır. Onlara öncülük eder, yaşam tarzlarına şekil verir.

Kitabın ilk sayfasında olduğu gibi son sayfasında da atlanan bir zaman vardır, bu kez ileriye doğru ama daha bir dokunaklı.

Romanda bir zamanların popüler dizisi Altın Kızlar, Ajda Pekkan, birlikte yenen yemekler, uzun sohbetler vs. vasıtasıyla genç okuyuculara eski güzellikler hatırlatılır. Bunun yanında günceli takip ettiğini, çağın gelişimine ayak uydurduğunu da hissettirir okura Fatma K. Barbarosoğlu; Netflix de vardır, FaceApp da romanda.

Barbarosoğlu güzel şeyler, daha doğrusu özlem duyduğumuz güzellikleri anlatıyor romanında. Tüm bu çabalar neden eskinin unutulmuş erdemlerini tekrar yaşamımıza katmasın ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR