SADECE ELEKTRİK ÇARPMADI ÇİFTÇİYİ!
Rahmetli Demirel, benim çiftçim, benim köylüm, benim memurum, benim emeklim, benim esnafım diyerek sıcacık bir ifadeyle sarıp sarmalardı, her nerede konuşursa konuşsun.
Herkesin içi ısınırdı.
Sahiplenildiğini, derdini anlayacak birinin var olduğunu, unutulmadığını anlardı.
Bu sıcaklık kaybolmaya yüz tuttu.
Geçtiğimiz günlerde, çiftçinin salası okundu diye haberler vardı. O haberlerde elektrik, su, gübre, akaryakıt ve vergilerin ardı ardına sıralanması sonrasında, çiftçinin yaşadığı perişan durum anlatılmıştı.
Sonra da yandım anam diye feryat figan etti çiftçiler!
Ne olmuştu?
Çiftçiyi elektrik çarptı dediler!
Hem öyle bir çarptı ki, kaldırdı yere vurdu!
Elektrik faturaları yüzde yüz gelince ne yapsın çiftçi?
Ürünün en ucuz olduğu, para etmediği, çiftçinin alın terini karşılamadığı bu günlerde, TÜİK rakamlarına göre düşme eğilimine giren enflasyon rakamları, elektriğe neden yansımadı, neden yansımıyor, sorularına bir cevap veren mi oldu?
Sadece elektrik çarpmadı çiftçiyi. Su çarptı, gübre çarptı, vergiler çarptı, mazot çarptı, ektiği ürününün karşılığını alamamak çarptı, mevsim çarptı, iklimin değişmesi çarptı…
Çarpılan çiftçinin yüreği yanmış bağırıyor. Bir duyan, bir gören, senin halin ne böyle diyen çıkar mı diye!
YÜZ GÜLDÜREN DÖNEMLER YAŞANMADI DEĞİL!
İğneden ipliğe zamların ne demek olduğunu, Enflasyon Canavarının yakmadığı can, söndürmediği ocak kalmadığını, büyüklerimizin bir türlü gönüllerinden geçeni işçisine, çiftçisine, köylüsüne, esnafına, memur ve emeklisine veremediğini yaşayarak bugünlere geldik.
Babalarımız rahmetli Menderes döneminde madden ve manen rahat etmişlerdi, bizim neslin de, rahmetli Demirel, rahmetli Özal ve rahmetli Erbakan döneminde yüzü güldü.
Eğer o yıllarda yapılan zamlar, artı göstergeler olmasaydı, bugün Memurlar, Sigortalılar, Bağ-kurlular ve Memur Emeklileri şu an aldıkları maaşların belki de yarısını dahi alamıyor olacaklardı.
Bugün asgari ücret ve onun altındaki gelirlerle ayakta durma ve hayata tutunma mücadelesi veren insanlar, Türk milletinin paylaşma ve bölüşme adını verdiği o güzel hasletiyle, her türlü ekonomik açmazın üstesinden gelmeye çalışıyor.
Büyüklerimiz, siyasilerimiz çarşı-pazarı, market fiyatlarını, zamlardan sonra oluşan yeni fiyatlandırmaları ne kadar takip ediyorlar? İnsanımız bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyor!
Ekonomik şartlar, göstergeler, piyasalarda yaşanan med-cezir misali dalgalanmalar, geçtiğimiz yılın Ağustos ayından bugüne geçen bir yıl içerisinde bir türlü kendini toparlayamadı.
Ara ara cadde ve sokaklarımızda ben geldim, beni hatırlamadınız mı diye hepimize göz kırpan, yolumuzu kesip, beni özlemediniz mi diye soran enflasyon canavarı,
Doların, Türk Lirası karşısında yedi lirayı bulan, her fırsatta bu rakama ulaşmayı test eden, düştüğü dönemlerde dahi, piyasaları rahatlatamayan ve bir türlü önlenemeyen yükselişi,
Altının kendine ait rekorları kıra-kıra, sisli ve puslu ortamlarda dahi yol alması, bir yıl önce ulaştığı rakamları aşması, bundan böyle gram fiyatı olarak hedefim 300 lira der gibi yükselmesi insanımızı şaşkına çevirdi.
KEŞKEYLE BAŞLAYAN GÜZEL CÜMLELER, KURULABİLİR Mİ?
Ortalık güllük gülistanlık diye konuşanların, kendi dediklerine kendilerinin de inanmadığı bir süreçten geçiyoruz.
Bizler gibi yaşları 70’e merdiven dayayanlar,
12 Eylül öncesinde yaşanan karaborsaları gördü, tezgah altına inen yağları, sigaraları, çayları, şekerleri, tüp gazları gördü, benzinin, mazotun varken yokluğuna, yakıt yerine 10 numara yağların saltanatına şahit oldu. Enflasyonun feriştahını gördü!
Yine bizler;
Maaşlara yüzde iki buçuk, üç buçuk gibi, zam yaparak, bu zamlarla maaş ve ücretlilerin enflasyona ezdirilmediğini savunan, buçuklu zamlar dönemini başlatan hükümetleri de gördü, maaşlara, yüzde 100 zam yapan hükümetleri de!
Memur ve emeklilerine 2020’de 4+4, 2021’de 3+3…2020’nin ilk 4’ü, 3.5’tan dört!
Teklifin güzelliğine bakın hele…
2020’nin gelmesine dört aydan fazla, 2021’in gelmesine 16 aydan fazla var.
2020’de bin lira maaşı olana 40 lira, iki bin lira maaşı olana 80 lira zam! 2021’de bin lira maaşı olana 30 lira, iki bin lira maaşı olana 60 lira zam geliyor.
Her daim, elimize geçmeden bitiveren, bozdur-bozdur harca babından bir para...
Ne zaman gelecek bu zamların ilki? 2020 yılı Ocak ayından itibaren…
Ocak ayına kaç ay var? Ağustosu saymayın… Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık, yani dört ay…
Bu aylarda hangi ürünlere ne kadar zam geleceğini şu anda kestirmek mümkün mü?
Mümkün değil! Lakin, ücret ve maaşların yerinde sayacağı kesin!
Şimdi herkesin merak ettiği şu! Hakem Heyeti ne diyecek?
Altışar aylık dönemler için teklif edilen rakamlara bakarsanız, enflasyonun bir hayli düşmüş, çarşı-pazarın şaşılacak derecede fiyat indirimine geçmiş, market fiyatlarının adeta müşteri lehine tepetaklak geldiği bir manzara yaşandığına inanasınız gelir!
Zam kapısı bir kere açılmaya görsün, açıldıkça açılır da, kapanmak aklına dahi gelmez!
Enflasyon Canavarı da, zil takıp oynamaya başlar, ruhunuz duymaz!
Böyle olunca da, ister istemez sorarsınız…
Peynir kaç lira, zeytin ne kadar, çiçek yağı ve zeytinyağına ne kadar zam geldi, tereyağı kaça çıktı diye soran, araştıran bu konuda, “mutfaklarda yangın var” diye önerge veren siyasetçimiz var mı?
Keşke, evet var, hem de şu kadar var diye başlayan cümleler, kurabilseydik!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.