Erol Sunat

Erol Sunat

Çamlıbel ve Meram Son Durak!

Çamlıbel ve Meram Son Durak!

Meramın Çamlıbel’i, tarihi Taş Köprünün, Tavus Baba Camii ve civarını da içine alan bölge. Konya Büyükşehir Belediyesi Çamlıbel’i ihya etme adına, çevre düzenlemesi yapmıştı.

Çamlıbel ve son durak, bu halden feragat etmiş bir haldeler! Yıllar sonra bu eski, tarihi ve kültürel mekanı yeniden cazibe merkezi haline getirileceğini söyleyen laflar, laf dumandır uçar gider misali ortalarda yoklar!

Geriye buruk, hüzünlü ve eski halinden hiçbir eser kalmamış bir Çamlıbel ve son durak kalmış!

Hali ortada, görün beni, anlayın gerisini diyor anlamak isteyene! Mayıs bitti, yarın Haziran! Yılın ortası! Meramın meramı gibi, son durak ve Meramın Çamlıbel’inin de meramının dinlenmesi lazım!

Meram bu şehrin kültürü, temel taşlarından biri. Tarih dokusu, kültür dokusu, turizm dokusu iç içe!

Bakmakla görmek arasındaki o ince çizgi son durağa da, Çamlıbel’e de lazım! Hem de acilen!

Meram son durak, tarihi Meram köprüsünün de olduğu bölge. Meramın bildik bileli en doğal cazibe merkezi.

Meram; Rahmetli Kadri Şençalar’ın “Yeşil olur şu Konya’nın Meramı” şarkısının adına vurgu yapan, insanın içinin açıldığı, rahatladığı, nefes aldığı, nefes almak için kendini attığı bir yerdi.

Bir zamanlar bambaşkaydı Meram son durak….

Şimdi birkaç işletme kalmış! Onlarda son durağın haline bakıp, ey bizi işletenler, bizi işlet-meyin, vazgeçin der gibiler.

Meram son durak, Sezen Aksu’nun, “Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler” şarkısını mırıldanır gibi! Duyan var mı?

Ne olmuş öyle son durağa? Son durak, hayata mı küsmüş, küstürülmüş mü? Kaderine mi terk edilmiş?

Derdimi şu gördüğün köprünün altında bulunan suya döktüm der gibi!

Su garip, köprü garip, yaşananlar garip, olan-biten garip, yaklaşım garip! Şahit olunan manzara garip!

Şu an hayalet bir merkez!

Nerede o eski son durak? Nerede şimdiki şu hali? Meramın dilinden anlayanlardan neden yardım istenilmez? Böyle bir yardım istense Meramı bilenler, Meramı sevenler koşa koşa gelirlerdi!

Son durağa dokunuş yapmaktan adeta imtina edilmiş gibi! Size de öyle gelmiyor mu?

*****

Meramın meramı sorular yumağı içerisinde gizlenmiş duruyor! Kim merak ederse, kim çözmeye kalkarsa, meşgul eden edene! Meramın meramını çözmek ise her daim değişik ertelemelere kurban gidiyor!

Ne kadar anlaşıldığı, ne kadarı anlaşıldığı, ne kadar kısmının çözülebildiği ise ortada!

Yıllar önce yetim Meram diye yazmış olduğum satırlar, aynen yerli yerinde!

Meram’da bir AVM var mı? Selçukluda olanlar gibi beş yıldızlı bir Otelden ne haber! Adliye Sarayı gibi ses getirecek bir kurum var mı mesela!

Konya’nın sebze ve meyve üreticilerinin yüzde sekseni nerede?

Meram’da!

Yeni Sebze ve Meyve Hali nereye kuruluyor?

Aksaray yolu üzerine!

Ne var Meram’da? Sadece Üniversite!

Serdar Kalaycı Başkan Üniversite için çok koştu! Seksen Binde Devrialem Parkı da ona ait bir çalışmaydı! İlk açılışında bulunanlardanım. Sonradan aynı yere ikinci bir açılış yapılması ise, Meram’ın talihsizliği olarak kabul gördü.

Daha başka?

Kentsel dönüşüm! Ve tabi ki, yeni cazibe merkezleri! Var olanları unuta unuta geldiğimiz bir süreç!

*****

Meram mı daha güzel, Sille mi? Merama şu yapılsaydı, böyle olsaydı, şöyle olsaydı diye söze girenlerin aklı belli ki Meramda! Gönlü de!

Konya’nın mahzun güzeli artık Meram!

Güzel ama, yeşil ama, hoş bir yer ama…Bu lafların arkası gelmiyor!

Sonrada rota çevriliyor bir başka yere!

Merama gideceğime, Silleye giderim, ne kaldı ki Meram’da diyenleri hiç mi duymadınız?

Meram bu hale kendi kendine gelmedi elbet!

Onu yalnız bırakanların, yalnızlığa itenlerin, yalnız kalsın da unutulsun diye yaklaşanların hiç mi kabahati yok!

Meram, Selçuklu ve Karatay karşısında uğramış olduğu ayrımcılığı bir türlü telafi edemiyor!

Başkanlar ne yaparlarsa yapsınlar aradaki fark ve makas kapanmıyor!

Meramın meramı konusunda, Meramın meramını biliyoruz, farkındayız diyenlerin cazibe denen girdabın içinde döne döne bir hal olmaları, Meramın kaderi gibi!

Eskilerin tabiriyle makus bir talih gibi! O girdaplarda dönenin başı fena dönüyor!

Meram nokta atışı diyebileceğimiz isabetli adımlara hasret!

Elimizde var olan doğal merkezleri es geçmek gibi, pas geçmek gibi, kayıtsız kalmak gibi, adımlar atıyoruz. Sonra başlıyor Meram girdapları! Girdaba sürüklenmek zaman kaybı, kurtulmaya çalışmak zaman kaybı, öncelikle Meram bu girdaplardan kurtulmalı, kurtarılmalı!

Selçuklu Sille ile bu girdapları aştı. Kelebekler Vadisiyle, yeni yeni hatırladığı Ecdat Parkıyla, kendine ait girdaplardan kurtulmuşa benziyor!

Bir türlü kendine gelemeyen, toparlanamayan Meramın gözyaşları ise, sessiz sedasız akmaya devam! Bu gözyaşlarının bir kısmı Meram son durak ve Çamlıbel için!

*****

Ne Meram bağları var, ne Meram deresi, ne Konya’nın eski hıdırellezlerinin yapıldığı o güzelim yeşillikler!

Meram çayı yok!

Biliyorsunuz Akşehir’de de Akşehir gölü yok.

Her ikisinde ortak bir benzerlik var!

Bu benzerlik belli ki pek bir sevilmiş vaziyette.

Birinde çay yok, birinde göl!

Üstten ve alttan boğmalı içi su dolu kanallar var!

Akşehir’de olanına Temsili Nasreddin Hoca ya tutarsa diye senede bir gün maya çalıyor!

Meram da olanında ise su var, içinde yüzen ördek dahi kalmamış!

Tarifi olmayan bir yalnızlık, tarifi imkansız bir ıssızlık!

Meram el birliği ile eski güzel ve neşe dolu haline geri döndürülmeli!

Döndürülmeli de…

Belli ki herkesin işi başından aşkın!

Son durak çaresiz, son durak şaşkın!

Ne bizim, ne de bunları söyleyenlerin sesini duyacak olan var mı?

Yıllardan beri duyarlar inşallah, bir duyan olur inşallah dedik lakin, duyan olsa da yetmedi, yapılanlar Meram’a kâr etmedi!

*****

Anlaşılan o ki; seçim haricinde, öncelikler sıralamasında, Meramın meramı yok!

Meramın meramını merak eden, eğilen, Meramı eski şen, neşeli, cıvıl-cıvıl haline getirecek olanı bulsak elini öpeceğiz diyen yaşlı insanların sesi de ulaşmıyor Meramın meramını biz biliyoruz

diyenlere!

Keşke dinleyebilseydiniz Meramı! Dinleseydiniz, silerdiniz gözyaşlarını Meramın! Yeşil Meram, beton Meram olmazdı. Beton ekilmezdi, dikilmezdi o güzelim yeşilliğin içine. Son durak bu kadar sessizleşmez, bu kadar can çekişir bir hale bürünmezdi!

Hiç şüphesiz “-ecek” diye, “-acak” diye biten cümleler kuranlar olacak! Olacak olmasına da, daha önceleri neredeydiniz, nerelerdeydiniz diye sormayacak mıyız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Yara

30 Ekim 2024 Çarşamba 00:03
SON YAZILAR