Mahrumiyet ve vazgeçmek
Gülseren Budayıcıoğlu medyanın meşhur ettiği popüler yazarlardan biri biliyorsunuz. Bu ifadeden Budayıcıoğlu’nu eleştirdiğim düşünülmesin. Budayıcıoğlu yıllardır yazıyor, kitaplar yayınlıyor, psikiyatristlik yapıyor. Hatta on yedi yıl önce 2005’te Türkiye’nin ilk psikiyatri merkezi olan Madalyon Psikiyatri Merkezi’ni kurdu. Medyanın sihirli değneği fazlasına kadir.
Onu sadece ‘Camdaki Kız’ ile değil yine büyük ilgi gören ve çok seyredilen ‘İstanbullu Gelin’in de yazarı.
Budayıcıoğlu’nun ‘Camdaki Kız’ adlı romanını daha önce okumuş ve beğenmiştim, diğer kitaplarında olduğu gibi bu romanda da mesleğinden yararlanıyor, gözlemlerini aktarıyor, tavsiyelerde bulunuyor. Romanı okuyanlar dizi senaryosu ile roman arasında pek fark olmadığını göreceklerdir, tek sorun bizim yerli dizilere özgü takılma, sündürme, uzatma meselesi.
Perişan bir halde kendisine gelen Hayri ve Nalan odağındaki olaylar okurun peşin hüküm vermesini boşa çıkaran, önyargıları yıkan bir kurgu çerçevesinde anlatılıyor. Hayri ve Nalan’ın özünde farklı insanlar oldukları ve terapiler sonucunda bambaşka bir düşünüşe ve hayat tarzına sahip olduklarını görüyoruz nitekim.
Olayı kısaca bir hatırlayalım; Hayri, kendi halinde bir gençtir. Köyden İstanbul’a gelmiş, büyük bir şirkette çalışmaya başlamıştır. Köyden evlendiği bir kadından çocukları vardır. Şehrin renkli yaşamı, Hayri’yi de değiştirmiştir, daha girişken ve özgüven sahibidir olmuştur. Bu konuda, karşısına çıkan Nalân’a çok şey borçludur.
Nalân ise fakir bir ailede büyümüş, çok sıkıntılı bir çocukluk ve ilk gençlik devresi geçirmiş, Hayri’nin de çalıştığı şirketin sahibi zengin bir iş adamının oğlu olan Sedat’la evlendirilmiştir. Şirkette Sedat, babası ve kardeşleri söz sahibidir. Sedat, işleri diğer kardeşleri gibi çekip çeviremediği, aklı bir karış havada olduğu için sürekli olarak babası tarafından aşağılanmaktadır ki bu durum özgüvenini yitirmesine, kişiliğinin pasif bir hal almasına neden olmaktadır. Nalan’la evliliğinde bu etkenlerden dolayı başarısız bir eş profili çizer.
Bir süre sonra Hayri ve Nalan yakınlaşırlar. Nihayetinde Nalan, Sedat’tan boşanır, Hayri ile beraber yaşamaya başlarlar. İlk yedi yıl çok mutlu olurlar. Hatta Hayri’nin nikâhlı eşi ile arkadaş bile olurlar. Aralarında öyle bir aşk vardır ve Hayri’nin eşi de Hayri’nin kendilerini zor durumda bırakmayacağından öyle emindir ki, ilişkiler çatırdamadan uzunca bir süre devam eder.
İşler düşünüldüğü gibi gitmez. Klâsik Yeşilçam kurgusudur biliyorsunuz, mutluluklar aynı zamanda büyük mutsuzlukların ve kötü olayların habercisidir. Hayri, gönlünü üçüncü bir kadına kaptırır. Yeni aşkı zengin bir iş adamının dostudur aynı zamanda. O da Hayri’ye çok bağlanır, fakat Hayri’nin eşi ya da Nalan gibi pek dengeli ve hoşgörülü değildir.
Kadınların üçü de Hayri’yi çok sevmektedir, Hayri hiçbirinden vazgeçememektedir, onlar da Hayri’den. Nikahlı eşi yıllarca pek çok sıkıntıya göğüs germiş, evini çekip çevirmiş. Nalân ise zengin bir ailenin muazzam imkanlarından feragat etmiş, evli olduğunu bilmesine rağmen hayatını Hayri’ye adamıştır. Hayri, yeni tanıştığı, acı dolu yaşamında artık huzur ve mutluluk isteyen yeni aşkını daha fazla idare edemeyeceği ve başına iş açılacağının korkusuyla eşinden de Nalan’dan da ayrılmaya karar verir. Nalan bunu öğrenince hayatının şokunu yaşar ve Hayri ile beraber aynı zamanda kitabın yazarı psikiyatrist Gülseren Budayıcıoğlu’na gelmeye başlar. Gerek Hayri, gerekse Nalan’la görüşmeler yapan psikiyatrımız işleri hale yola koyar, ama finaldeki sürpriz tüm plnları alt üst eder.
Gülseren Budayıcıoğlu; aynı anda üç kadını idare eden, toplumsal değerlere aykırı işlere soyunan sorumsuz bir kişi olan, arızalı fikirlere sahip Hayri karakterini öyle başarılı çizer ki okur adeta kahramanlarla, kurguyla bütünleşir, ilgisi eksilmez anlatılanlara karşı. Kahramanların ortak noktası acı dolu geçmiş yaşamlarıdır. Meselâ Nalan dışlandığı, ezildiği aile ortamında camın önünde sokağı seyretmekle vakit geçirir ki, kitabın adı da bu durumdan kaynaklanmaktadır.
Romanda bilgi veren ara metinler ve uzun mesajlar da dikkat çekiyor. Halkı ilgilendiren meseleler ile alt ve orta tabakalar ön plânda olduğu için de dil doğal olarak sade, açık bir üslûp söz konusu.
Dizisi çekilince kitaba olan ilgi artarak devam ediyor, darısı diğer kitaplara.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.