MARKETLERİN HAKKINDAN YERLİ ÜRÜNLER GELDİ!
Marketlerin hakkından yerli ürünler gelebilir mi deniyordu. Geldi. Hem de nasıl gelmek! Marketler baktılar ki, pabuç pahalı, fiyat etiketlerini mecburen çektiler aşağıya.
Surat-savat yüzleri beş karış olaraktan!
Eskiden dükkanlarda, “Müşteri velinimetimizdir.” diye asılı tabelalar vardı.
Yeni nesil marketler, velinimetlerin sadece yüzüne güldüler, bu işi “marketler mecburiyetinizdir” şekline dönüştürdüler.
Pandemi döneminde de vurgu üzerine vurdu yaptılar.
Birkaç kalemde indirim yapıp, diğerlerinde ayaklarını gazdan çekmediler.
Tek seçeneğiniz vardı!
Ya marketler, ya da hiç!
Fırsatçıların, fahiş market fiyatlarının önüne geçilebildi mi?
Marketler, istedikleri ürünü istedikleri fiyattan satmadılar mı?
Her şeyi çok çabuk unutuyoruz!
İki-üç bir şey aldım, 50 lira verdim, nasıl olduğunu bende anlayamadım diyen bizler değil miyiz?
O günler, o haftalar, o aylar geldi-geçti!
Kalbimizi dağladı, yaraladı, kırdı da geçti.
Unutan var, unutmuş görünen var. Böyle zamanlarda olur böyle şeyler diyenler var. Hiç olmamalıydı, hiç yaşanmamalıydı diyenler var.
İnsanımızın yaklaşımı farklı, ancak marketlere olan kırgınlığımız az uz değil.
Zor günümüzde, dar günümüzde duman etti bizi marketler, kimsenin gözünün yaşına bakmadı diyenlere marketler kulaklarını tıkamışlardı.
MARKETLER MİLLETİN PARASI VAR MI YOK MU DİNLEMEDİLER!
Yerli ürünler pazarları doldurdu, pazarlardan taştı, mahalle aralarına, yol kenarlarına kadar ulaştı.
Marketler deli-divane…
Tek şansları Pandemi dolayısıyla pazarları riskli görüp pazara gitmeyenlerdi.
Yerli üreticiler, bu seferde siz gelemiyorsanız, biz size geliriz dediler, sokak aralarında ve mahallelerde sebze ve meyvelerini satmaya başladılar.
Ne yapsın Marketler?
Fiyatlarına bakanlar, pazarda şu kadar, kapıya kadar sebze meyve getirende bu kadar, bunların fiyatlardan haberi yok mu demeye başladılar!
Ve marketler, içleri kan ağlaya ağlaya çektiler fiyatları aşağıya…
Hani ellerinden gelse var ya…
Pazarları da, Pazar harici sebze-meyve satanları da engelleyecekler!
Yerli çıkınca, piyasa neşesini bulunca, marketlerden alınması gerekenler dışında bir şey almamaya karar verenler oldu.
Marketlerin birinci sınıf diye sattığı sebze ve meyve, dışarıda daha ucuz olunca neden marketlere gelsin vatandaş!
Eskiden olsa gelirdi insanlar. Çünkü Pandemi öncesi marketler dost marketlerdi, samimi ve içten yaklaşımların adresiydi.
Pandemi dönemi pazarları ve marketler vurmuştu. Pazarlar kapanınca, marketler öne çıktı. Onlarda fırsatı ganimet bildiler.
Milletin parası var mı, yok mu dinlemediler.
KEŞKE AZICIK MÜŞTERİLERİNİ DÜŞÜNMÜŞ OLSALARDI!
Hatırlarsanız o günlerde, makarnadan bulgura, salçaya, yağlara, peynir-zeytine, sebze ve meyveye okkalı zamlar geldi.
Bunun adı fırsatçılıktır diyenleri kimse dinlemedi.
Marketlerin depoları boşaldı, şaşırdılar, sevindirik oldular, bizde ummadığımız kadar para kazandık, şu insanlara neden indirim yapmıyoruz demediler, hatta hiç düşünmediler.
Pandemi döneminin insanlara hiçte yardımcı olmayan, fahiş fiyatları sürekli dayatan, bizden başka gidecekleri yerleri mi var diye meydan okuyan marketlerin burunları yine de havada…
İçinde bulunduğumuz günler, rahat rahat gezilecek, dolaşılacak, nerede ne var diye bakılacak günler değil.
Korona, her kalabalığa merhaba diyor.
Nerede insanları toplanmış görse, adeta orada bitiyor.
“BİZDE HER GÜN PAZAR, LAKİN AZICIK PAHALI YAZAR”
Ağır geçen, sokağa çıkma yasaklarıyla dolu Pandemi günlerinde, insanların yüzünü güldürmedi marketler.
Ah aldılar, beddua aldılar!
Sanki umurlarındaydı diyebilirsiniz.
Vücut direncini ayakta tutmak adına insanların koştuğu marketler, bundan böyle pazar-mazar yok. Biz varız. “Bizde her gün Pazar, lakin azıcık pahalı yazar” dercesine, fiyatlarından taviz vermeden aylarca yürüdüler gittiler.
Bu fırsatçığın önüne geçilemedi.
Marketler bu dönemin batmayan gemisi, yarı yolda kalmayan teknesi oldular.
Ancak, bir çok insan ekmek teknesini kaybetti, dükkanını kapattı.
65 yaş ve üstü, Koronadan korunma adına evinde kaldı. Alışverişler dolaylı yollardan, marketlere yönlendi.
Marketler rakipsiz olmanın, rakipsiz kalmanın avantajıyla kelimenin tam anlamıyla şımardı!
Ne şekilde olursa olsun, bana mecbursunuz gibi bir havaya büründüler.
Sözüm ona kuruş kuruş indirim yaptılar, lira lirada zam.
Dükkanlar ve pazarlar açılmaya başlasalar da, onlar kendine gelinceye, kendini toparlayıncaya kadar hız kesmediler.
“MECBUR KALMADIKÇA MARKETLERİN ÖNÜNDEN BİLE GEÇMEM!”
Marketteki meyve sebzenin fiyakasını yerli ürünler bozdu. Ancak marketlerin deyim yerindeyse, cakalarından da, fiyakalarında taviz vermemeye çalışıyorlar.
Dimdik ayaktayız, pazarlarla istersek rekabet edebiliriz dercesine bir duruş sergiliyorlar.
Marketler, Temmuz ayı ile birlikte yerli ürünlerin pazara dolup taşmasıyla, pes ettiler.
Pazara gidemeyenler, kapılarının önüne gelen sebze ve meyve satıcılarından alışveriş yapıyorlar. Onlar dahi marketlerden ucuz.
Ancak, fırsatçılar, marketlerle yollarına devam ediyorlar.
Pazarların tek bir handikabı var, Korona.
İnsanımız maskesini takıyor düşüyor pazarın yoluna…Mecbur kalmadıkça marketlerin önünden bile geçmem diyenler var!
Pazar yerleri, neredeyse o eski günlerine yakın görüntüsüne kavuşmuş durumda. Kalabalık, mesafeye uyma görüntüleri kaybolmuş.
Yerli ürünlerin pazarlara gelmesiyle beraber, bizde, cüzdanlarımızda nefes almaya başladı diyenleri, siyasilerin, marketlerin, fırsatçılara dur demeyenlerin dinlemesi gerekiyor.
İnsanımızın hali ve ahvali ortada.
Madden ve manen ağır bir Pandemi döneminden çıktık.
Rahmetli Orhan Velinin dediği gibi, “cep delik, cepken delik, cebimde yok bir metelik” bir vaziyette insanlar.
Tek tesellimiz yerli ürünlerin bollaşması, ucuzluğu ve alabilme imkanımızın olması. Yoksa ne fırsatçının, ne de marketlerin insafı ve merhameti var!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.