Ruhun karanlıklarına bir çentik
“Maveraünnehir’den Karaorman’a Sayan Dağları’ndan Sina Çölü’ne uzanan bir coğrafyada Buhara’dan İstanbul asitanelerine, Japon mabetlerine, Ortadoğu peygamber anlatılarından 20. yüzyılın büyük kavgalarına uzanan bir coğrafya ve kültür atlasında her romanında okuru şaşırtan bir dünya kuran” Ömer F. Oyal son romanında ruhun karanlık bölgelerine çentik atıyor.
‘Gemide Yer Yok’ romanıyla ustalığına şahitlik ettiğim Oyal’ın bu romanını daha önce değerlendirmiştim. Bu yazıyı gazetemizin internet sayfasında bulabilirsiniz; https://www.pusulahaber.com.tr/gemide-yer-yok-9398yy.htm .
Bugün köşemi Ömer F. Oyal’ın yeni çıkan romanına ayırdım. “Bahara Bir Hediye” saplantının ilmek ilmek işlendiği, sıra dışı bir aşkı anlatan sürükleyici bir takıntı kitabı çünkü ve üzerinde durulmaya değer.
&&&
“Bahara Bir Hediye” bir ayrılık notuyla başlıyor; “Gidiyorum tahmin ediyorsundur… Eve ne yapılacağına siz kara verin. Sadece CD’leri kolileyip bir yerde saklarsan sevinirim. Evrakları sehpanın üzerine bıraktım. Anahtarlar su saatinin arkasında.”
Romanın kilit noktası bu notta gizli, notu okuyan Naci’nin ki, birazdan tanışacağız, nota ilk tepkisi şu şekilde; “Tahmin ediyorsundur gibi belirsiz cümleleri boşuna evirip çeviriyordum. Belirsiz cümleler anlamı değersizleştiren, dünyanın temelini oyan köstebekten farksızdılar. Firdevs’in kaçamak, çeşitli imalar ve alt anlamlar sunan, dilbilgisi kurallarını öksüz bırakan olgunlaşmamışlık belirtileriyle dolu cümleleri hiçbir çıkış sunmuyor, belirsizliği genişletmekten başka bir şeye hizmet etmiyordu.” Notumuz şimdilik kenarda dursun…
“Bahara Bir Hediye”de bireylerinin çoğu akademide çalışan bir aileye odaklanıyor Ömer F. Oyal.
Anne kendini ispatlamış, başarılı ve tanınan bir edebiyat hocası: kuralcı, dominant ve prensip sahibi. Klâsik Türk şiirine o kadar düşkün ki çok sevdiği Taşlıcalı Yahya’nın beyitlerinden mülhem iki kızına da Firdevs ve Füsun ismini koymuştur.
Kardeşlerin en büyüğü Füsun Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı, bir küçüğü Naci üniversitede tarih bölümünde hocadır, eşi de. Az önceki girişte aktardığımız notu yazan küçük kardeş Firdevs asıl kahramanımızdır, olayların tam merkezindedir. Babayı soracak olursanız, hastalıktan ölmüştür, romanın birkaç yerinde hayali çok kısa şekilde geçer.
Romanın baş kahramanlarının akademisyen olması dışında akademiden çok fazla bahsedilmiyor, sadece Naci’nin birkaç olumsuz akademi yorumu yaptığı iç sesi söz konusu. Çeşitli yerlerde geçen Klâsik Türk şiirinden örneklerin bilinçli seçildiğini anlıyoruz ki bu şiir ziyafeti romanda ara ara devam ediyor.
Firdevs’in kuralcı annesine, kendisine düşkün ağabeyi Naci’ye, sevgilisi Burak’a rağmen ortadan kaybolması ile ateşlenen merak ögesi ‘Bahara Bir Hediye’nin kilit unsuru. Roman boyunca anlatıcı konumundaki Naci’nin Firdevs’le ilgili anıları, ailenin geçmişinde yaşadıkları, aile içi muhasebeler dillendirilir. Firdevs’in nereye gittiği, geri dönüp dönmeyeceği gibi vakaya özgü bilgiler yanında edebiyatımız, aile ilişkileri gibi konularda istifade edilesi bilgiler de ediniyoruz.
Roman; Klâsik Türk şiirinin (Divan edebiyatı) zannedildiği gibi sadece muhafazakârların sahiplenemeyeceğini, belli bir kesime aitmiş gibi düşünülemeyeceğini, aktardığı (y)etkin bilgilerle somutlaştırması/ispatı noktasında da önemli. Kaldı ki klâsik şiirimize yanlış cephelerden yaklaşan, bütünüyle anla(ya)mayan ve yorumla(ya)mayanlar bu kesimden çıktı zannımca, hatta yok saymaya çalıştılar da. Bu yüzden diğer kesimde yer alan Ömer F.Oyal gibi bir yazarın klâsik edebiyatımızı konu edinen bir roman kaleme almasına şaşırmamalı kimse.
Annenin hasta yatağında dahi çalışmaktan vazgeçmeyen bir edebiyatçı olarak tasvir edilmesi, edebiyatımızın sorunlu alanlarına yönelik çalışmaları dert edinmesi, Vesiletü’n-Necat ve başka konu ve isimleri yetkin şekilde yansıtması Ömer F. Oyal’ın konunun üstesinden lâyıkıyla geldiğini gösteriyor.
&&&
Okuduğumuz kitaplar eğer hayatımıza dokunuyorsa, etrafımızda olan biteni anlamamızı sağlıyorsa, daha en önemlisi ilham veriyor, ufkumuzda yeni pencereler açıyorsa niteliklidir, okumaya değerdir.
“Bahara Bir Hediye” de evet Klâsik Türk şiirinin güzide/nadide oluşunu iyi seçilmiş beyitlerle hissettiriyor, onu yok sayanların fikirlerini çürütüyor. Öte yandan aile ilişkilerinin sağlam temellere dayalı olmadığında nelere yol açabileceğini tesirli misallerle gösteriyor.
Keşke olmasaydı diyeceğimiz bir durum da var. Bunu belirterek yazımı hitama erdireyim. Kadim kültürümüzü lâyıkıyla anlatan bir romanda keşke öze uygun doğru kelimeler tercih edilseydi…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.