Erol Sunat

Erol Sunat

2 Ekim 1187 Kudüs’ün Fethi!

2 Ekim 1187 Kudüs’ün Fethi!

Bugün 2 Ekim. Şarkın Sultanı Selahattin’in Kudüs’ü Haçlılardan geri aldığı gün. Kurtardığı gün. 2 Ekim 1187.  Üzerinden tam 833 yıl geçmiş.

Rahmetli Mehmet Akif, “Çanakkale Şehitlerine” adlı şiirinin son bölümünde bakın ne diyordu;

“Sen ki,  son ehl-i salibin kırarak savletini, / Şarkın en sevgili Sultanı Salahaddin'i, / Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran../ Sen ki, İslamı kuşatmış, boğuyorken hüsran, / O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; / Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın; / Sen ki asara gömülsen, taşacaksın.. Heyhat!/ Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat.. / Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber/ Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber...” 

Ehli salibin savletini kıran Selahattin gibi, Kılıçaslan gibi, Çanakkale’de kırıp parçalayan Çanakkale’nin

Kahramanlarına ithaf etmişti bu şiirini.

Kudüs bugün inananlara tam anlamıyla açık bir şehir değil. İsrail’in yalnızca kendinin sahip olmak istediği, kendinden başka bütün inananları mahrum bırakmak istediği bir şehir.

Kudüs, Müslümanlarında, Hristiyanlarında vazgeçemeyeceği ve vazgeçmeyeceği bir şehir. Kitabi dinler için kutsal şehir.

Müslümanların ilk kıblesi olan şehir.

Mescid-i Aksa Kudüs’te…

Kudüs’ün ilk Fatihi İkinci İslam Halifesi olan Hz. Ömer’dir.

İslam orduları Kudüs’ü kuşattığında, Kudüs’ü savunan Hristiyanlar şehri ancak Hz. Ömer’e teslim edebileceklerini söylemişlerdi.

Hz. Ömer ise beklenenin aksine şatafatlı olarak değil, oldukça mütevazi bir şekilde Kudüs’e geldi. Tarihler 638 yılını gösteriyordu.

Hz. Davud’un mihrabında dua etti. Mescid-i Aksa’da Cuma namazı kıldı. Biri Kudüslülere, biride Hristiyanlara olmak üzere iki ferman yayınladı. Yahudilerin şehirde kalmalarına müsamaha gösterildi. Kudüs Hz. Ömer’e kapılarını açan, teslim olan bir şehirdi. Hz. Ömer’de bütün inananların serbestçe inançlarını yaşamak üzere bu şehre girip çıkmasına müsaade etti. Çünkü o Adaletin simgesiydi. 1382 yıl önce Kudüs’te adaleti tesis etmiş, Kudüs tekrar inananların inançlarını yaşadığı bir şehir olmuştu.

 

HZ. ÖMER’İN YOLUNDAN GİTMEK!

Selahattin Eyyubi Kudüs’ü Haçlılardan geri aldıktan sonra ilk ne yapmıştı biliyor musunuz?

Hz. Ömer’in yolundan giderek, Yahudileri ve Hristiyanları Kudüs’e tekrar davet etmişti.

Osmanlı’da Yavuz Sultan Selim, Kudüs’ü aldığında, Kudüs’te ibadet etmek isteyen herkese Kudüs’ü açmıştı.

Haçlılar ise kendilerinden başka hiç kimseye hayat hakkı tanımazken, bugün İsrail aynen Haçlılar gibi davranmaktan kendini alamıyor.

Üstelik tarih boyunca bölgenin gerçek Fatihleri tarafından destek ve yardım görmelerine rağmen.

Bölgenin gerçek Fatihleri denildiğinde ise tereddütsüz Hz. Ömer, Selahattin Eyyubi ve Yavuz Sultan Selim akla gelir.

Kudüs inananlara tam anlamıyla açık bir şehir değil. İsrail’in sahip olmak istediği, kendinden başka bütün inananları mahrum bırakmak istediği şehir.

Kudüs, Müslümanlarında, Hristiyanlarında vazgeçemeyeceği bir şehir. Kitabi dinler için kutsal bir şehir. Kudüs’ün ziyaretini zorlaştırmanın bugüne kadar kimseye faydası olduğu görülmedi. Kim zorlaştırdıysa faturasını ağır ödedi. Şehir elinden kayıp gitti!

 

HİLAL VE SALİP’İN MÜCADELESİ!

Papa II. Urban 25 Kasım 1095 günü Clermont Konsili'nde "Kutsal Toprakları Müslümanlardan kurtarmak" çağrısı yaptı. Bu çağrı Avrupa’nın her tarafında yankılandı. Yaklaşık bir yıl, Haçlı seferi için asker toplandı. Papalık, Kudüs’ü kurtarmak için bu sefere katılacak olanlara cennet vaat etti.

Bu seferlere katılan Hıristiyanlar, sefere çıkarlarken göğüslerine ve kalkanlarına, seferden dönerlerken de sırtlarına kırmızı birer haç işareti koymuşlardı. Bu yüzden kendilerine Haçlı denmişti.

Hocalarımız bu mücadeleye Hilal ve Salip’in mücadelesi derler ve konuyu öyle anlatırlardı. "Salip" haç demek olunca. Hilalle salip mücadelesi, hilalle haçın yâni İslâm’la Hıristiyanlığın mücadelesi olarak kabul gördü ve öyle anlatıldı, öyle aktarıldı.

Bizans, Türklere kaybettiği ve Türklerin elinde olan Bizans şehirlerini kurtarma ümidine düştü. Haçlı ordularıyla bu türden anlaşmalar dahi yaptı.

Yoksul Gotye isimli bir şövalye ve Fransız Papaz Piyer Lermit topladıkları yaklaşık 100 bin kişilik bir çapulcu sürüsüyle Kudüse doğru yürüdüler. Her yeri yağmalayarak İstanbul yakınlarına geldiler. Bizans İmparatoru Aleksi Komnenos bu orduyu acele Anadolu’ya geçirdi. İznik önlerinde bunları karşılayan I. Kılıçaslan bu ordunun tamamını kılıçtan geçirdi. Yoksul Gotye öldü, Piyer Lermit canını zor kurtardı.

 

HAÇLILARIN KUDÜS’Ü ALMASI VE KATLİAMLARI!

Esas Haçlı ordusu arkadan geliyordu. Avrupalı asillerin Baronların, Kontların ve Düklerin komuta ettiği Haçlı ordusu, ağır zırhlı hayatı savaşlarda geçmiş askerlerden kuruluydu. Selçuklu okları, bu kalın zırhlara işlemiyordu.

Godfrey de Bouillon bu ordunun başındaydı. Bu savaşa Baronların Haçlı seferide denmişti.

Avrupa üzerinden ve Balkanlardan yürüdüler, Bizans gemileriyle Anadolu'ya geçtiler. Anadolu Selçuklu Devleti ve hükümdarı Kılıç Arslan elinde bulunan topraklara geçerek Antakya'ya vardılar. Antakya’yı kuşatıp aldıktan sonra, burada bir Haçlı Dükalığı kurduktan sonra  Suriye ve Lübnan üzerinden Filistin'e ve Kudüs'e vardılar. Deniz yoluyla gelen Cenevizlilerinde yardımıyla yola çıktıktan yaklaşık üç yıl sonra Kudüs’ü kuşattılar.

Kudüs’ü savunan Fatımi komutanı İftikar el-Devle, Kendisine ve ordusuna dokunulmaması şartıyla şehri teslim etme kararı verdi. Ona ve ordusuna dokunmayan Haçlılar, 15 Temmuz 1099 tarihinde Kudüs’e girdiler.

Tarihin görüp görebileceği en büyük katliamını Kudüs’te yaptılar. Kudüs’ü alan Haçlılar, Haçlı kaynaklarına göre 70 binden fazla insanı din, millet ve milliyet fark etmeksizin katletmişlerdi. Atlarımızın dizkapaklarına kadar bir kan gölünde dolaşıyoruz diye de övünmüşler ve Haçlı tarihçileri bunları kaydetmişlerdi.  Bu olay sonrasında Haçlılar Antakya gibi, Urfa gibi şehirlerde kurdukları Haçlı Kontluklarıyla bölgedeki hakimiyetlerini pekiştirmişlerdi.

 

KUDÜS, SELAHATTİN VE KILIÇASLAN!

Haçlı seferlerini Anadolu’da karşılayan, Kudüs’e kalkan olan, Kudüs’e askeri güç desteğinin ciddi olarak önünü kesen, ilk üç Haçlı seferinde Anadolu’yu Haçlılara mezar eden, Nurettin Mahmut Zengi ve onun halefi olan Selahattin Eyyubi’nin işini kolaylaştıran, Kudüs’ün Haçlılardan geri alınmasında en büyük pay Türkiye Selçuklu devletine aittir.

Eğer o tarihlerde Birinci Kılıçaslan, Sultan Mesud ve İkinci Kılıçaslan Haçlı ordularını Anadolu’da durdurmasalardı. Devrinin en azametli, en büyük Haçlı orduları hiçbir engel olmaksızın Anadolu’yu kolayca geçecek ve Ortadoğu’da almadıkları şehir ve kale kalmayacaktı. Böyle güçlü orduların karşısında Türklerden başka durabilecek bir güç yoktu.  

Haçlı seferleri sonrasında bölgede kurulan Haçlı Kontluklarıyla en büyük savaşı ise Nurettin Mahmut Zengi verdi. Urfa’yı Haçlılardan geri aldı. Nurettin, Büyük Selçukluların Halep Atabeyi idi. Bölgede Fatımiler vardı.  Ancak, Ortadoğu’da birlik ve beraberlik yoktu. Nurettin Mahmut Zengi önce bunun tesisi yönünde çalışmalar yaptı.

Halefi olan Selahattin, çok zeki, akıllı, tedbirli ve savaş dâhisi bir hükümdardı. Bölgeyi Mısır dahil oldukça iyi tanıyordu. Hasta olan son Kudüs Kralıyla anlaşma yaptı. Ancak düşmanca tavırlardan kaçınmayan Haçlı asillerinin yaptıklarını da affetmedi.

3-4 Temmuz 1187’de ki Hittin savaşında öyle bir zafer kazandı ki, Kudüs Kralı Guy de Lusignan esir alındı. Serbest bırakılan hasta Kral kısa bir süre sonra yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak öldü.

Selahattin, 20 Eylül 1187’de Kudüs’ü kuşattı. Kudüs’ü, İbelinli Balian savunuyordu. Kudüs’e hiçbir yerden destek gelmedi. Balian adamlarına dokunulmaması şartıyla şehri teslim etti.

Tarih 2 Ekim 1187 idi. Bu tarih aynı zamanda, Kudüs’ün, Haçlılar tarafından alındıktan tam 88 yıl sonra kurtarıldığı gün olmuştu.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR