Geldik bir 8 Mart’a daha!
Bugün Mart’ın sekizi, Kadınlar günü! Yine sıradan, yine sıradanlaşan, yine yeknesak, yine bilinen kelime ve cümlelerin söylenip durduğu, aynı telden çalan mesajların verileceği bir gün…
Çünkü, gündem yine kadınlar değil! Gündemde savaş var, ekonomi var. Çiçek yağı var, buğday var, doğalgaz var, elektrik faturaları var, virüs ve varyantları var! Hatta seçim var!
Ancak kadınlara teselli babından geçtiğimiz aydan bugüne dillendirilen iyi halle ilgili bir çalışma var!
Neydi o çalışma?
“Kravat taktı, boynunu büktü, saçını, sakalını kesti, bıyığını düzeltti, kılık kıyafeti düzgün diye iyi halden salınan canilerin katlettiği, hayatını söndürdüğü kadınları, bundan sonra korumak adına, iyi halden serbest kalma, serbest bırakılmaya yeni düzenlemelerin yapılacağı”
Kadına karşı işlenen kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet ve işkence suçlarında cezaların artırılacağını ile ilgili paketin bugün Meclise sunulabileceği…
Keşke o karar bugün çıkarılıp kadınlara müjde diye verilebilseydi!
Kadınlara lazım olan, şart olan, olmazsa olmaz olan iyi haller ise yine ortada yok! Var olanların geri alınması da cabası!
Vuslat her daim bir başka bahara kalmak ve aktarılmak zorunda mı?
Ne yapalım yani, gündem yoğun, gündem karışık, gündem acil, kadınlarda talihine küssün denilir gibi bir gün! Kadınlar o kadar çok talihlerine küstüler ki….
Bugün kadınlardan daha önemli bir gündemimiz yoktur diye bir gün yaşayacaklar mı kadınlar?
Var mı böyle bir ihtimal?
*****
Yıl içinde dile getirdiğimiz sorunların hangisi çözüldü, hangisi için adım atıldı. Ne yapıldı, ne yaptınız dediklerinde var mı bir cevabı olan?
Vaat yağmurlarıyla sırılsıklam ıslanıp durmaya devam mı etsinler?
Kadınlar için iyi hal, kadın cinayetlerinin sona ermesi. Aldıkları uzaklaştırma kararına rağmen onlara el uzatmaya yeltenenlerin elinin kırılması. Sokak ortasında, cadde ortasında darp edilmelerinin, bıçaklanmalarının, ağır hakaretlere uğramalarına engel olunması ve bu insanlık dışı hadiselerin sonlandırılması!
Tacize ve tecavüze uğradıklarında bu filleri işleyenlerin bir daha bu işlere yeltenemeyecek ölçüde cezalarla cezalandırılması! 8 Mart, bu türden müjdelerin verilebildiği, açıklandığı bir gün olamaz mıydı? Kadınlar günü, bayrama dönüşemez miydi?
Türk kadınları hak elde etmiyorlar, ellerindeki hakları kaybetmeye devam ediyorlar! Ölmeye devam, dövülmeye, sövülmeye, bıçaklanmaya, kurşunlanmaya devam.
Ölen sadece onlar değil, adalet ölüyor, insanlık ölüyor, vicdan ölüyor, merhamet ölüyor, hoşgörü ve sevgi ölüyor!
Var mı bu hasletlerden kapak kaldıran, bizde ne yapıyoruz, diyen diyebilen!
Kadınları neden anlayamadığımızı, neden anlamak istemediğimizi bir türlü açıklayamıyoruz. Kaçamak ve açıklama ihtiyacı her halinden belli olan ifadelerin ardına sığınmakta artık bir işe yaramıyor.
Anamız, bacımız, kız kardeşimiz edebiyatı da miadını çoktan doldurdu!
*****
Kadın hakları noktasında atılan en son adım” İyi hal” üzerine…İlgili paket hayata geçtiğinde kadınları öldürenler, yaralayanlar, tecavüz edenler, tehdit edenler iyi halden dışarıya çıkamayacaklar!
Yeterli mi? Değil!
Kadınların halinin iyi olması noktasında ne yaptık ne yapıldı? Asıl önemli olan burası!
Kadın cinayetleri, tehditleri, tecavüzleri, hayatlarının cehenneme çevrilmesi devam ediyor.
Kadın haklarını bir türlü istenilen seviyeye eriştirmedik! Kadınlar gününü, kadınlara verilen müjdelere dönüştüremedik! Kadına uzanan elleri kıramadık! Töre cinayetlerine engel olamadık!
İnsanı yaşatmak, kadınlarımızı, kızlarımızı yaşatmak konusunu bir türlü gündeme getiremedik!
Kadınlara karşı olan sorumluluklarımızı yerine getirmekte her defasında geç kaldık!
İstanbul sözleşmesini kaldırdık! Kaldırınca kadın cinayetleri bitti mi?
Hani onun yerine çalışmalar yapacaktık, kadınlar mağdur olmayacaktı, korunacaktı.
Kadın cinayetlerinin sayısını unuttuk!
İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın düsturuyla devlet kurmuş, devlet olmuş, kadına çağdaş ülkelerin her birinden önce hakkını teslim etmiş olan Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, kadınlarla ilgili atacağı adımlarda tereddüt etmemeli! Kadınları yaşatmayı, korumayı birinci önceliği olarak görmeli ve o yoldan yürümeli!
*****
Boşandığı kadını, bir şekilde ayrıldığı kadını-kızı kendi malı gibi, kendini onun sahibi gibi görme hastalığına karşı bugüne kadar alamadığımız tedbirler, çıkaramadığımız yasalar kadınları savunmasız, kolu-kanadı kırık bir şekilde bırakmaya devam ediyor.
Kadına uygulanan şiddet, aile içi baskı ve tehdit, taciz ve tecavüz gibi kabullenilmesi imkansız fiil ve davranışları işleyenlerin alacağı cezalar, öylesi caydırıcı ve ağır olmalıdır ki, bu işe tevessül edecek olanlar elini kaldırırken bir değil bin defa düşünebilsinler!
Kadın hakları konusunda, bugün geldiğimiz nokta bir türlü gerçekleşmeyen vaatlere yeni mazeret ve gerekçeler bulmaktan başka bir şey değil!
Kadınlara destek olma babında ki iyi hal, kadınları teselli etmekten ileriye gidemeyecek bir hal!
Anadolu, boşadığın kadının topuğuna bakmayacaksın diye bir düstur geliştirmiş. Bu düsturun çiğnendiğini görüyoruz. Evlenmek nasıl bir haksa, boşanmakta haktır. Yeniden evlenmekte.
Kadınların iyi hale, iyileştirilmiş hale, yasalara ve düzenlemelere ihtiyacı var.
Hem de lafları eğip bükmeden, ötelemeden, bir yığın gerekçeyi ardı ardına dizmeden.
Kadın hakları, seçim kadar, geçim kadar, seçim kavgaları kadar ve onlardan çok daha fazla önemlidir.
Türk siyaseti ve demokrasisi, kadınlara verilmesi gereken hakların neden bu kadar geciktiğini hiç mi düşünmedi? Düşünmüyor mu? Ne zaman düşünecek? gibi sorular soran kadınlara cevap verebilecek olan varsa buyursun versin, söz onun, kürsü onun!
*****
Öldürülen, taciz edilen, tecavüze uğrayan, aile içi şiddete maruz kalan kadınların vebalini “-ecek” ve
“-acak” dolu cümlelerle taşırım, taşıyorum diyen varsa buyursun taşısın!
Kadınlara, 8 Mart diye bir günlüğüne, bir gün için söylenen tatlı sözcükler, övgüler, verilen güller ve karanfiller bu vebalin üzerini kapatamaz!
Teselli de edemez!
Rahmetli, Orhan Veli’ye nazire yapacak olursak eğer;
Neler yapmadık şu kadınlar için?
Onlar öldü, onlar tacize ve tecavüze uğradı!
Kurşunlandı, sokak ortasında bıçaklandı, hakarete uğradı, sövüldü, dövüldü.
Biz ise;
Anamız dedik, karımız dedik, bacımız dedik, kızımız dedik! Ah dedik, vah dedik! Olanı-biteni sadece seyrettik! Dünya kadar nutuk çektik, laf söyledik! Hak dedik, hukuk dedik, yasa dedik, öteledikçe öteledik! Ve geldik bir 8 Mart’a daha!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.