Lafla kırdık enflasyonun belini!
Elimize bir geçse kemiklerini kıracağız. Kimin mi? Kimin olacak canım enflasyonun elbet!
Enflasyon toplamış başına varyantlarını, her yerde halay çekiyor!
Anlaşılan o ki enflasyona laf haricinde gücümüz yetmiyor!
Kulakları duysun diye söylemediğimiz laf yok!
Enflasyon ne dense, ne yapılsa korkmuyor!
Ben korkacağıma siz korkun diye de haber gönderiyor hepimize
Benimle iyi geçinin ha…diye de aba altından sopa gösterdiğine şahit olanlar var!
İşine yarayacak ne kadar argüman varsa ortaya sürmüş vaziyette!
Bıçak kemiğe dayandı, hata kemiği kesti diyenleri dinliyor mu?
Acıyor mu?
Geri adım atma gibi bir incelik yapabilir mi?
Söz konusu bile değil!
Öyle olunca da, siyaset ve tencere karşı karşıya geliyor!
Vatandaşın baktığı pencere, yanan bir mutfak ve dert kaynayan tencere!
Siyaset tencereye nasıl sığsın?
Enflasyonun beli lafla kırılmaya devam edilirse, tencere 8-9 şiddetinde deprem olur, ne varsa yıkar geçer diyenleri duyan var mı?
Manzaraya bakarsanız, kırmak kelimesi üzerine yapılan edebiyat yeterli görülüyor!
Vatandaş için, onun hayrı için dönmeyen çarklar, döner dönmesine de, yanmaz denilen yanar, batmaz denilen batar!
*****
Söylenenlere ve suçlamalara bakılırsa;
Hayat pahalılığı onun suçu!
Zamlar onun suçu!
Fahiş fiyatlar onun suçu!
Ortaya çıkan rakamlar onun suçu!
İşsizlik, iş arayanların hayal kırıklığı, asgari ücret, emeklinin perişan hali, onun suçu.!
Elimize bir geçirsek, boynunu kıracağız alçağın!
Hatta onunla kalmayacak, belini kıracağız!
Niyetlendik bir kere!
Fena kızdık! Öfkelendik!
Önümüzde hiçbir şey duramaz artık!
Böyle bir şeyler dedik mi dedik! Söyledik mi söyledik!
Haber gönderdik mi, gönderdik!
Bundan sonrasını biz değil o düşünsün artık!
O da düşünmez olur muyum dedi, düşündüm dedi, bıyık altından kıs-kıs güldü! Neden güldüğünü anlayıncaya kadar, birde baktık ki Üsküdar’da sabah olmuş!
*****
İşin garibi, enflasyon dediğimiz yere geliyor mu?
Gelmiyor!
Çık ortaya dediğimizde çıkıyor mu?
Ne gezer?
Kaçak güreşiyor!
Çıksa ortaya ağzını burnunu kıracağız, dağıtacağız, Çarşamba pazarına dönecek kaşı gözü, yüzü!
Anasından emdiği süt burnundan gelecek!
Aha şuraya yazıyoruz!
Ne enflasyonmuş arkadaş!
Tatlılıkla dur dedik!
Yapma dedik!
Etme dedik!
Kafamızı bozma dedik!
Dinlemedi!
Gözümüzü boyamaya kalktı!
Biz kül yutar mıyız?
Yutmadık tabi! Yutmadık amma, hapı yutan biz olduk her zaman olduğu gibi!
*****
Bazılarımız azıcık suyuna gidelim, bu işi güzellikle çözelim, arada kavga niza olmasın dediler!
Pek bi münasip dedik!
İkna yoluna gidelim, neden ikna olmasın ki dedik!
Ardından da;
Bak canım dedik!
Bak güzelim dedik!
Bak güzel kardeşim dedik!
Canım benim dedik!
Gözümün nuru enflasyon dedik!
Dur gayrı!
Söz dinle!
Ne mi yaptı?
Olur dedi, tamam dedi, anladım dedi, siz merak etmeyin dedi.
Sonra yine bildiğini okumaya devam etti!
Enflasyonla mücadele konusunda ne yapıldı, ne yapılıyor diye soru soran sorana!
İki lafın belini kırdık kırmasına da, işin kırılmak tarafı nedense hep bize kaldı! Biz kırıldık, biz üzüldük, biz kahrolduk! Enflasyona gelince, o sapasağlam, neşesi yerinde!
*****
Biz mağdur olan tarafta olanlarız, lafın beli yerine kırılmadık yeri kalmayanlarız!
İki lafın belini kırarken keşke rahata erebilseydik!
Keşke derinden bir oh çekebilseydik!
Ne diyordu Yunus Emre;
“Biz kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi / Elin yüzün yumaz değil”
Gönlümüz sayısız kez kırıldı! Yaşadığımız hayal kırıklıklarının haddi hesabı yok!
Dost bildiklerimiz, bizi anlar dediklerimiz…Bizim arkamızda durduklarına inandıklarımız…Sonuna kadar güvendiklerimiz çok ama çok kırdı bizi!
Lafla kırdık enflasyonun belini, hâlâ lafla kırıyoruz boynunu, belini, ayağını, elini! Sonra dönüp birde kendimize bakıyoruz ki, kırılmadık tek bir yerimiz kalmamış!
Ne dersiniz bu gidişle enflasyonun boynu, beli kırılabilir mi?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.