Erol Sunat

Erol Sunat

Yangın Hikayesi

Yangın Hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde ormanlarıyla meşhur bir şehir varmış. Şehir bağlık, bahçelik ve ormanlıkmış. Ormanlarda öyle ağaçlar varmış ki kimin diktiğini, kaç yaşlarında olduğunu bilende yokmuş, duyanda…

Bu ormanlar hakkında hikayelerde çokmuş, efsanelerde…

Şehri çevreleyen surların önünde oldukça geniş su dolu hendekler varmış. Hiç kimse bu kadar geniş mesafeli su dolu hendeklerin neden kazıldığını, neden şehri bu şekilde çevrelediğine akıl sır erdiremezmiş.

Ormanın içinde köyler ve kasabalar varmış. Şehrin eteklerinde yer aldığı dağlar, o dağlara ulaşan tepeler ormanmış hep.

Şehre orman şehri diyenler dahi varmış.

Memleketin Sultanı, o şehre ormandan anlayan, ağaçları seven, ormanda yaşayanları korumayı ve kollamayı kendi hayatından önce gören Vali Paşalar gönderirmiş.

O altın kalpli Sultan gün gelip vefat ettiğinde, iki oğlu arasında taht kavgaları çıkmış. Sonunda büyük oğul devlet ricalinin kendi yanında yer almasıyla kardeşini yenmiş ve Sultanlığını ilan etmiş. Savaşı kaybeden küçük kardeş ağabeyinin elini öperek onun Sultanlığını kabul etmiş görünse de, çekilmiş konağına, kendince ince hesaplar yapmaya başlamış.

Şehzadenin has adamlarından birisi, Şehzadem demiş, Orman şehrinin Vali Paşası sizi sever de sayar da, aynı zamanda sizin kılıç hocanızdı. Gelin onu bir ziyaret edelim.

Hem tebdili mekan iyidir. Hem de ne yapacağınıza orada, gözden uzak bir biçimde karar verirsiniz. Vali Paşa isabetli görüşlere sahiptir. Vezir olacak adamdı amma, rahmetli Sultan babanız, onu özellikle orman şehrine gönderdi ki, gözden de ırak olsun, gönülden de ırak olsun dedi anlaşılan.

Şehzade teklifin yerinde demiş, burada ne yapsak bizi bir duyan olur, orası oyun kurmak için tamda biçilmiş kaftan.

Genç Sultan, kardeşinin bu niyetini neredeyse anında öğrenmiş. Gece yarısı özel bir ulak, Sultanın fermanıyla birlikte, Orman şehrine doğru yola çıkmış.

Şehzade ertesi gün kendinden emin olarak, Sultan Ağabeyinden izinde alarak, orman şehrine doğru öğleden sonra yola çıkmış.

Ertesi gün akşam üstüne doğru kafile orman şehrinin surlarından içeriye girmişler. Vali Paşa Şehzadeyi büyük bir kalabalıkla karşılamış. Ortalık bayram günü gibiymiş. Şehzade ve maiyeti için büyük bir konak hazırlatmış. Şehzade bu karşılamadan çok memnun kalmış. Yakın adamları, Şehzadem demişler, biz Vali Paşa sizin yanınızda demiştik, göreceksiniz, çok yakın bir zamanda sizi yeni Sultanımız olarak selamlayacağız. 

Aradan bir hafta kadar geçmiş. Şehzade Vali Paşayı çağırtmış. Yanında en güvendiği dört adamı da varmış. Paşam demiş, sen benim aynı zamanda Hocamsın. Olayları biliyorsun. Senin benim yanımda olduğundan eminim. Benim orman şehrinden Payitahta yürümem ve hakkım olan Sultanlığı geri almam lazım. Bunun için gerekli gördüğüm her şeyi gözümü kırpmadan yapacağımdan da kimsenin şüphesi olmasın.

Vali Paşa, Şehzadem demiş, ne yapmayı düşünüyorsunuz. Söyleyin ki, ben de size elimden ne geliyorsa yardımcı olayım.

Şehzadenin neşesi yerine gelmiş. Paşam demiş, sen beni bugün çok mutlu ettin. Sultan olduğumda Vezirim sensin. Görmüş olduğun bu has adamlarım da bu düşüncemi bilirler

Sonra da , Paşa demiş öyle bir şey yapmalıyız ki, Payitahtın dikkati buraya toplansın. Bizde bu karışıklıkta Payitahtın altını üstüne getirelim.

Şehzadenin adamlarından biri, Şehzadem demiş izniniz olursa ne yapılacağını Vali Paşaya anlatayım mı?

Tabi demiş, anlat…

Şehzadenin adamı, Paşam demiş, şehrin ormanlarından bir kısmını ateşe vereceğiz, bu yangın değil Payitahtı, memleketi ayağa kaldıracak, onlar ormanları kurtarmaya kalkarken, bizlerde Şehzademin hakkı olan Sultanlığı geri alacağız. Şehzadem için üç-beş ağaç yanmış çok mu?  Sonra gelir yanan ağaçların yerine yenilerini dikeriz.

Vali Paşa olmaz demiş. Ormanların yakılmasına müsaadem yoktur. Şehzadem için canım feda, ancak, ormanı yakanı, yakarım.

Şehzade anlaşıldı Paşa demiş, sen bizim niyetimizin ne kadar ciddi olduğunu anlayamadın. Alın şunu karşımdan demiş, atın zindana, şehrin kapısını da açın bana bağlı birlikler şehre girsin.

Vali Paşa’yı atmışlar zindana…Şehzadeye bağlı birliklerin bir kısmı şehre girip, şehri işgal etmişler. Şehzadenin has adamları yanlarına bazı askerleri de alarak ormanları ateşe vermek için hazırlık yapmaya başlamışlar.

Zindana atılan Vali Paşa’nın yanına gelen Zindancı başı, Paşam demiş, biz senin yanındayız, zindanda olan yüz kadar adamda senin yanında. Bu zindanda gizli bir tünel var. Doğruca ormana çıkar. Sen bu adamlardan elli kadarını al, bu adamların yolunu kes.

Vali Paşa, mahkumlara dinleyin beni demiş, bu mesele bitsin, size söz hepinizi affedeceğim. Yalnız bana yardım edeceksiniz. Zindandakiler söz Paşam demişler. Vali Paşa, gizli tünelden elli kadar adamla birlikte ormana ulaşmış. İnsanları uyarmaya, köyleri boşaltmaya çalışmışlar.

Bu arada, Şehzadenin adamları bayağı yüksek bir tepeyi ateşe vermişler. Ortalığı kör dumanlar kaplamış. Rüzgarın da etkisiyle yangın büyümüş, haberi Payitahta varmış…

Dumandan ateşten börtü-böcek yanmış, kuşlar yanmış, tavşanlar, tilkiler, ceylanlar yanmış. Köyler yanmış, kasabalar alev almış.

Şehzade ve askerleri tam da zamanıdır diyerek kaleden çıkmışlar. Onlar dışarıya çıkar çıkmaz Zindancı başı ve Sultanın gönderdiği adamlar şehrin kapılarını kapatmışlar.

Şehzade ormanlarla kaplı yollarda ilerlerken, alevler önünü kesmeye başlamış. Ne yaptıysa bir türlü ateş çemberinden kurtulamıyormuş. Onu teşvik eden adamları, ateşleri engellemek için öyle çalışmışlar ki, alevler Şehzadenin gözleri önünde onları yutmuş.

Şehzade adamlarına geri dönme emri vermiş.

Geri dönmesine geri dönmüşler ama, alevler ve duman şehrin girişini de kaplamış.  Şehzade, kaleye varmamız lazım diyormuş, bana kaleye ulaşacak bir yol bulun.

Alevler Şehzade ve adamlarını sarıp sarmalamış, içlerinden bir tek kişi dahi sağ kurtulamamış.

Bu olaydan birkaç saat kadar sonra, öyle bir yağmur yağmaya başlamış ki, adeta gökyüzünden kova kova su boşalıyormuş. Yangın sönmüş. Vali Paşa adamlarıyla birlikte, köylere ulaşmış, kasabalara ulaşmış. Vali Paşayı yanlarında görenler ona katılmışlar, insanları ve hayvanları hep birlikte kurtarmaya başlamışlar.

Bu arada, Zindancı başı Vali Paşayı bulmuş, Paşam demiş, Şehzade ve adamları ormana ettiklerinin cezasını buldular, cayır cayır yandılar.  Sultanımız geldi seni bekler.

Vali Paşa, yüzü gözü is duman içinde, Şehrin içinde bekleyen Sultanın yanına varmış. Yanında zindan mahkumları da varmış.

Sultan, her şeyi Zindancı başı dan dinledim demiş. Bu mahkumların hepsini bağışlıyorum. Seni de sadakatin ve bu şehre olan sevgin nedeniyle kendime Vezir eyledim.

Vali Paşa beni bağışlayın Sultanım demiş, bu şehrin yaralarını sarmadan, hiçbir görevi kabul edemem.

Sultan senden duymak istediğimde buydu demiş. Sen benim Vezirimsin. Bu şehrin yaralarını sar, insanların ne derdi, ne sıkıntısı varsa, Sultanlığımın hazinesi emrinde…Bana senin gibi bu memleketi seven, bu memleketin ormanlarına, taşına, toprağına, kurduna kuşuna sahip çıkan insan lazım.

Ne zaman işini bitirdin o zaman Payitahta çık gel, senin gibi birini de buraya Vali Paşa olarak görevlendirmeyi de sana bırakıyorum.

Şehir şehire, orman ormana, yangın yangına, Sultan Sultana, Şehzade Şehzadeye, Vali Paşa Vali Paşaya, Zindancı başı Zindancı başına benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR