Halay Çekmeyen Korona Olsun!
Hepimiz bir alem olduk. Temennilerimiz dahi değişti. Hatta öyle oldu ki, hiçte hoş olmayan temennilerde bulunmaya başladık.
Güneydoğu illerimizden birinde düğün var.
Oraların düğünü halay çekmeden olmaz. Halay çekilecek çekilmesine de, şehir en fazla korona vakası ile adı anılan şehirlerden biri.
Halay çekelim mi, çekmeyelim mi, diye tereddüt geçirenler olunca, orkestranın şefi kapmış mikrofonu.
Ne demiş biliyor musunuz?
Halay çekmeyen Korona olsun!
Bu kadarına da pes doğrusu.
O öyle deyince insanlar sizce vazgeçmiş midir?
Ne gezer…
Gelin ve damat başta olmak üzere, halaya devam…
Korona bizim bu türden düğün oyunlarımızdan tartışmasız en çok halayı seviyor!
İstanbul’dan Hakkari’ye kadar halay çekiyoruz…
Korona’da her halayın içinde…
Sonra Korona patladı…Kabakta halayın başında patladı tabi ki…
Halayın ne suçu var diyeceksiniz?
Halay çekmeyen Korona olsun diyen mi suçlu, düğünlerin vazgeçilmezi olan halay mı?
DÜĞÜNLER, KORONA’YA EN FAZLA DAVETİYE ÇIKARAN MERASİMLER
Korona düğünlere engel olmasına, engel değil amma, düğünlerde kantarın topuzunu kaçırmaya da bayağı bir meyilliyiz.
Az bir kalabalıkla düğün yapın tavsiyeleri bizi kesmedi.
Pilav dökemedik…Kimseyi çağıramadık…Öksüz çocuğun düğünü gibi oldu.
Biz bu düğünden yeminle hiçbir şey anlamadık.
Ben bizim akrabaların ıcığına-cıcığına çeyrek taktıydım.
İsmi lazım değil, en yakınımız, gelmek isterdim amma, Korona var demiş, bir zarfın içine 200 lira koymuş göndermiş!
Böyle akrabalık olur mu? Böyle insanlık olur mu?
50 kişi çağırdık…
Ne oldu?
On beş kişi geldi…Birde ne diyorlar? Bir saatte bu iş bitsin…
Gelinle damat, salona gelirken, nikah memurunun karşısında yerini alırken evet derken dolar zaten o bir saat.
Gördüğünüz gibi, insanımız henüz işin vahametini, boyutlarını anlamak istemiyor.
Düğün yapacaksan bu şartlarda yapacaksın! Kim geldi, kim gitti, kim ne taktı, takmadı bakmayacaksın!
Düğünler, Korona’ya en fazla davetiye çıkaran merasimler. Halay çekenler, dans edenler, maske takmayanlar, sosyal mesafeyi sıfırlayanlar.
El öptürenler, sarılanlar, uzaktan uzağa hayırlı olsun, mübarek olsun demeyi içine sindiremeyenler, Koronalı bir dönemden geçtiğimizi bir anda unutuyorlar. Yokmuş gibi davranıyorlar.
Ondan sonra da, düğüne gelenlerin yarısı virüsle tanışıyor. Pozitif çıkıyor.
İş işten geçtikten sonra, hiçbir ikazla aldırmayıp Koronanın pençesine düşen insanların ilk cümleleri hep keşke diye başlıyor..
KORONA TAZİYE EVLERİNDE, KAPILARDA KARŞILIYOR!
Cenazeler, taziyeler ve taziye evleri bir başka handikabımız. Taziyeye gitmeyin, telefonla arayın. Cenazelere en yakınların dışında kimse katılmasın, 65 yaş ve üstü olanlar biliyorsunuz, bunlardan da men edildi.
Dinleyen var mı?
Benim cenazeme gelmediler!
Taziye diye bir telefonla yarım ağızla geçirdiler diye konuşan insanımız, içinden geçtiğimiz Koronalı günleri hesaba katmıyor.
Onun derdi başka…
Ben onların düğününe-derneğine cenazesine koştum. Anam öldü o arkadaşlardan, komşulardan kimse yok! Zaman kim geldi, kim gelmedi diye çetele tutacak zaman değil!
Cenazeler, taziye evleri, taziye için evlere gitmeler, Koronayı bulaştıran ve yaygınlaştıran sebepler olarak en ön sıradalar.
Lakin, bizim derdimiz o değil…
Kimler vardı, kimler geldi, kim başsağlığı diledi
Kim telefonla aradı. Kim bir hafta sonra uzaktan başınız sağ olsun dedi.
Bizim derdimiz o…
KORONA ŞEHRİN SOKAKLARINI VE PARKLARINI MESKEN EYLEDİ
Büyük şehirlerimizin sokak araları tam Koronalık. Ağabeyleri, Amcaları önden göndermiş ablalar, teyzeler sokaklarda kadın kadına muhabbetten kendilerini alamıyorlar.
Maske yok, mesafe sıfır.
Termoslar sağ olsun çaylar geliyor, pasta börek faslı zaten eksik değil. Evlerde oturamadık, açık havada bir şey olmaz mantığı ile apartmanın hanımları, kadınları her gün kapı önündeler.
Lafların beli kırılıyor kırılmasına da, Koronanın belini kırmaya, tedbir almaya hiç kimsenin niyeti yok!
Yalandan kim ölmüş babından oğlan izin vermiyor ama ben yine de geldim diyenler…
Kız telefonla günde on kere arıyor diyenlerde tam kadro oradalar.
Kimi de, gelin korona var diye oğlanı salmıyor,
Kızın işi başından aşkın, ben de sıkıldım bunaldım, attım kendimi dışarı, oh be dünya varmış deyiveriyorlar.
Dünya var, var olmasına da, Koronada pusuya yatmış bekliyor.
Aldıran var mı? Maalesef…
Mahalle parklarımız halen bildiğiniz gibi, kimsenin evine gitmeye, tedbirlere uymaya çalışma gibi bir derdi yok.
Sarmalar, biber dolmaları, kısır, revani, ev baklavası, tulumba tatlısı ne arasanız mevcut.
Park muhabbetinde de maskeler ya çene altında, ya hiç yok
Mesafe laflar ortaya düşsün mukabili kaybolmuş hallerde..
Korona nerede derseniz?
Laf dinlemeye gelmiş insanlar misali, sessiz sedasız ortalarına oturmuş dinlemede.
DURUMUMUZU SAKLAMA HUYUMUZ EVLERE ŞENLİK!
14 günlük süreyi evinde tamamla diye evlerine gönderilenler var ya. Çoğu bir alem. Evlerine gönderilenler, iki gün sonra sokaktalar, çarşı-pazardalar. Çay-kahve içmeye değişik mekanlarda takılıyorlar. Bunaldım diyen, sıkıldım diyen, dayanamadım diyen atıyor kendini dışarı.
Birde durumumuzu saklama huyumuz var.
Bir şey olmadı ki…
Akşama kadar her yeri dolaştım, Pazar alışverişini yaptım. Eve yakın bir kafede de bir yorgunluk kahvesi içtim, çıktım geldim diyenler var.
65 yaş ve üstü olanlar hazan yaprağı gibi bu dünyaya veda etmeye başladılar.
Ve bu vedalar oldukça yoğunlaştı.
Kronik rahatsızlıkların en az iki-üç tanesi bu insanlarda mevcut zaten…
İşin garibi en gözü kara olan insanlarda bu yaş grubu içindeler.
Halimiz benzetmek gibi olmasın aylar öncesinin İtalya’sına ve İspanya’sına benzemeye başladı.
Korona aşısı bulunmuş gibi, Korona ülkemizi terk etmiş gibi davranıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.