KUDÜS!
Müslümanlar, Kudüs’e “bereket, mübarek olmak” anlamına gelen “Kuds” dediler. İbraniler ise, “Yeruşalem.”
Kudüs’e, binlerce yıl içerisinde adalet yurdu, inananlar şehri, barış şehri, doğruluk şehri, Allah’ın şehri, Mukaddes şehir dedi yaşayanlar ve ziyaret edenler. Romalılar, şehre Aelia derken, İslami kaynaklarda, şehrin adı İliyâ veya Beytülmakdis (Beytülmukaddes) olarak geçti.
Kudüs, üç semavi din olan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam için kutsal şehir olarak bugüne kadar geldi.
Tarihler Kudüs’ün iki defa yok edildiğini, 23 kez işgale uğradığını, 52 defa saldırıyla karşı karşıya kaldığını ve tam 44 defa ele geçirilip, tekrar kurtarıldığını yazıyor.
Şehrin en eski bölümü olan eski Kudüs’e, Milattan önce 4. yüzyılda yerleşildiği kabul ediliyor.
Osmanlı döneminde, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in aldığı Kudüs’ü çevreleyen duvarları ve surları, 1538 yılında oğlu Kanuni Sultan Süleyman yaptırdı. Bugün bu duvarlar, Ermeni, Hristiyan, Yahudi ve Müslüman olmak üzere dörde bölünmüş olan Eski Şehri yani Eski Kudüs’ü çevreliyor.
MÜSLÜMANLAR İÇİN KUDÜS’ÜN KUTSALLIĞI
Müslümanlar için Kudüs, Mekke ve Medine’den sonra üçüncü en kutsal şehir. Hatırlanacağı üzere, İslamiyet’te Kudüs, Milattan Sonra 610 yılında ilk Kıble olmuştur ve Kur’an’a göre Hz. Muhammed, 10 yıl sonra Miraç’a bu şehirden çıkmıştır. Müslümanlar için en kutsal yerlerden biri kabul edilen Mescid-i Aksa ve Kubbet'üs Sahra'nın bulunduğu Harem-üş-Şerif, Doğu Kudüs'te yer alıyor
YAHUDİLER İÇİN KUDÜS’ÜN KUTSALLIĞI
Yahudiler, Kudüs’ün Tanrı tarafından seçilmiş olduğunu kabul ederek, Yahudiliğin en yüce değerlerinin ve ümitlerinin simgesi Kudüs olduğu düşüncesindeler. Yahudi kaynaklarında, Kudüs'ü görmeyenin güzel bir şehrin nasıl olduğunu asla bilemeyeceği belirtilmekte, Âdem'in Kudüs Mâbedi'nin toprağından, bir başka rivayette ise dünyanın Sion'dan başlayarak yaratıldığı nakledilir. Yahudilere bütün ülke kutsaldır, ancak Kudüs şehri en kutsaldır. Yeryüzündeki en kutsal yer olan ve “kutsallar kutsalı” denilen mekân Kudüs'teki mâbedde bulunmaktadır.
HRİSTİYANLAR İÇİN KUDÜS’ÜN KUTSALLIĞI
Hac için gelen Hristiyanlar Kudüs’te Hz. İsa’nın son günlerini yaşarlar. Hz. İsa’nın çarmıha gerilmek üzere haçı yüklenip geçtiği yol olan Çile Yolu, Hristiyan âlemi için dünyanın en önemli sokağı ve hac için en önemli güzergâhtır ve kutsaldır. Kudüs’ün Eski Şehir bölümünde bulunan Çile Yolu, son dördü Kutsal Kabir Kilisesi’nin içinde olmak üzere on dört duraktan oluşur. Kıyamet Kilisesi olarak da bilinen, bu kilise de, Hz. İsa’nın mezarının bulunduğuna inanılmaktadır.
KUDÜS; ÜÇ DİNİN GÖZDESİ, VAZGEÇİLMEZİ!
Kudüs, Hz. Peygamberin Miraca yükseldiği…
Kudüs, Hz. Ömer’in teslim aldığı, adaletiyle şehri huzura kavuşturduğu…
Kudüs, Selahaddin’in rüyası, Haçlıların elinden alıp kurtardığı…
Kudüs, Kılıçaslanların, Haçlılar ona ulaşamasın diye kalkan olduğu…
Kudüs, Yavuz Sultan Selim’in Osmanlıya kazandırdığı…
Kudüs, Sultan Abdülhamit’in, kanla alınan, kanla verilir diye vermediği…
İslam aleminin gözdesi Mescid-i Aksanın bulunduğu…
Hristiyanların vazgeçmeyi düşünmediği…
Yahudilerin, bizden başkasının olamaz dediği…
Üç dinin gözdesi…
Dünyanın en kutsal sayılan şehirlerinden bir tanesi…
Uğruna savaşların binlerce yıldır devam ettiği, İmparatorların, Kralların, Sultanların ömürlerini verdiği, hayaller kurduğu rüya şehirlerin en önemlilerinden biri…
Uğruna sekiz Haçlı seferi yapıldı!
Eski dünyanın krallarının kimi yaktı, kimi yıktı, kimi yeniden sıfırdan kurdu bu şehri.
Bugün, Ortadoğu’nun kalbi Kudüs’te atıyor.
Filistin’in vazgeçilmezi, onsuz olamayacağı, onsuz yaşayamayacağı…
İsrail’in tamamına hükmetmek istediği….
İslam dünyasının bu olayı seyrettiği…
Bazı Arap ülkelerinin, İsrail’in bu oldu-bitti yaklaşımına ses çıkarmadığı ve bilakis desteklediği…
En büyük tepkiyi her zaman olduğu gibi yine Türkiye’nin verdiği şehir…
OSMANLI O COĞRAFYAYA HUZUR GETİRMİŞTİ!
1948 yılında bölgede kurulan İsrail, Kudüs’ü tamamen kendi kontrolü altına almak düşüncesinden hiç vazgeçmedi.
Oysa Yahudiler, Babil Hükümdarı Nabukadnezar, Mısır Firavunları ve Alman Diktatör Hitler dönemlerinde sürülen, yerlerinden yurtlarından edilen bir millet oldu. Binlerce yıl mağdur olarak anıldı ve tanındılar. İkinci Dünya savaşında görmüş oldukları mezalim dünyanın bütün ülkeleri tarafından kabul edildi.
Ancak, Orta Doğu’da kurmuş oldukları devletin sergilediği saldırgan, acımasız ve insafsız saldırılar bulundukları coğrafyayı mağdur ve perişan ederken, Filistinlileri yerlerinden ve yurtlarından etmeye kalkışmaları, geçmişte bu acıları defalarca yaşayan bir milletin bunları nasıl yapabildiğini sorgulatıyor. Barışa, huzura, sükuna hasret kalan bölgede, Filistin, bütün dünyanın gözü önünde bu mağduriyeti İsrail kurulduğundan bugüne iliklerine kadar yaşıyor ve hissediyor!
Bu duruma, en fazla karşı çıkması beklenen Arap dünyası ise, ikiye bölünmüş durumda.
Başka Mısır olmak üzere, İsrail’in yanında yer alan Arap ülkeleri var!
Osmanlı 1517’den 1917’ye kadar tam 4 asır o toprakları elinde tutan, o coğrafyaya huzur getiren, savaşı, kargaşayı, karmaşayı bitiren o dönem dünyasının süper gücüydü.
Günümüzün süper güçlerinin huzur diye getirdikleri, medeniyet diye getirdikleri, kan, vahşet, gözyaşı, zorla alıp koparılan, bölünen, parçalanan coğrafyalar.
İnsanlığın kendini kaybettiği, kendini aramaya tenezzül dahi etmediği adına medenilik denilen garip bir yüzyılda, garip bir çağdayız!
Kudüs dünyanın kadim şehirlerinden biri olarak, inananların kolaylık gösterilerek, serbest bir şekilde ziyaret etmesi gereken şehir! Bu ziyaretleri zorlaştırmak, belki de daha ileride imkansız hale getirecek teşebbüsler, dünya barışına ve insanlığa yakışmayacaktır.
Çünkü, üç dinin mensuplarının bu şehrin üzerinde tarihten gelen haklarını da hiçbir devlet, hiçbir güç yok sayamaz!
TÜRKİYE DAİMA MAZLUMLARIN YANINDA OLDU!
Filistin, Yaser Arafat’tan bu yana yapmış olduğu mücadelesini tahminler ötesi zor şartlarda sürdürüyor. Orantısız bir güçle savaşan Filistinlilerin şehirleri, yerleşim alanları işgal altında! Yüzyılın anlaşması diye dayatılan anlaşma ise Kudüs’ü işgal planından başka bir şey değil.
Hür dünya, medeni dünya, insan hakları konusunda kimseye söz düşürmeyen dünya, mazlumlara aldırmıyor. Ne Filistin’e, ne Çin zulmünün elinde inim inim inleyen Doğu Türkistan’a.
Hatırlanacağı üzere, İsrail, Doğu Kudüs'ü yani eski Kudüs’ü 5 Haziran 1967'de işgal etmişti, 1980'de tek taraflı olarak şehrin doğusunu ve batısını "birleşik başkenti" olarak ilan etti.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 1980'de kabul ettiği 478 sayılı kararla, İsrail'in ilhak ve başkent ilanını geçersiz saydı.
ABD, Başkan Trump'ın hamlesiyle Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan ilk ülke olsa da, dünya bu tanımayı tartışmaya devam ediyor!
Sevgili okurlar!
İsrail yönetimini tanıyan tüm ülkelerin büyükelçilikleri, İsrail’in resmi Başkenti Tel Aviv'de . Ve dünya üzerinde hiçbir ülke, Kudüs'ü ya da doğu ve batı bölümlerini İsrail’in Başkenti olarak kabul etmiyor. Kudüs, Orta Doğu’da kanayan bir yara. Bir türlü birlik olamayan, bir araya gelemeyen Arap dünyası, Filistin’e sahip çıkmazken, Türkiye, tarih boyunca millet olarak kendine yakışanı yaparak, mazlumlara, soydaşlarına ve din kardeşlerine sahip çıkma mücadelesini sürdürüyor!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.